Bir okuyucum,

“FETÖ ile mücadele mutlaka başlatılmalı!” diye mesaj atmış…

Ne garip bir mesaj değil mi?

FETÖ ile mücadele sanki başlatılmamış!..

Hani, 16 Nisan Referandumu'na giden yolda, “Vatan-millet vazifesidir, alçak 15 Temmuz darbecilerine hadleri en net bir biçimde bildirilmelidir!” ruhuyla “EVET”e fena halde yüklendik…

Bunun için nice şehir dolaştık…

Yetmedi; ilçe, belde, köy, hane, neresi varsa daldık ya….

Ne yalan söyleyelim fena halde yorulmuşuz!..

En fazla da, “Bünyedeki sıkıntıları” işitmekten yorulmuşuz!

Ankara zaten yeterince “Kara”; meğer taşra da fena kararmış!..

Ortada para, mevki kavgası olunca bozulma kaçınılmaz hale mi geliyor ne oluyor; her tarafta bunların çekişmesi…

 Bir tarafta köşeyi binlerce kez dönenler, yüzlerce kez dönenler, onlarca kez, iki kez filan dönenler…

Diğer tarafta da, kaynakların uzağında kalanlar!..

Bir kavga ki;  kapağı ver kulbu al, kurbanı ne hiç soran yok!..

Biz dert babası;

“Veren al alan elden üstün”müş!

Ha babam, de babam, dert yanan kardeşlerimiz hep bizden alıyorlar; moralimizden, neşemizden, huzurumuzdan!..

“Aslanım, evladım, koçum, yiğidim…

Ey benim güzel kardeşlerim;

Biraz da ‘götürenleri' rahatsız etseniz ya!”

Hani, bizim medyada da çok bunlardan;  işi tam da din düşmanlarının arzu ettiği, “Allah'a Şükür Anonim Şirketi”ne döndürenler, bu yolda köşe üstüne köşe dönenler!...

Filan…

Onları rahatsız eden yok!..

Onlar, “para almadan” konuşmazlar, onlar “sıradan vatandaşlarla” yani “gariban tabanla” pek muhatap da olmazlar!..

Kavanoz dipli dünyada, vur garibana!..

 “KUTLU DOĞUM TARTIŞMASI”

Hani, çok yorulduk ya…

İki gün şöyle Anadolu'nun bağrına kaçalım; sosyal medyadan telefondan, yazıdan uzak kalalım filan…

Demez olaydık…

Pazartesi sabahı, bir kilometre mesajla karşılaştık…

Okuyucumun telefonlarına hep çıkarmışım, o gün niye açmamışım!…

Fırça çekiyorlar:

“Ne o, burnun mu büyüdü!”

Vesaire…

 “Ya insaf edin, etmeyin eylemeyin!” derken, diğer mesajlar daha da fena…

Seri halde:

“Bir gazeteci olarak, Kutlu Doğum işinin bir FETÖ projesi olup olmadığını araştırmak senin vazifendir!.. Türkiye gazetesi ‘Kutlu Doğum Bir FETÖ Projesi' demiş, Diyanet Türkiye gazetesine sert çıkmış, sen yaz da bilelim doğrusunu!”

Hadi bakalım, bu da bizim işimiz!..

Efendim; “FETÖ Nisan bilmem kaçta doğmuş, bunlar hep FETÖ'nün başının altından çıkıyor”muş!..

Kimi böyle diyor!..

Kimi de, Türkiye gazetesine veryansın etmekte.

“Serdar; bu âlim bolluğunda güvenilir bir âlim ara bul, meselenin aslını feslini öğren!”

Üst dişlerimle alt dudağımı ısırdığımda etrafım anlar bendeki hâlet-i ruhiyeyi…

Bir “Âkil Âlimler Heyeti” mi kurulacak ne yapılacaksa yapılsın artık!..

Gazete bir şey atıyor ortaya, Diyanet İşleri Başkanlığı açıklama yapıyor...

Ne yalan söylemeli;

Beni ikisi de kesmiyor!..

BİR 23 NİSAN MÜSAMERESİ VEYA FETÖ PROPAGANDASI!

 

Hani, her sene yapılan bir 23 Nisan'daki müsameresi var…

Çocuklar temsili devlet adamı yapılıyor ve büyük gibi konuşturuluyorlar…

Keh, keh, keh!..

Yine öyle bir durum…

Başbakanımız Binali Yıldırım, Milli Eğitim Bakanımız İsmet Yılmaz ve “Bak sen, büyümüş de küçülmüş bunlar!” nazarıyla ortama takılan diğer büyükler…

Bir çocuk temsili başbakan, diğerleri de temsili başbakan yardımcıları, bakanlar…

Keh, keh!..

