Milli Eğitim Bakanlığının Sümbül Ağası konusunda dün sitemiz yazarı Cengizhan Türkyılmaz bir girizgah yapmış ve Sümbül Ağa karakterini bugün kaleme alacağını açıklamıştı... İşte o yazı 

Osmanlı’da padişah hareminin ihtiyaçlarının giderilmesi, haremin dış dünya ile ilişkilerinin sağlanması, dışarı çıkan harem kadınlarına eşlik etmek ve padişahı kadınlara karşı iştahlandırmak için kadın temin etmek görevleri olan haremağaları vardı. 

1909'da Mehmed Reşat haremi dağıtıncaya kadar sarayda bu görevlerini ifa ettiler.  

Harem ağaları, çoğunlukla Afrika ve Habeşistan kökenliydi. 

Küçük yaşta köle tüccarları tarafından hadım edildikten sonra Osmanlı Sarayı'na satılan kişilerdi. Haremağalarına genellikle çiçek isimleri verilirdi. Gül Ağa, Sümbül Ağa gibi... 

Hadım edilmiş siyah kölelerin Osmanlı sarayında yaygın şekilde görev almalarının birçok nedeni vardı: Öncelikle kadınlarla cinsel ilişki kuramamaları sebebiyle haremde görev yapmalarında bir sakınca görülmüyordu. Hiçbir zaman çocukları olmayacağı için ve hiç akrabaları da olmadığı için padişah ve saraya olan sadakatlerinden kuşku duyulmuyordu. Hareme gelen bu siyah köleler en aşağı rütbede hizmete başlarlardı. Sonra sırasıyla acemi ağası, nöbet kalfası, ortanca, hasıllı, on ikinci hasıllı, yaylabaşı gulamı, yeni saray baş kapı gulamı olurlar ve en başarılı olanları Kızlar ağası olarak atanırdı. Görevden alındıkları takdirde Mısır'a gönderilerek onlara ömür boyu bir maaş bağlanırdı.

Haremağaları, padişahın dairesi ile haremin yanında yer alan dairelerinde yaşarlardı. Haremağaları, padişah ile doğrudan görüşme hakkına sahipti. Haremağalarının başında da Darüssaade Ağası (Kızlar Ağası) bulunurdu.

Türkiye kamuoyu haremağalarını ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisindeki sümbül ağa karakteri ile tanıdı. 

Harem ağalığı Osmanlı’da, 1909’da kaldırıldı kaldırılmasına fakat sistemin genetik ve gönüllü mirasçıları tarafından günümüze kadar bu gelenek devam ettirildi. Zamanın da her padişahın olduğu gibi demokratik sistemin siyasi, bürokratik ve sivil padişahcıklarının etrafında yüzlercesini görmekteyiz. Bunlar hadım edildiği için kendi şeyleri ile gerdeğe girme yeteneğine sahip değillerdir. O yüzden başkalarının: devletin, bürokrasinin, siyasetin, STK’ların nüfuzlu padişahcıklarının şeyiyle gerdeğe girmeğe kalkarlar… 

Nefis bu… Tabelaya yazamasalar da hallenirler her gördüklerine…

Bugün sizlere bürokrasinin içerisinde ki Sümbül Ağa’ları anlatacağız ...

Zamanın birinde bir bürokratın kapısında ayak işlerini takip etmek ve sekreterya görevlerini yerine getirmek için bir öğretmen görevlendirilmiş .

Bu öğretmenin diğer insanlardan farklı  hal , hareket ve tavırları kısa sürede diğer mesai arkadaşlarının da dikkatini çekmiş .

Amirine  gelen misafirleri karşılaması , onlarla konuşurken dil kırması , sürekli olarak amirinden bahsetmesi ve her gelene amirinin ne kadar iyi niyetli  , merhametli bir insan olduğunu abartarak anlatması misafirlerin dikkatinden kaçmıyormuş ...

Osmanlı saraylarında kapı önünde bekleyen Sümbül Ağa’nın hal, hareket ve tavırlarından çok etkilenen bu öğretmen yükselmenin yolunun dalkavukluktan geçtiğini keşfetmiş .

Amirine karşı bu dalkavukluk ve yalakalığı kısa sürede karşılığını buluyor ve Sümbül Ağa, öğretmenlikten daire başkanlığı makamına geliyordu .

Sümbül Ağa , daire başkanı olduğuna kendisi de inanamıyor , daire başkanı olduğunu herkesten gizliyordu . 

Öğretmenlikten paraşütle bu makama geldiği için makamın isminin altında bile eziliyor ve dedikodu olur düşüncesiyle bunu gizliyordu .

Sümbül Ağa daire başkanı olduktan sonra Dys sisteminde imzası bile yoktur, imza atmayı bile bilmez , daire içerisinde görev almaz , yine amirinin kapısında bu kez daire başkanı olarak görevini yerine getirir.

