ÖĞRETMEN VELİ ve ÖĞRENCİDEN ŞİDDET-MOBBİNG GÖRÜYOR

MOBBİNG’E MARUZ KALAN BİR ÖĞRETMEN HİKÂYESİ

      Son yıllarda çokça duyduğumuz bu kavramı aslında tam anlamıyla biliyor muyuz? Biliyor isek ne kadar biliyoruz? Basit anlatımıyla mobbing, “bir veya birkaç kişinin bir diğer kişiye uyguladığı, düşmanca ve ahlaka, etiğe aykırı yöntemlerle sistematiksel olarak yaptıkları psikolojik bir baskıdır” diyebiliriz. Eskilerin deyimiyle ‘yıldırma-bezdirme’ davranışları olarakta adlandırabiliriz.

      Alman asıllı psikoloji uzmanı Dr. Heinz Leymann’ın çalışma hayatına ilişkin yaptığı araştırmalar neticesinde, insan davranışlarında gözlemlediği ve 1980’li yıllarda ortaya attığı bir terim mobbing.

      Ülkemizde ise 2000’li yıllardan itibaren tanıştığımız, çalışma hayatında yeni bir kavram olmasına karşın iş ortamında çok sık karşılaşılan bir durum. Sahada yapılan araştırmalarda mobbing’e maruz kalan alanlar şu şekilde sıralanmakta; eğitim, sağlık ve gönüllü kuruluşlar.

      Mobbing konusunda okullarımızda ne yazık ki iç açıcı bir tablo yok. Yapılan araştırmalar her iki öğretmenden birinin mobbing mağduru olduğunu ve mobbingin ağırlıklı olarak bayanlara ve genç öğretmenlere yönelik olduğunu ortaya koymakta. Çalışma hayatında daha çok; işveren-işçi, yöneten-yönetilen, amir-memur arasında yaşanan mobbing vakaları, okullarda farklı bazı durumlar olarak karşımıza çıkıyor. Literatürde olmayan fakat okullarda sıkça yaşadığımız bir türü daha var; veliler tarafından öğretmenlere yönelik uygulanan eski adıyla ‘yıldırma’ yeni adıyla ‘mobbing’.

       Eskiden başımızın tacı olan öğretmenler ne yazık ki kendini bilmez veliler tarafından, fiziksel şiddetten daha ağır sonuçlar doğuran sistematik olarak uygulanan psikolojik baskı ve şiddete maruz kalmakta.

      Son zamanlarda fiziksel saldırılara maruz kalan öğretmenlere yazılı ve görsel medyada oldukça sık rastlıyoruz. Ama birde madalyonun görünmeyen yüzü var. Şiddetin sadece fiziksel etkisinden söz etmek, şiddetin psikolojik yönünü vurgulamamak, şiddete bağlı olarak ortaya çıkan psikolojik travmaları dile getirmemek eksiklik olur.

       Elektronik posta yoluyla tarafıma ulaştırılan, görsel medyada haber değeri taşımadığı için yer almayan ama adeta ‘insanın hayatını zindana çeviren’ velilerden öğretmenlere yönelik uygulanan mobing mağduru bir öğretmenin kısa hikâyesi ve yürek sızlatan çırpınışlarını içeren mesajını, örneklik olsun diye paylaşacağım;

