Türkiye garip bir ülke. Sorumlular, yetkililer enteresan tepkiler veriyor. Kamuoyunca dile gelen şikayetleri, itirazları duyup kulak arkası etmek için varlar sanki. Her sınav döneminde aynı sıkıntılar, aynı şikayetler gündemde. ÖSYM ve ÖSYM’nin bağlı bulunduğu merciler ya dile gelen şikayetleri sorun kategorisinde görmüyorlar veya şikayeti dile getirenleri adam yerine koymuyorlar. Bu memlekette toplumu adam yerine koymamak gibi bürokratik bir damarı biliyoruz. ÖSYM’de anlaşılan bu damarın günümüz vasilerinden. Ne diyelim canını ortaya koyup devleti çapulcuların pençesinden alan bu millete, devlette ÖSYM üzerinden bu muameleyi reva görüyor.

Malesef tarihsel serüvenimizin bir noktasından sonra toplum, adam edilmesi gereken kendini bilmez olarak konumlandırıldı. Medeniyet tasavvurundan inancına, kıyafetinden diline değin ameliyat masasına yatırıldı. Devletle, resmi kurumlarıyla muhatap olmak toplum için hırpalanmak anlamına geldi uzun süre. Bugünde malesef ÖSYM marifetiyle hem sınava giren öğrenciler, hem sınavlarda görev alan eğitim-öğretim çalışanları sistematik bir aşağılanmaya maruz bırakılmaktalar. Üstelik güvenlik, hak, adalet gibi değerler paravan kılınarak. Bu aşağılamaya, bu kandırmacaya, bir toplumun kendi kurumları eliyle hırpalanmasına dur denmelidir artık.

Sınava giren milyonlarca insanın şaibeli kılındığı, olağan şüpheli görüldüğü, memleketin geleceği olan nesillerin emanet edildiği eğitim-öğretim çalışanlarının güvenilmez addedildiği bu düzenek dile getirmedikleriyle, lisan-ı hali ile skandal hüviyetindedir. Sınavın görünmeyen arka planı yerine aleni bir şekilde yürütüldüğü sınav merkezlerinde alınan abartılı tedbirler şüphe uyandırıcıdır. Üzerine yapışmış güvenilmezlik ithamını ÖSYM yanlış yerlerde giderme arayışındadır. Milyonların kaderini etkileyecek bir sınav için gerekli tedbirlerin alınması devlet ve şüphesiz ÖSYM için namus borcudur. Lakin bu borcun ifası kırıp dökmeyi, abartmayı, lüzumsuz gerilim ve hırpalamayı asla haklılaştıramaz. Yapılacak olan bir sınavdır. Sınava girecek olanların yaşı, seviyesi belli olduğu gibi sınavda görev alanların vaziyeti de kamuoyunun önündedir. Bu açıdan deklare edilecek makul, meşru bir takım kurallar içerisinde rahatlıkla yapılabilecek bir sınav malesef sınavdan sorumlu kurumun kasıntılı vaziyeti dolayııyla toplumun kitlesel spazm geçirme dönemi oluveriyor. Oysa rahatlıkla muhatap olduğu öğrencilere ‘yapılmaz, bakılmaz, çıkılmaz, girilmez, alınmaz, verilmez…’ gibi aklı mantığı aciz bırakan uygulamalar yerine sade, makul, sofistike tedbirler ve ilişki biçimiyle insan gibi davranabilir, bugün statüsü için strateji belgeleri hazırlanan öğretmenlere de bir nebze değer verebilirdir. 

Malesef ÖSYM bu basit insaniliği gösteremediği gibi milyonlarca ülke evladına teknolojisi sanayi döneminin ilk evresine ait olan kalemtraşın üzerindeki ‘Made in Germany’   ile ne tür bir subliminal mesaj verdiğini de göremiyor.

ÖSYM’nin bağlı olduğu YÖK başta olmak üzere MEB, Hükümet bu sistematik aşağılamayı durduracak adımları behemehal atmalıdırlar. Hakkımızı, hukukumuzu insanca muameleyi esirgeyerek korumaya çalışan hiçbir yapıdan, hiçbir ilişkiden faydanın gelmeyeceği bilinmelidir. Üstelik sınava girenleri, sınavda görev üstlenenleri geren, hırpalayan, güvenilmezlik ithamıyla başbaşa bırakan uygulamalar maşer-i vicdanın haklı tereddütlerini gideremez. Şeffaflık zaten kamuoyunda olan uygulamalarda değil bürokrasinin merkez işleyişinde, ÖSYM’nin karanlık mahfillerinde gözetilmelidir. Abartılı tedbirler öğrencilerin, sınav görevlilerinin olduğu salonda değil soruların çalındığı, sıralamaların değiştirildiği, insanların haklarının, alınterlerinin çalındığı sınav öncesi ve sonrası süreçlere kaydırılmalıdır.

Bu açıdan Özgür Eğitim-Sen olarak ilgili tüm kuruluşları ciddiyete davet ediyoruz, toplumu aşağılama ayinine dönüşen bu ÖSYM cenderesine engel olmaya çağırıyoruz.  Görevlilerin en az bir buçuk saat önceden gelme zorunluluğu, 15 dakika kaladan sonra gelen öğrencilerin alınmaması, son 15 dakika çıkılmaması, cüzdan, anahtar, kemer, toka vs. getirilmemesi gibi hiçbir mantıklı gerekçenin olmadığı lüzumsuz işlerden kurtulalım. İnsanlara güvenmeyen hiçbir yapı-kişi güven tesis edemez. Hele hele örtük söylemiyle, ilişki biçimiyle insanları güvenilmez kılan sabıkalı yapılara güvenimizin hiç olmadığını başta ÖSYM olmak üzere herkesin bilmesinde fayda var.

 

18.06.2017

Abdulbaki DEGER

Özgür Eğitim-Sen Genel Başkanı