Kendi ifadesiyle,  “daire başkanlığı ne güzel şeymiş , maaşı bile bankamatik 5 seferde ödeyebiliyor “ diye espiriler yapıp keyfini çıkartıyormuş .

Sümbül Ağa’nın daire başkanı olduğu dönemde Milli Eğitim Bakanlığına Milli Görüş geleneği hakimdir.

Sümbül Ağa’nın bir görevi de , Bakan ve Müsteşarın adamlarıyla sıkı ilişki kurması ve onları kontrolde tutmasıdır. 

Sümbül Ağa , Müsteşar Yusuf Tekin döneminin en hızlı milli görüşçüsüdür , odasında seccadeyi görünür yerde tutar , Yusuf Tekin ekibine nasıl bir milli görüşçü olduğunu anlatırdı .

Sümbül Ağa iki telefon taşır , telefon numarasının bir tanesi kimsede olmaz ! Sadece 3 kişi de bulunur !

Sümbül Ağa , yıpratılması gereken bürokratlar ve il müdürleri ile ilgili odasına gelen kişilere isim vermeden ilgili kişiyi tarif eder ve yalan yere yemin ederek iftiraları sıralar .

İftira atarken Allah’tan Korkmaz mı diye sormayın lütfen ...

Sümbül Ağa’nın, Allah’ı makam, güç ve paradır .

Sümbül Ağa’da bir münafıkta görülen tüm davranışlar mevcuttur !

Odasına gelen il müdürlerine ve bürokratlara abim , müdürüm , canım diye takla atar ; onlar odadan çıktığı an taklitlerini yaparak dalga geçer !

Sürekli Allah’ı şahit tutarak yemin eder , çok sıkışırsa Kuran’ı Kerim’e el basayım der !

Kendisini çok zeki görür , odasına gelen kişiler ve telefonda konuştuğu kendinden alt makamdaki kişilere birkaç Arapça , Farsça kelime kullanarak dalga geçer ; Makam olarak kendinden üstte olan kişileri sürekli yalar !

Elinde telefon ve tesbih eksik olmaz ! Hedefe konulacak kişilerle ilgili hemen telefona sarılır , FaceTime arar genellikle kayda düşmemek için ;

Örneğin bir il müdürü kötülenecek ;  A il müdürünü kötüleyecek olsa , hemen telefonla ağzının gevşek olduğunu düşündüğü birkaç kişiyi arar ; “ Duydunuz mu , A il müdürü bir beden eğitimi öğretmeni ile otel kaydı varmış , haftada bir sevgili değiştiriyormuş der !

Ya da bir bürokrat kötülenecek olsa ; odasına gelenlere , bürokratın ismini vermeden tarif ederek anlatmaya başlar “ Bu Bakan yardımcısı Ak Partili değil biliyorsunuz , sürekli Türkeğitimsen ile görüşüyor, inançlı insan koymadılar Bakanlıkta” vs vs diye sokağa yayar bunu ...

Sümbül Ağa’nın en büyük hayali amirinin yerine geçmek ve genel müdür olmaktır !

Bu yolda herşeyi mübah görür !

Abileri ona sürekli giyim kuşam konusunda uyarılarda bulunur , çünkü sümbül palyaço gibi giyinir ve kadınlar gibi kırıtarak konuşur ...

Sümbül’ün kadınlar gibi dil kırması bir dönem dedikoduları da beraberinde getirdiği için kendisine sakal bırakması tavsiye edilmiştir !

Günün birinde Sümbül Ağa amirinin yerine geçmek için beklediği zamanın geldiğini düşünür !

Amiri görevde yükselerek başka bir Bakanlığa gidince , Sümbül yıllardır hayalini kurduğu makama oturacağını düşünür ve ilk kez lacivert takım elbisesini giyer koltuğa oturmak üzere grand tuvalet giyinir ....

Bakan bu koltuğa farklı bir ismin atamasını yapınca , kendisini bu makama getiren amiri hakkında bile konuşmaktan imtina etmeyen Sümbül Ağa ortalığı ayağa kaldırır !

Yıllarca o koltuğa oturmanın hayaliyle yanıp tutuştuğunu o gün belli eder !

Çünkü sıradan bir öğretmenken kendisini daire başkanı yapan amiri hakkında bile ileri geri konuşmaktan kendisini alamaz ve içindeki zehrini kusmaya başlar !

Etrafındakilerin ona kızması ve sakinleştirmesiyle Sümbül Ağa bir süre melankolik takılmaya başlar !

Bu süreçte Kovid- 19 hastalığına yakalanır !

Onun hırslarının önüne Kovid-19 , ölüm korkusu bile geçemez !

