Ajanskamu-Analiz Haber

Koncuk ile Bahçeli ihtilafının ardından Bahçeli Muhaliflerinin Koncuk'a destek vermesi Koncuk Bahçeli'ye Bayrak mı açtı? yorumlarına neden oldu. İşte olayların perde arkasına dair analiz yazımız.

KAMU-SEN Genel Başkanı İsmail Koncuk’un referandum kararının “hayır” olacağı şeklindeki açıklamasının ardından KAMU-SEN genel merkezini basan bir grup Ülkücünün, Koncuk’u istifaya çağırması MHP-KAMU-SEN ilişkisini yeniden gündeme getirdi. Bahçeli’nin muhaliflerinin de Koncuk’a yönelik destek mesajları yayınlamaları üzerine MHP ve KAMU-SEN’i yakından tanıyan isimler, bu fikir ayrılığının derinliğine dikkat çekerek KONCUK’un tavrının önemli gelişmelerin habercisi olabileceğini söylüyorlar.

Peki, KAMU-SEN, bu noktaya nasıl geldi? İşte KONCUK-BAHÇELİ ihtilafının analizi:

Sivil toplum kuruluşları ile siyaset ilişkisinin varlığı, şekli ve düzeyi ile ilgili tartışmalar yeni değil. Hakkında tezler yazılmış bir konu olan bu ilişki türünün en çok tartışılan tarafını sivil toplumun lokomotifi niteliğindeki sendikaların siyasi partilerle ilişkisi oluşturuyor. Kuruluş hikâyeleri, duruşları, eylem ve söylemleri ile herhangi bir dünya görüşü veya siyasi parti ile yakınlığı kaçınılmaz olan sendikaların bu ilişkisi hangi düzeyde olursa meşru sayılabilir? İşin püf noktası burası.

Türk siyasal hayatında önemli bir damarı oluşturan milliyetçiler, memur sendikacılığı konusunda da hızlı örgütlenme kabiliyeti sayesinde büyük bir güce ulaştılar. Vakıf örgütlenmesiyle oluşan gücün sendikal alana aktarımı ile milliyetçi, muhafazakâr ve dindar insanların üye olduğu KAMU-SEN, AK Parti iktidarı döneminde 4 yıl yetkili sendika olacak kadar büyüdü. Ancak son yıllarda her geçen gün eriyen KAMU-SEN, 11 hizmet kolunun tümünde yetkiyi kaybetti.

KAMU-SEN’in küçülmesi tartışmasız bir yönetim zafiyetidir. Ancak bu durumun nedenlerini irdeleyerek tarihe not düşmek adına KAMU-SEN’i bu noktaya getiren süreci analiz etmek gerekir.

Bir siyasi parti taraftarlarının bir konfederasyonu basarak genel başkanı istifaya çağıracak düzeyde iç içe geçmiş bir ilişkinin serencamını anlayabilmek için, daha önce KAMU-SEN’in kendi işleyişine müdahale niteliğindeki olaylar karşısında sergilediği tavra bakmak gerekir.

KAMU-SEN üzerindeki MHP etkisi, bilenlerin inkâr edemeyecekleri ve bir ölçüde saygı duyulabilecekleri bir tercihtir. Ancak bu konuda tutarlı olamamak, başından beri KAMU-SEN yöneticilerinin zaafı olarak ciddi sorunlara neden olagelmiştir. Eylem ve söylemleri, kararları ve tercihleri ile MHP’nin kontrolünde olmayı kaderi kabul eden bir sendikal hareketin, bazen başına buyruk kararlar almasına, MHP yönetiminin müsamaha göstermesi beklenemez. Bu konuda kafası karışık ve ilkeli olmaktan uzak tavırlar içerisinde olan KAMU-SEN yöneticileri, sendikal refleksler sergilemek, bağımsız ve bağlantısız bir sendika görüntüsü vermek isteseler de yanlış iliklenen ilk düğme, her zaman büyük kaoslara neden olmuştur. Bu kaosta kendisine fikri yakınlık içinde olsa bile bir sendikanın kararlarına müdahale edilmemesi konusunda MHP yöneticileri kusuru olduğu gibi, adeta ipini MHP’nin eline veren KAMU-SEN’in yöneticilerinin de çok günahı var.

