Mahmut Özer, göreve geldiği gün devr-i sabık yapmayacağız demesine rağmen sürekli görevden alma haberleri ile gündeme gelmişti. Bu durumu 'Meb'de Ziya Selçuk Dönemi'nden geriye sadece o kaldı' başlığıyla haberleştirmiştik.

Haberde,  "Ziya Selçuk'un yardımcılığı yaptığı dönemde yanından ayrılmayan bakan Mahmut Özer'in adı, sadece görevden almalarla anılacak gibi duruyor.  Milli Eğitim Bakanlığı'nda görevden alınanların bir iki hafta sonra başka görevlere getirilmesi ya da yeni atananların görevden alınması rutin bir hal aldı. Bu durum öyle bir noktaya geldi ki, bakanlıkta sadece Pergel kaldı esprileri yapılmaya başlandı." demiştik.

Habere konu alan Pergel isimli köpek'de bakanlıktan kulübesi ile birlikte gönderildi. Böylece Ziya Selçuk döneminin tüm izleri silinmiş oldu. Bakan Özer, Meclis'te yaptığı konuşmada devri sabık yaptığı eleştirilerini eski döneme açtıkları soruşturmalar ve yanlış uygulamaların ortadan kaldırılması uygulamalarını örneklendirerek de pekiştirmiş oldu.

İKİNCİ ADAM SENDROMU

İkinci adamlık zordur. Sürekli gölgede beklerken mutlaka bir gün birinci adam olmak istersiniz. O koltuğu doldurmak ise hiç kolay değildir. Tarih bunun örnekleri ile doludur. İsmet Paşa'nın Atatürk'ten sonra kendisine Milli Şef ünvanı vermesi ve paralardan Atatürk'ün resmini kaldırması buna örnek gösterilebilir. Ancak millet vicdanında hiçbir zaman Atatürk olamamıştır.

Peki bundan sonra ne olacak?

Bundan sonra kamuoyunun Sayın Özer'den beklentisi geçmiş dönem eleştirilerini bir kenara bırakması ve icraatları ile kendi paradigmasını ortaya koymasıdır. Eskiyi eleştirmek kolay olandır.

Mesela sürekli okulları açık tutacağız yaklaşımı bilinçaltında aşılama vs olmayan bir dönemde okul kapatan Ziya Selçuk'a yapılan haksız bir göndermedir. Selçuk'un okulları açık tutma arzusuna başta Sağlık Bakanı, Bilim Kurulu  ve diğer bakanların olumsuz yaklaşmaları okulların kapalı kalmasını sağlamıştır. Okulları açık tutmak söylemi demode bir söylemdir. Bakan Bey okul terklerini nasıl önleyeceğini ve eğitim kayıplarını nasıl telafi edeceğini gündemine almalıdır.

Basılmayan niteliksiz yardımcı kaynakları erişime açmak ve öğrencilerin sadece bir kısmını (sınava hazırlanan %10) ilgilendiren beceri temelli sorular yayınlamak ile eğitim kayıpları telafi edilemez. Eğitimin esas sorunlarına önümüzdeki süreçte ne kadar çare olunacak hepberaber bekleyip göreceğiz.