Karantina da olduğu dönemde kendisinin genel müdür yapılmamasından kaynaklanan hırs ve intikam duygusuyla, geçmişte önünde el pençe durduğu abi abi diye yaladığı , masalarında yemek yediği , odalarında çay içtiği tüm arkadaşlarını hedefe koyacak iftiralarla dolu bir yazı kaleme alır !

Aklı sıra kendisinin genel müdür yapılmamasının nedeni olarak gördüğü kişileri hedefe koyar !

O kadar aşağılık ve şerefsizce bir yazı kaleme alırki yıllarca masasında yemek yediği insanların ailelerine kadar dil uzatır !

Amirinin arkadaşlarını ve dostlarını tek tek iftira ile hedef yaparken , bu yazıya amirini koymayarak en büyük golü de ona atar aslında !

Uyanık geçinen sümbül ağa, isminin genel müdürlük için Bakan makamına hiç gitmediğinin farkında bile değildir !

Bu yazıdan sonra gözler Sümbül’e çevrildiğinde ; Kuranı Kerim üzerine yemin ederim diyerek kendisini aklama gayretine girişir !!!

Takiyyenin kralını yapan Sümbül özel yetiştirilmiştir !

Fetöcüler gibi amaçla giden yolda herşey mübah görür !

Çünkü Fetö’nün de tezgahından geçmiştir !

Bisikletle Zaman Gazetesi dağıtarak çalışma hayatına başlamıştır !

Sümbül muhalif siyasetçiler  ve yazarlara içerden sevmediği bürokratlar ve Bakan katı hakkında bilgi taşır !  

En yakın mesai arkadaşlarına iftira atmaktan asla çekinmez !

Telefon konuşlarında yanında birisi varsa telefonun sesini dışarı verir ve karşı tarafla kahkaha atarak kafa bulur !

Çok önemli konuşmaları ve yazışmaları mutlaka diğer telefonuna kaydeder !

Yusuf Tekin döneminin en hızlı milli görüşçüsü olan Sümbül , Yusuf Tekin ve ekibi gittikten sonra Milli Görüşçüler bize zulmetti , nefes aldırmadı diye yeni gelen Bakan ve Bakan yardımcılarının ekibine dil döker , yakınır !

İlksan’a girmek ve 13 bin TL aylık maaş almak için bir numaralı ülkücü ve Türkeğitimsen’li olur !

Eğitimbirsen yöneticilerine de bir Bakan yardımcısını kötüleyerek ülkücü kadrolaşma yapıyor diye gaz verir !

Sümbül’ün ahlaksızlığını , iki yüzlülüğünü , ihanetlerini ve münafıklığını anlatmaya sayfalar yetmez !

Bir Bakanlık bürokratının deyimiyle ;

O , Bakanlığın küçük şeytanıdır !

Sümbül Ağa, Genel müdür olamayınca ve bu dönem genel müdür yapılmayacağımı anlayınca strateji değiştirir !

Bu kezde Külliye’den üst düzey isimleri kullanarak isimleri ağzına sakız ederek telefonu eline alır ve il / ilçe müdürlerini aramaya başlar !

Külliye benden anaokul müdürü yapmak için isim istiyor diye il ve ilçe müdürlerini aklı sıra enforme ederek güç gösterisi yapmaya başlar !

Dört gözle Kabine değişimini bekleyen Sümbül Ağ’nın hayalleri , Cumhurbaşkanının kabine değişikliği yok açıklamasıyla suya düşer !

Onun genel müdür olmasının yolu Bakan değişikliğinden geçmektedir !

Kabine değişikliği hayali suya düşünce bu kez de Bakan’ın bırakacağı dedikodusunu sahaya ve muhaliflere iletir !

Sümbül Ağa’da numara bitmez !

Bu kadar bokun içerisine batıp , insanların vebalini alıp ebedi Dünya’nı kaybettikten sonra Genel Müdür olsan ne , Bakan olsan ne !

Sümbül Ağa kazmasını toprağa çiçek ekmek için değil; tuzak kurmak için vurur. O’nun ayak bastığı topraklar çoraklaşır. Nefesi havaya zehir olarak karışır. Fitne kol gezer onun yaşadığı yerlerde. Masum insanların gözleri hep arkadadır. Güven anlamını yitirmiştir. O, ihaneti her daim taze yenen bir yemek olarak görür. İhanetle kafa çeker, mezesi masum insanların hayatlarıdır. Zihinleri alabora ederek fikirleri içinden çıkılmaz bir hale sokar. Kalpleri ifsat ederek duygu dümenini kontrolsüz bırakır.

Sümbül Ağa unutma ki ÖLÜM VAR ÖLÜM !

Kaynak: Cengizhan Türkyılmaz / Kamudanhaber