      “Ben ….. İlkokulunda sınıf öğretmeni olarak çalışıyorum, bu satırları size ağlamaklı bir vaziyet içerisinde yazıyorum. Sınıfımda öğrencisi olan bir veli tarafından psikolojik şiddet ve hakarete maruz kalıyorum. Ne yapacağımı bilemiyorum, öğretmenler odasına sürekli ağlayarak gelmekten usandım. Diğer mesai arkadaşlarımda bu duruma çok üzülüyor. Veli olan karı-kocanın sürekli olarak hakaret ve aşağılamalarına tahammülüm kalmadı. Diğer velilerin yanında küçük düşürücü ifadeler kullanıyorlar. Veli beni okul idaresine şikâyet etti, sonuç alamadı. Ardından İl ve İlçe Müdürlüklerine şikâyet etti sonuç alamadı. Ardından Bakanlığın telefon hattına şikâyet etmiş. Bu durum, sonunda beni tehdit eder bir hal aldı. Avukat ile görüştüm savcılığa başvurmayı düşünüyorum.  Özel hayatımda aileme durumu belli etmemek için çok uğraşmama rağmen, düzenli aralıklarla ağlama krizi yaşamam eşim ve çocuklarımın dikkatini çekmeye başladı. Yaşadığım psikolojik sorunlar yüzünden doktora gitmek zorunda kaldım. Bu yaşadığım olaylar neticesinde adaptasyonum ve iş verimim çok düştü. Okulu ve çocukları çok sevmeme rağmen ayaklarım geri geri gidiyor. Bu konuda daha başka ne yapabilirim, lütfen bana bir yol gösterin. Teşekkürler.”

      Bayan meslektaşımın rızası ile siz kıymetli okurlar ile bu mesajı paylaşma gereği duydum. Evet, ne dediğinizi işitir gibiyim, ne yazık ki durum bu kadar vahim. Daha da kötüsü var, bu mesajlardan posta kutumda onlarca var.

      Bu durum ile karşı karşıya kalan bir öğretmenin okul hayatındaki verimin ne denli düşeceğini varın sizler düşünün. Uzmanlar, psikolojik şiddete(mobbing) uğrayan kişiler; “ Mağdurun heyecan, cesaret ve azmi kırılıyor. Kişide endişe, korku, utanma, üzüntü, kaygı ve yalnızlık gibi olumsuz duyguların tetiklenmesine ve moralinin bozulmasına neden oluyor.” diye açıklıyor.   Örnek olayda da bu durumların fazlasını görüyoruz.

      Velilerden öğretmenlere yönelik uygulanan ‘psikolojik yıldırma’ davranışlarının pek çok sebebi var. Ama en önemlisi bana göre değişen koşullarda öğretmenlerden, öğretmenlikten ziyade öğrenci ve veliyi mutlu etmesinin istenmesidir. Bu durumun neticesinde, okul yöneticilerinden, liselerde öğrencilerden ve hattı zatında veliler tarafından öğretmenlere yönelik mobbing uygulandığını gözlemliyoruz.

       Diğer bir sebep ise öğretmenlerin, öğrenci ve velilere sınırsız hoşgörü göstermek zorunda bırakılmalarını sayabiliriz. Yöneticiler tarafından okula ‘eleştiri’ gelmesin diye öğretmenlerin rahat hareket etmesi engellendiği için bu durumdan istifade eden bilinçsiz veliler, okul ve öğretmenden uç beklentiler içerisine giriyor. Beklentisi karşılanmayan veli de bu sefer öğretmene çeşitli yollar ile şiddet uygulamaya başlıyor.

      Bu hafta yazılı ve görsel medyada oldukça yer alan Çorlu da bir lisede yaşanan üzücü olayda, aslında durumun vahameti açısından oldukça trajik bir vaka olarak önümüzde duruyor. Görev bilinci ile hareket eden öğretmen, öğrencinin yanlış davranışlar sergileyen bir yetişkin olmaması için uğraş verirken. Sevgili öğretmenimiz öğrencisi tarafından sınıf içerisinde olmadık şekilde mobbinge maruz kalıyor.

      Yukarıda saydığımız sosyal baskı ve idari baskı yüzünden adeta öğretmenin eli kolu bağlı bir vaziyette sınıfta öğrenci ile sokakta veli ile karşı karşıya bırakılıyor.

      Daha önceki yıllarda farklı isimler ile iş kanunu ve borçlar kanununda yer alan mobbing, 2016 yılından itibaren ‘iş yerinde yıldırma’ başlığı altında şiddetin bir nevi olarak tanımlanmıştır. Kanunda suç olarak addedilen bu konunun muhatabı, Milli Eğitim Bakanlığının acil olarak ‘öğretmene yönelik şiddeti önlemek’ adına adım atmasını bekliyoruz. 

 

     Rafet URAL

  [email protected]