İşler iyi gider, Temsili Başbakan ve bakanlar teker teker konuşurken…

Bir Küçük Bakan;

“Temsili Bayan Bakan” …

Önündeki metni okuyor ki fecaat; tam mânâsıyla FETÖ propagandası…

Eyvaaaah!..

Kızcağızın eline tutuşturdukları metinde, ne laflar var öyle:

“Başlatıldığı günden bu yana artan bir görünürlük kazanan medeniyetler ittifakı girişimimiz bugün dinler ve kültürler arası diyalog bağlamında önde gelen bir proje konumuna ulaşmıştır!..

Dinlerarası Diyalog!..

Papa!..

Vatikan!..

Evanjelizm!..

Fetulah GÜLEN!

FETÖ…

Mücadele!..

Okuyucumdan gelen mesaj:

“FETÖ ile mücadele mutlaka başlatılmalı!”

Hayallerim, aşkım ve ben!..

Ve iki günlük tatilim!..

Okuyucum:

“Bu ne iştir Serdar Abi, Başbakan'ın bakanların önünde FETÖ propagandası!.. Bu ne iştir!..”

Doldur, dolduuuur da gel!

Vatandaş ayakta; bizim sivil toplum uyuyor!..

Bu işlerle ilgileneceğini umduğum birkaç sivil toplum örgütünün birkaç mühim ve de “varsıl” yöneticisine telefon açtım;

“Hadi ya, valla mı, de me, tüh tüh, vah, vaaaah, duymamıştım, hemen ilgileneyim” modundalar!..

Evlat; 28 Şubat sürecinde biz neydik be, bunlar neydi?

Eski çamlar bardak oldu, gül gibi sararıp soldu eyvah!..

İş tamamen başa düştü…

Girdik, çıktık…

Aradık sorduk…

Bir 23 Nisan'da…

Kayıtsız şartsız millet hakimiyetinin önemini idrak hissiyle yanıp tutuştuğumuz bir günde…

Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı'nın önünde…

Bu “FETÖ tuzağını kuran” kimdir!..

Elbette o Temsili Bakan çocukcağız değildir!..

Araştırdık şöyle bir;

Meğer, Türkçe öğretmenleri, “Dışişleri Bakanlığı”nın internet sitesinden almış o konuşma metnini…

Aynen, kopyala yapıştır!..

Orada da “Dinler Arası Diyalog” mevzuu olduğu gibi varmış!..

Dışişleri Bakanlığı'nın sitesinin  “Medeniyetler İttifakı Girişimi” bölümündeki ifade aynen şöyle:

“Başlatıldığı günden bu yana artan bir görünürlük kazanan girişim, bugün din dahil kültürler arası diyalog bağlamında önde gelen bir proje konumuna ulaşmıştır.”

O metindeki ifade böyle…

Eline tutuşturulan metni Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı'nın önünde okuyan kız çocuğunun cümlesi ise…

Şöyle:

“Başlatıldığı günden bu yana artan bir görünürlük kazanan medeniyetler ittifakı girişimimiz bugün dinler ve kültürler arası diyalog bağlamında önde gelen bir proje konumuna ulaşmıştır!..”

Üç aşağı beş yukarı aynı işte.

Kopyala, yapıştır, ortalığı karıştır!..

Şimdi…

Bu bir FETÖ projesi mi?

Değil..

Tesadüf!..

Peki bu nasıl olacak; bu işler nasıl düzelecek, yani, oraya her türlü metin girebilirmiş demek ki…

Bunun denetimi filan yokmuş!..

Allah muhafaza, günün birinde bir başkası da,  15 Temmuz'a  “Kontrollü Darbe” diyen birinin hazırladığı metni sokarsa!..

Yani…

Uzatmayalım mevzu bu;

Milli Eğitim Bakanlığı'nın hakkında soruşturma açtığı Türkçe öğretmeni metni bakanlıktan almış!..

Kopyala, yapıştır!..

Kazayla FETÖ propagandası!..

İki günlüğüne kaçtık ya…

Araştırmak bize düştü!..

Pazartesi'ye böyle başladık…

Nasıl devam etsek?

Bu ortamda neyi nasıl söylesek!..

Hayır, söylemek istediklerimizi tam olarak söyleyebilsek!..

Okuyucumuz bile “yanlış” anlayacak bizi!..

Ben derim ya;

Kavanoz dipli dünya!..

Serdar ARSEVEN / MİLAT