Milli Eğitim Bakanlığı'nın bir süredir üzerinde çalıştığı bilinen müfredat değişikliğinde son aşamaya gelindi. TRT, 2024-2025 eğitim öğretim yılından itibaren geçerli olacak yeni müfredatın bu ay açıklanacağını duyurdu. 

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin "derslerin sadeleşeceğini" söylemiş, müfredat taslağından sızan bir belgedeyse biyoloji dersinde "yaratılış teorisi"nin esas alınacağı ortaya çıkmıştı. Bugün TRT'nin haberiyle birlikte seçmeli ders sayısının artırılacağı öğrenildi.

MEB'den Okullara Uyarı MEB'den Okullara Uyarı

Ancak bu bilgiler dışında, ders içeriklerinin baştan yapılanacağı değişiklik hakkında ne öğretmenler ne eğitim sendikaları ne de üniversiteler bilgi sahibi.

Sürecin dışında bırakılan kurumlardan biri de eğitim alanında üçüncü büyük sendika olan Eğitim-İş. Sendikanın Genel Başkanı Kadem Özbay, yeni müfredata ilişkin duyumlarını, eleştirilerini ve yol haritalarını soL'a anlattı.

'Yeni müfredatta Cumhuriyet ve Atatürk yok'

“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adı altında yapılacak değişiklikle birlikte cumhuriyetin müfredattan silineceğini söyleyen Özbay, ulaştıkları bilgileri şu sözlerle aktarıyor: 

"Metnin bugünden hazır olduğu yönünde duyumumuz var. Bize gelen bilgiye göre, bu metin içinde cumhuriyetle, Atatürk’le ilgili bir kelime bile geçmiyor. Bunun yerine kendi sloganlarının yer alacağını duyuyoruz. 

Her şey AKP’nin kullandığı 'Türkiye Yüzyılı' mottosunda. Bu mottoda cumhuriyet eksik. 'Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nde de eksik olan cumhuriyet. Bu yeni programda da cumhuriyet alerjisinin dışavurumunu net olarak göreceğiz diye düşünüyorum."

Müfredat duyurulmadan kitabı hazırlandı

Değişiklik için yerel seçimlerin beklendiğini belirten Kadem Özbay, müfredatın hatta yeni kitapların dahi bir süredir hazır olduğunu söylüyor:   

"Orada görevli öğretmen arkadaşlarımız, üyelerimiz de var. Bizim gördüğümüz, aslında birileri orada tüm süreci programlamış. Farklı kesimlerden, farklı sendikalardan insanları sürecin içine katarak 'beraber çalışıyoruz' havası verilmeye çalışılıyor. Duyumlarımıza göre kitaplar bile hazırlanmaya başlandı. 

2004’te AKP yeni olan iktidarına meşruiyet kazandırmak için tartışmaları ve görüşmeleri kamuoyunun önünde yapıyordu. Eğitimin taraflarıyla konuşuyor, 'çağın gereklerine uygun' diye liberal söylemlerle girişimcilikten bahsediyordu. Kısmen daha şeffaf bir süreç vardı. Kendince meşruiyetini kazandığını gören anlayış, artık bunları kapalı kapılar ardından yapıyor. Türkiye’nin en büyük sendikalarından Eğitim-İş’e ne bir çağrıları ne de bir paylaşımları var. Bu alanda mücadele eden demokratik kitle örgütlerinin, sözü olması gereken eğitim fakültelerinin de sürece dahil edilmediğini görüyoruz."

'Seçmeli dersler tarikat okullarına alan açacak'

Eğitim müfredatının anayasa kadar önemli olduğunu vurgulayan Eğitim-İş Genel Başkanı, "Müfredatta sil baştan köklü değişiklikler rastgele yapılamaz. Toplumsal anlamda ciddi değişikliklerin, çok farklı ilerlemiş bir sürecin olması lazım. AKP iktidarında 2004’ten bu yana en az 4 defa müfredat değişikliğine gidildi, onlarca defa sistem değişti, 9 defa bakan değişti. Her birinde ortak noktanın eğitimde bilimsellikten, laiklikten uzaklaşma olduğunu görüyoruz" diyor. 

Seçmeli ders sayısının artırılmak istenmesinin altında laik ve çağdaş eğitime dönük yeni bir saldırının yattığını kaydeden Kadem Özbay, asıl hedefin cemaat ve tarikatlara ait okullar olduğuna işaret ediyor:

"Aslında bu siyasi iktidar döneminde seçmeli ders uygulamasının 'zorunlu seçmeli' hale getirildiğini gördük. 'O dersin öğretmeni yok', 'sınıfın çoğunluğunu bunu istiyor' gibi dayatmalar olduğunu yaşayarak gördük. 

Özel okulları denetlemek de Milli Eğitim Bakanlığı’nın görevi ama Türkiye’nin dört bir yanında 'vakıf' diye geçen tarikat okullarında ilkokul düzeyinde dahi karma eğitimin ortadan kaldırıldığını görüyoruz. 'Fıkıh' adı altında dini eğitim verdiklerini internet sitelerinden bile açık açık duyuruyorlar. Seçmeli dersler ve bu tarz seçeneklerle bu okullara alan açılıyor."

Eğitimde gericileşmenin, piyasalaşmayı da beraberinde getirdiğini söyleyen Özbay, bu durumu şu sözlerle özetliyor: "Biliyorlar ki çocuklarını bunlardan korumak isteyecek ciddi sayıda insan var, o zaman paran kadar laik ve çağdaş eğitimi satın al diyorlar." 

'İstedikleri dönüşümü sağlayamadılar'

Eğitimin iktidarın arzu ettiği "nesil" için araçsallaştırıldığının altını çizen Kadem Özbay, "2004’ten bu yana yaptıkları değişikliklerde Cumhurbaşkanının deyimiyle 'istedikleri dönüşümü sağlayamıyorlar' çünkü onlar eğitim aracıyla kültürel bir hegemonya oluşturmak istiyorlar" ifadelerini kullanıyor.

Müfredatın hazırlanması sürecinde "Proje Okullar"ın kullanılabileceğini belirten Özbay, "Bunlar AKP’nin devlet okullarını ele geçirme projesi haline geldi. Aslında program değişiklikleri bu okullarda uygulanır, tüm kademelerdeki sonuçları değerlendirilir. Bu programları uygulayan öğretmenler ve onları yetiştiren öğretmenlerle birlikte bu süreç yürütülmeli" diyor.

Öğretmenler mücadelede kararlı

Eğitim-İş, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adı altında hazırlanan ortak metnin kamuoyuyla paylaşılması için bir çağrı yapmıştı. Müfredata yönelik atacakları yeni adım için metni görmeyi beklediklerini kaydeden Kadem Özbay, meydanlara inmenin de seçenekler arasında olduğunu söylüyor:

"AKP’nin genel politikasının 'çark politikası' olduğunu değerlendiriyorum. Yani kamuoyunda yeterli baskı gelirse geri adımlar atılabiliyor. Eğer kamuoyunda ciddi bir şekilde farkındalık yaratabilirsek burada da geri adımların olabileceğini düşünüyorum.

Kesinlikle hukuki bir süreç işleteceğiz ama bunu duyum üzerinden yapamayız, metni görmeliyiz. Bu nedenle şimdilik kamuoyuna bir uyarı niteliğinde çağrı yaptık. Uyarılarımız dikkate alınmazsa hem alanda hem hukukta eylemlerimiz olur. Bunu da merkezi kurullarımızda kararlaştırırız."

EMRE ALIM / SOL

Editör: Serhat SALİMOĞLU