Atalarımız ne güzelde ifade etmişler; Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir diye . “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” olan PISA; Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer yıllık dönemler hâlinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırma projesi 2000 yılında ilk defa uygulanmış, üçer yıllık dilimler halinde ise uygulamaya devam etmektedir. Türkiye ise ilk defa 2003 yılında PISA’ya dahil olmuş ve ülkemiz için beşinci rapor olan 2015 yılına ait değerlendirmelerin ön rapor kısmı paylaşıldı. Paylaşımdan sonra ise deyim yerinde olacaksa “eğitim”de kıyamet koptu. İstatiksel veriler bundan sonraki süreçte uzun uzun tartışılacaktır. Burada sadece genel örneği vermek istiyorum. Matematik okuryazarlığı; 2012 yılı 65 katılan ülke arasında 448 ortalama puan ile 44. sırada iken 2015 yılında 72 katılan ülke arasında 420 ortalama puan ile 50. sıradadır. Fen Bilimleri okuryazarlığı; 2012 yılı 65 katılan ülke arasında 463 ortalama puan ile 43. sırada iken 2015 yılında 72 katılan ülke arasında 425 ortalama puan ile 54. sıradadır. Okuma Becerileri; 2012 yılı 65 katılan ülke arasında 475 ortalama puan ile 42. sırada iken 2015 yılında 72 katılan ülke arasında 428 ortalama puan ile 50. sırada yer aldığını görmekteyiz. Şu anımız ve geleceğimiz olan gençlerimizi; araştıran, sorgulayan, özgüven duygusu olan, kendini değerlerimize uygun gerçekleştiren, gelişmeleri takip edip onlara cevap verebilen, okuduğunu anlayan, yorumlayan, bireyler olmasını istiyorsak raporu bahane edelim ve aynaya hep beraber (siyaset, hükümet, stk, öğretmen, veli, öğrenci…)toplum olarak bakmamız gerekir. Bunun çözümü içinde; eğitim ve öğretim politikalarını derhal gözden geçirilerek, işin öznesi öğretmene yatırım yapılarak, mesleki gelişim ve motivasyon güçlendirilerek, başta aile ve okul dışı eğitim ortamlarının planlaması yapılmalıdır. Aksi halde bu raporları daha çok konuşmaya devam ederiz… Ferhat ÖZTÜRK Eğitim-Bir-Sen İstanbul 1 Nolu Şube Başkanı