İlhami FINDIK
Milli Eğitim, Milli Kültür, Milli Şuur, Hani Nerde?
Millî kültür, bir millete kimlik kazandıran, diğer milletlerle arasındaki farkı belirlemeye yarayan, tarih boyunca meydana getirilen o millete ait maddî ve manevî değerlerin uyumlu bir bütünüdür Bir toplumu millet yapan ve onun bütünlüğünü sağlayan millî kültürdürDünya tarihine baktığımızda, milli kültüre sahip olmanın önemi daha iyi anlaşılır. Tarihe göz atıldığında, milli kültüre sahip halkların her türlü zorluğa karşı varlıklarını korudukları görülecektir. İkinci Dünya Savaşı'ndan enkaz halinde çıkmalarına rağmen kısa sürede etkili birer güç haline gelen Almanya ve Japonya bunun en güzel örneğidir. İnsanların aileleri, dini, ülkesi, cinsiyeti, yaşam seviyesinin standartları her ne olursa olsun verilen iyi bir eğitimle aradaki tüm farklar bir anda kalkabilir. Böylece insanlar aynı ortak amaçta birleşmiş olurlar. Milli şuur da buna eklendiğinde bireyler tamamen kaliteli, yüksek ahlaklı, devletine bağlı ve faydalı birey haline gelirler.
Ülkemize baktığımızda milli ifadesi ile başlayan milli eğitim, milli savunma, milli istihbarat teşkilatı ve milli piyango gerek bakanlık düzeyinde gerekse kurumsal idaresiyle varlığını sürdürmektedir. Sondan başlayacak olursak Türkiye Cumhuriyeti'nde piyango idaresinin kuruluşu ve resmi şans oyunları işlemleri ilk olarak "Tayyare Cemiyeti Nakit Piyangosu" adı altında başlamıştır.1926 ile 1939 yılları arasında bu isim altında devam eden piyango işlemleri 1939 yılında kurulan Milli Piyango İdaresine devredilmiştir. Kültürümüzde kumar olarak bilinen şans oyunlarının devlet eliyle oynatılması oldukça düşündürücüdür. Ocakları söndüren, hayatları karartan kumarın ekonomik gerekçelerle varlığını savunmak tam bir basiretsizliktir. Kendi vatandaşını haksız kazanca yönelten bunu da modernlik ve özgürlük adı altında yapan bir devletin toplumun huzur ve refahını sağlama ödevini nasıl yerine getireceğini sağlıklı düşünen her vatandaşına izah etmesi gerekir.
Milli istihbarat ve milli savunmayı aynı kategoride değerlendirecek olursak genel anlamda kullanılan bütün teçhizat ve malzemelerin patenti yabancıdır. Bu acı gerçek her vatandaşımızı en tabii incitmektedir. Zaman zaman yaşanan kazalar ve şüpheli ölümler akıllara teknoloji satın aldığımız ülkelerin sattığı ürünler üzerinden bize karşı bir operasyon yaptığı söylentisidir. Bu konudaki şüpheler giderek artmakta, kamuoyunda dışa bağımlı bir hayatın sağlıklı ve huzurlu olmadığı görülmektedir. Sizde takdir edersiniz ki üreten tüketenden her zaman daha ileridir. Veren el alan eli kontrolünde tutar. Bu amansız tüketim ne kadar sürecek?
Gelelim her şeyin aslını temelden etkileyen ve eğitim ordusunun bağlı olduğu milli eğitim bakanlığına. Bakanlığın adının milli olması sizi aldatmasın. Milli Eğitim Bakanlığı gerek uygulamaları gerekse oluşumu ve yapısı ile millilikten oldukça uzak bir görüntü arz etmektedir. Hiç uzağa gitmeden geçen ay kutlanan 23 Nisana ve bu ay kutlanan 19 mayısa bir bakın. Programlarda sergilenen içerik milletimizin hangi hasletlerini yansıtıyor? Atalarımızın yasakladığı dansın âlâsını bu gün okullarımızda görmekteyiz. Nasıl olmasın ki moderniz ya, muasır medeniyetler seviyesine çıkacağız ya Daha yolun başında anasınıfında/anaokulunda bozduğumuz çocuklar ilerleyen okullarda bizim olmaktan çıkıp gidiyor. Bunu da biz öğretmenler hiçbir mevzuatta yazmamasına rağmen kendi kendimize yapıyoruz. Çocukları milli olmayan içerikli kutlamalarla bozuyoruz, yozlaştırıyoruz. Yıl sonu mezuniyet rezaletlerini de düşündüğümüzde ipin ucunun kaçtığı ve geleceğimiz dediğimiz yeni neslin milli tabelasından başka milli tarafı kalmayan kurumlarda ahlak ve etik dışına itildiğine üzülerek şahit oluyoruz.
Milli bayram dediğimiz çok önemli günleri milli kültürün önemli sembolleriyle, milli şuur içinde kutlamalıyız. Tarihimiz ve kültürümüz insanlığın gıpta ile baktığı güzel hatıralarla doludur.Ceddini tanımayanların bu güne ve geleceğe dair vereceği ne olabilir? Aklını ve kalbini bedensel arzularına teslim etmiş bir nesilden millete fayda gelmez. Hayatı bedensel hazlardan ibaret sayan ve insanı hayvanların seviyesine indiren bir anlayışı kabul edemeyiz. Yaşadığımız ve ellerimizle ettiğimiz bu durumu başımızı iki elimizin arasına alıp yeniden düşünmek zorundayız. Bal demekle ağzımız tatlanmaz. Milli demekle gerçekten milli olunmuyor. Ne dersiniz? ([email protected])
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.