Örneğin;  2000’li yılların başında memur sendikacılığı ile ilgili yasal sürecin henüz başındayken KAMU-SEN’e bağlı bir sendikanın kongresine katılan MHP’li milletvekilleri, dönemin KAMU-SEN Genel Başkanı Resul Akay'ı 'Kongreye giremezsiniz, kafanızı gözünüzü kırdırırız' ifadeleriyle tehdit edecek kadar KAMU-SEN’i kendilerine ait görüyorlar. O dönem KAMU-SEN üzerinde bu vesayete biat ederek sendikal ikbal peşine düşen anlayış, sonraki dönem KAMU-SEN’de söz sahibi oldu.

Resul Akay’ın MHP’nin koalisyon ortağı olduğu hükümete yönelik en hafif eleştirilerini dahi hoş görmeyen MHP yönetimi,  2002 yılında Resul Akay’ı KAMU-SEN'den uzaklaştırmaya yönelik operasyon için düğmeye basmış, Devlet Bahçeli’nin, sendika şube başkanlarını toplayarak, Akay’ı göndermeleri yönünde talimat verdiği haberleri basına düşmüştü. Yaşananların ardından Akay’ın “Bir partinin güdümünde vesayet sendikacılığı istiyorlar, buna kesinlikle karşıyız'  sözleri Akay’ın KAMU-SEN’deki sendikal görevinin sonu olmuştu.

Aynı dönem Diyanet-Vakıf-Sen Genel Başkanı Tevfik Yüksel, MHP'nin baskıları yüzünden istifa etmişti.

2002 yılında MHP Genel Merkezinin desteği ile aday olan Bircan Akyıldız’a karşı Resul AKAY’ı destekleyeceğini söyleyen Türk-Eğitim-Sen Genel Başkanı Şuayip Özcan’da MHP yöneticilerinin hedefi haline gelmiş, Türk Eğitim-Sen’in efsanevi Genel Başkanı Özcan, Akay’a olan desteği nedeniyle MHP yönetiminin istenmeyen adamı ilan edilmiş, 2005 yılındaki KAMU-SEN genel başkanlığı adaylığı bu nedenle MHP genel merkezinin müdahalesiyle engellenmişti.

KAMU-SEN’in bu günkü Genel Başkanı İsmail Koncuk’da o dönem Şuayip ÖZCAN’ın mücadelesinde MHP yöneticilerinden yana tavır koymuş ve MHP’nin sendikayı yönetmesine adeta destek olmuştu.

KAMU-SEN yöneticileri hiçbir zaman MHP’den bağımsız hareket etmediler, edemediler. Bütün önemli kararlarında MHP yetkililerinin gözlerinin içine baktılar. Bu durum, KAMU-SEN’i bir siyasi parti gibi sert muhalif söyleme ve katı bir ideolojik duruşa sahip bir sendika haline getirdi. Bu noktada KAMU-SEN’i bağımsız karar almak, kamu çalışanlarının ihtiyaçlarına cevap veren duruşa sahip bir sendika olmak yerine MHP’nin söylemleriyle sendikacılık yapar hale getirdi. KAMU-SEN, bu politize olmuş halinde o kadar ileri gitti ki; bazen iktidara yönelik söylemlerinde MHP’yi geride bıraktı. MHP’ye angaje bu hal KAMU-SEN’in sendikal kimliğine o kadar tesir etti ki bir sendikanın “hayır” demesinin hiçbir şekilde izahı olmayan “toplu sözleşme hakkı” içeren 2010 referandumda bile “hayır” cephesinde yer aldı. KAMU-SEN yönetimi adeta MHP’nin “kamu kolu” niteliğine büründü. Bu durum, siyasal kanadın insan kaynağını dinamik tutması boyutuyla MHP için büyük bir avantajdı. Ancak MHP’nin güdümündeki KAMU-SEN’in küçülmesinde de bu durum etkili oldu.

MHP ile aynı söylemlere sahip, önemli kararlarını MHP’nin talimatları doğrultusunda alan bir sendikanın sorunsuz yönetilmesi elbette mümkün değildi. KAMU-SEN’in bu günkü genel Başkanı İsmail Koncuk dahil, bütün genel başkanlarının hikayesinin arka planında bir MHP mühendisliği vardı. MHP daha önce kararlarına, yönelik müdahalelere müsaade ettiği için, KAMU-SEN yöneticilerine “bizim çocuklar” gözüyle baktı. Aykırı sesleri ise tabiri caizse kulağından tutup sendikanın kapısına koydu. İşte bu gün anayasa değişiklik referandumunda KAMU-SEN genel başkanı ile MHP genel başkanı arasındaki fikir ayrılığı, bu çarpık ilişkinin kaçınılmaz bir sonucudur.

