Tarih boyunca güce göre şekil alan şahsiyet fukaraları, tavrını her zaman menfaatlerinden yana koymuş, pragmatizmin amentüsü olan 'dün dündür' anlayışından hareketle dünyayı okumuş, durumu idare edebilmek için de farklı zaman ve mekânlar için hazırlanmış ve adeta kendilerinin bir parçası haline gelmiş maskeleri ile yaşar hale gelmişlerdir.

Sistemden kaynaklı olumsuzluklardan beslenen bu yapıların, menfaatleri doğrultusunda işleyen çarkın devamını sağlamak adına hemen her türlü yolu denediği ise tecrübeyle sabittir. Bunun için de bürokrasideki hemen her alana nüfûz etmişlerdir.

Bu hastalıklı ruhların, devleti milletin hizmetine sunmak yerine, ellerinde bulundurdukları makam ve mevkileri mümkün olduğunca 'iş takibinde' kullanmakta uzmanlaştıkları da malumdur.

Bu alanda etkin olamadıklarında ise marifet saydıkları istihbarat faaliyetlerini devreye sokup, kendilerine hizmet etmeye dünden razı piyonlarının zaaflarından faydalanmışlardır.

Bürokrasi içindeki rakiplerini Recep Tayyip Erdoğan düşmanı iftirasıyla ekarte etmek noktasındaki maharetleri ise özellikle Silahlı Kuvvetler tecrübesi dikkate alındığında ibretliktir. Recep Tayyip Erdoğan bayraktarlığı, suçun üzerini örten bir kamuflaj aracına bu tiplerin elinde dönüşmektedir.

İbresi güce ayarlı çift kişilikli bu habis ruhlar, en büyük güç olarak değerlendirdikleri Derin Dünya'nın emrinde saf tutarken de aslında yine kendilerine yakışan şekilde yani güç vehmettiklerinden yana tavır almışlardır. Zira hemen her zaman güce tapmışlar, güçten beslenmişler ve güce göre dizayn olmuşlardır.

Hakikati ters yüz etmekte etkin oldukları medya da kendi keşifleri değildir. İslam dünyasında milyonları katlederek bu toprakları kan gölüne çeviren Derin Dünya, bizlere demokrasi, insan hakları ve özgürlükler vadetmiş olsa da hediye ettiği modern bir Haçlı Ordusu dur. Çıraklarının da kendilerinden farkı yoktur. Medya üzerinden şantaj ve tehdit ile birilerine ayar vermek bu tiplerin önemli vasıflarındandır.

Yargı üzerindeki etkinliklerinin ne boyutta olduğunu hatırlatmak bile abestir. Tehdit olarak kullanılan ya da kapatılan dosyalar hepimizin malumudur.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen hafta gerçekleştirilen Ak Parti grup toplantısında, çok önemli uyarlarda bulundu.

'Beyefendi, Cumhurbaşkanı böyle istiyor' sözü, adeta bürokratik oligarşinin yeni bir şifresi haline dönüşmüştür.(...) Biz milletimize hizmet için gece gündüz demeden, şevkle, azimle, coşkuyla çalışıyoruz. Herkesten de bu şekilde hizmet ortaya koymasını bekliyoruz. Bakan bakanlığını tıkayacak, bürokrat kurumunu tıkayacak, siyasetçi teşkilatını tıkayacak, belediye başkanı belediyesini tıkayacak, ondan sonra da suçu bizim üzerimize atacak. Yok öyle yağma, herkes görevini yapacak.'

Hükümetin ellerine teslim ettiği onca imkâna rağmen eğitimde ve kültürde istenen seviyenin yakalanamadığı artık hemen herkesin dilindedir.

O halde yapılması gereken, yoğurdu üfleyerek yemektir.

Yani, MEB bürokrasisi içinde de, Sayın Cumhurbaşkanı’nın ismini kullanan karakter fukaralarının olup olmadığına odaklanmaktır. Fakat asıl ve daha önemli meselemiz Cumhurbaşkanımızın ya da yakınlarının ismini kullanan organize bir yapılanmanın olup olmadığıdır.

FETÖ tecrübesi göstermiştir ki bizim asıl problemimiz, yerinde ve zamanında konuşması gerekenlerin, konuşmayıp zaman ve zemin kollamakta mahir oluşlarıdır. Daha da acısı, zaman ve zemine göre dizayn olanların her şey açığa çıktığında sergiledikleri yüzsüzlük ve pişkinliktir.

Suçun faili mi yoksa görmezden gelen mi?

Hangisi bu topraklara daha çok zarar vermektedir?

Bu noktada, öğretmenlerin yetersizliğinden önce bir kısım bürokrasininyeterliliğini ve ilişkiler ağını sorgulamak elbette zorunluluktur.

Derin Dünya, geçen yüzyıldan başlayarak Misyoner Okulları eliyle bize dair planlarını sürekli canlı tutmuştur. İnsan kaynağımıza yani geleceğimize yönelik bu operasyonun piyonları değişse de mantığı hiçbir zaman değişmemiştir. Bugün olmazsa yarın en donanımlı gençlerimiz muhakkak hedefte olacaktır.

Zincirlerinden kurtulmakta olan bu millet için, FETÖ'den sonraki yeni piyonun erken tesbiti hayatî bir önem arz etmektedir.

Sözde FETÖ karşıtlığı üzerinden bulunduğu konumu sağlamlaştırma derdinde olanları ayırt etmenin yolu, söylemlerinden ziyade eylemlerine odaklanmaktır.

Alparslan Aydar / Yeni Akit