ERMİŞ açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

Mülakat tartışmaları bütün hızıyla sürerken ve genç öğretmen adaylarını tedirgin ederken bir başka duruma dikkatleri çekmek istiyorum. Türkiye’de öğretmen açığının 150 binleri aştığı günlerden, millî eğitim bakanımız sayın Yusuf Tekin'in açıklamasına göre öğretmen açığının 68 bine düştüğü günlere geldik. Öğretmen açığı azalırken öğretmen adaylarının sayısı da artıyor.

Ülkemizde vaktiyle öğretmen açığını kapatmak için veterinerler, ziraat mühendisleri, herhangi bir bölümü yabancı dille okuyanlar... öğretmen yapılırken bu yıl 572 bin 20 kişi Eğitim Bilimleri, 452 bin 658 kişi de Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi için başvuruda bulundu. Yukarıda söylediğim gibi öğretmen ihtiyacı da 68 bine düşmüş. Bazıları öğretmen ihtiyacı sayısının daha fazla olduğunu söylese de öğretmen açığının ciddi orada düştüğü de bir gerçek. Rakamlardan da anlaşılacağı üzere Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi'ne başvuran sayısı ile Eğitim Bilimleri Testi'ne başvuran sayısı arasında 120 bin fark var. Bu fark da büyük oranda 128 branştan 18'ine Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi, diğer branşlara sadece Eğitim Bilimleri Testi uygulanmasından kaynaklanıyor. Bilindiği gibi Alan Bilgisi Testi'ne giren her öğretmen adayı aynı zamanda Eğitim Bilimleri Testi'ne de giriyor. Örneğin en son yapılan 45.000 öğretmen atamasında; 103 branştan atama yapıldı, bunların 18 branşı Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi'ne girdi.

Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası’ndan MEB’e 15 bin imza Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası’ndan MEB’e 15 bin imza

Görüldüğü gibi öğretmen olmak için çaba harcayan 550 bin civarında gencimiz var. Diğer yandan eğitim fakülteleri de sürekli yeni öğrenciler alıyor; bu da öğretmen olmak isteyenlerin sayısının daha da artacağını gösteriyor.

Türkiye'de bir başka gerçeğimiz de şöyle: son EYT düzenlemesi ile birlikte istihdamdaki iki kişiye bir emekli düşecek, sigortalı çalışanların emeklilere oranı ise 1,5'in altına gerileyecek. Bu gerçeklik, hem Sosyal Güvenlik Sistemi'mizi ciddi manada zorlayacak hem de emekliliğin özendirilmesini büyük oranda zorlaştıracak. Bilindiği gibi bu emeklilik döneminde seyyanen zam, çalışanlara verilip de emeklilere verilmeyince birçok devlet memuru arkadaşımız haklı olarak emeklilik dilekçesini geri çekti. Ben mesleğe başladığımda (yıl 1990) emekli öğretmen maaşı, yeni öğretmen maaşından fazlaydı. Günümüzde ise Başöğretmen olan bir arkadaşımız, ek dersi ve görev aldığı sınavlarla birlikte emekli maaşından%100'den daha fazla kazanca sahip. Hal böyle olunca biz öğretmenlere 65 yaşına kadar çalışmak düşecek, daha öncesinde emekli olmak çok az arkadaşımız tarafından tercih edilecek.

Bütün bunlardan çıkan anlam şu: Türkiye'de öğretmen açığı birkaç yıl içinde muhtemelen neredeyse tamamen giderilecek ve sonraki yıllarda emekli olan öğretmen sayısı kadar yeni öğretmen istihdamı gerçekleşecek. Eğitim Fakülteleri aynı şekilde öğrenci almaya devam ederse öğretmen olmak için sınava girenlerin sayısı belki de 1 milyona dayanacak ve KPSS puanları öğretmen olmak isteyenler açısından daha da yükselecek. Böyle bir durumun sürdürülebilir olmadığını herkesin gördüğünü/ göreceğini düşünüyorum.

Son olarak şunları ifade etmek istiyorum: Hem devlet olarak hem de sivil toplum olarak önümüzdeki gerçekliği görmezden gelemeyiz. Öğretmen yetiştirme politikalarının yeniden ele alınması gerekiyor. Ihtiyaçtan çok çok fazla öğretmen adayı yetiştirmek sürdürülebilir bir şey değil. Öğretmen olmak için bekleyen 550 bin genç arkadaşımız için de çareler üretilmesi gerekiyor. Nasıl vaktiyle öğretmen ihtiyacını karşılamak için başka mesleklerden öğretmen yapıldıysa; istekli olan arkadaşlarımız, ihtiyaç olan başka meslek alanlarına yönlendirilebilir. 550 bin yetişmiş insanımızı, ücretli öğretmenliğe, kasiyerliğe, tezgahtarlığa, işçiliğe... mahkum etmemeli, onların bilgi ve birikiminden yararlanacak yollar üzerinde kafa yormalıyız. En önemli noktalardan biri de ekonomiyi düzeltip, emekliliği cazip kılacak şartları oluşturup gençlere istihdam alanları açabilmektir