İsmail Koncuk’un Devlet Bahçeli ile yaşadığı fikir ayrılığının, Koncuk’un kişisel referandum kararının ötesinde derin bir çatlak olduğu bir gerçek. Çünkü KAMU-SEN yukarıda sıralanan geçmişinin yanı sıra son dönem MHP içinde yaşanan muhalif harekete de kayıtsız kalmamış, Bahçeli’nin izlediği siyasetten rahatsızlığını, muhaliflere göz kırparak ve gülücükler dağıtarak göstermişti. Devlet Bahçeli’nin, ülkücü hareketin memur kadrolarının çatısı niteliğindeki KAMU-SEN’de son dönem yaşanan olayları görmezlikten gelmesi beklenemezdi.

Arka planı hakkında kısa bilgi verdiğimiz MHP-KAMU-SEN krizinin, kendisini açısından daha önce Bahçeli’ye bayrak açanlarla aynı kötü sona götüreceğinden endişelenen Koncuk ile Bahçeli arasındaki bu derin mücadelenin satır aralarında şunları da okumak mümkün:

**Koncuk, genel merkeze gelen ülkücülerin kendi başlarına gelmiş olamayacaklarını söyleyerek, “gönderilmişler” ifadesini kullandı. İma ettiği kişi elbette Devlet Bahçeli’ydi.

**Koncuk, “Hayır” kararının kişisel kararı olduğunu söyleyerek, Bahçeliye karşı açık bir cephe oluşturmayı göze alamadığını gösterdi.

**Konfederasyon baskınının ardından sendika başkanlarıyla bir araya gelen Koncuk, birlik mesajı adı altında  Bahçeli’ye aba altından sopa gösterdi ve “teşkilat benim kontrolümde” mesajıyla durumu kurtarmaya çalıştı.

**İsmail Koncuk’un bir sendika başkanı olduğu gerçeğini göz ardı ederek Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanlara yönelik eleştiri sınırlarını aşan bir üslupla geliştirdiği söylem, hükümetten KAMU-SEN üyelerine yönelik bir rezerve neden oldu. Bahçeli’nin hükümete zor zamanlarda verdiği desteğe rağmen KAMU-SEN’in hükümet karşıtlığı, kamu hiyerarşisinde üyelerinin önünü kesti. Koncuk’un sebep olduğu bu durum, başarılı kamu görevlilerinin tasvip etmediği bir yöntemdi. Bu kitle, yeni sistemde Koncuk’un kronik muhalif haliyle devre dışı kalmak yerine Devlet Bahçeli’nin sorunları aşmaya yönelik tavrını destekleyecekleri şeklinde yorumlanabilir. Yani KAMU-SEN tabanı, Koncuk’un değil, Bahçeli’nin yönlendirmesiyle hareket eder.

**Koncuk, Bahçeli’nin “ülke yararına olacaksa her türlü radikal kararı alabileceği” gerçeğini göz ardı etti ve boyundan büyük laflar etti. Koncuk’un bu gün yaşadığı şey, bir zamanlar hızını alamayarak sarf ettiği sözlerden geri dönememe halidir.

**İsmail Koncuk’un “Hayır” kararında Devlet Bahçeliye yönelik muhalif kanadın etkisini görmezden gelmek mümkün değil. FETÖ ile ilişkili olduğu iddia edilen Meral Akşener’in çalışmalarına bazı şube başkanlarının destek vermesine sessiz kalan İsmail Koncuk’a referandum kararının ardından ilk destek de Bahçeli’nin muhaliflerinden geldi. Meral Akşener, Koray Aydın, Ümit Özdağ ve Sinan Oğan sosyal medya hesaplarından Koncuk’u destekleyen mesajlar yayınladılar.

Referandumda kararının “hayır” olacağını açıkladıktan sonra İsmail Koncuk’un muhalif MHP’liler, CHP, HDP, FETÖ, PKK ve KCK ile aynı safta olmasının teşkilata izah edilemeyeceği değerlendiriliyor.

Hâsılı kelam, şu an itibariyle ikinci büyük konfederasyon olan KAMU-SEN, her geçen gün yaşadığı üye kayıpları ve yöneticilerinin birlikte hareket ettikleri güçlerin etkisiyle, mensuplarını endişelendiriyor.

Ajanskamu-Analiz Haber

Kamudan haberleri ve gelişmeleri  Ajanskamu farkıyla aktarmaya devam edeceğiz.

Ajanskamu Özel Haber/ www.ajaskamu.net