Yıllar önce Sivaslı bir büyüğümüz bir soru sormuş ve cevabını da kendisi vermişti:
-Çocuğu ne okutur?
-Çocuğu; hevesi, anasının tavası, babasının kesesi, hocasının nefesi okutur.
Ülkemizde bu söz şöyle de biliniyor: Çocuğu babanın akçasıyla, ananın bohçası okutur. Burada ailenin imkânları söz konusu olmakla birlikte, çocuğun eğitim ve öğreniminde daha çok annenin emeği ve ilgisinin önemli olduğu bilinmektedir.
Okumaktan kasıt, okuduğunu anlamak, öğrenmek ve düşünebilmektir. İlkokuldan başlayarak öğrenmek, bilgi sahibi olmak, bir meslek sahibi olana kadar emek vermek, hatta daha ileri akademik çalışmaları ile mesleğinde en iyi hale gelmek. Beşikten mezara okumak, öğrenmek ve bilgiye yönelmek, iyi işler yapmak, insanlara faydalı olmak inancımızın da gereğidir. Öğrenim hayatımızda hocalarımızın şu sözü hep hatırımızdadır: “Hakiki vatanperver mesleğinde en üstün olmaya çalışandır.”
Öğrenim ve eğitim herkese gereklidir. Bilginin geliştirilerek, geleceğe devredilmesi çoğalması da sağlayacaktır.
Lisede kimya öğretmeni olan Louis Pasteur (1822-1895) dikkati, merakı ve metotlu çalışması ile bilinmeyen bir âlemi keşfetmiştir. Pasteur mikroskobu icad eden veya ilk defa bu âleti kullanan bir kimse değildir. Mikroskopta gördüğü canlıları keşfetmesi sebebiyle bakteriyolojinin kurucusudur. İnsanlık için çok önemli buluşlar yapmış bir bilim insanıdır. Kendisine “bilinmeyen bir âlemi keşfettiniz, çok önemli bir iş yaptınız“ diyenlere; “Kâinatın ihtişamı karşısında aczimi anladım” diyerek tevazu göstermiştir. Hocalarımız, Pastuer´ün şu sözlerini aklınızdan çıkarmayın derlerdi: “Bir genç sormalıdır; kendim için ne yaptım? Ailem için ne yaptım? Ülkem için ne yaptım? İnsanlık için ne yaptım?” Bütün bunlar ancak, ısrarla çalışmak, okumak ve öğrenmekle olur. Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz.
Çocuğun okumasında en önemli etken çocuğun hevesi, yani merakı ve öğrenme arzusudur. Ailenin ilgisi, imkânları çocuğun eğitimine, başarısına katkı sağlarsa da çocuğun severek çalışması öğrenmek ve okumaktan mutlu olması, onu yönlendiren ve yetiştiren hocası sayesinde olur. Dersi sevdiren öğretmendir. Çocuğu en iyi tanıyan, yeteneklerini bilen, emek vererek, öğrencisine müessir olan yani yetiştiren de yine hocası yani öğretmenidir. Bunun için “hoca hakkı Tanrı hakkıdır” denilmiştir. Yahya Kemal Beyatlı (1884-1958)´nın öğretmen için şu tesbiti çok önemlidir: “Bir genç için en büyük tâli, ulvî bir hocaya düşmektir.”
İbni Sina (980-1037) yalnız Türk bilim tarihinin değil dünya tarihinin en büyük bilginlerinden biridir. Büyük bir dâhi olan İbni Sina, tıp ve diğer bilimler üzerinde derinleşmiştir. Tıp, fizik, astronomi ve felsefeye dair eserlerinin yüzden fazla olduğu söylenir. Beş ciltlik Kanun (El Kanun fi´t-Tıp), kitabı Batı´da tıp fakültelerinde 18. yüzyıla kadar ders kitabı olarak okutulmuştur. İbni Sina çalışmalarını şöyle anlatmıştır: “Bütün bilgiler arasında tıp da öğreniyor, hiç durmadan aralıksız, ısrarla çalışıyordum. Geceleri de okumakla, yazmakla uğraşırdım. Uykuda bile zihnim gündüz okuduğum şeylerle meşgul olurdu. Uyandığımda bunların halledilmiş olduğunu görürdüm.”
Tıp tarihimizde İbni Sina´nın dikkati, çalışma hevesi ve çok akıllı olduğu üzerinde hikâyeler vardır. Arkadaşlarının onu sınamak için minderinin altına birkaç kâğıt koydukları, İbni Sina´nın da o gün, “bir gariplik var, tavan mı alçaldı, yer mi yükseldi?” dediği anlatılır.
İbni Sina´ya atfedilen şöyle bir rivayet; azmin, emek ve çalışmada ısrarın, akletmenin önemini gösterir: İbni Sina öğrenime başladığı yıllarda, matematiği pek sevmemiş. Babası da onu okuldan almış ve bir kervancıya teslim etmiş. Kervan uzun ve meşakkatli yolculukla şehirden şehire yol alıyor, İbni Sina da onlara su getirmek gibi işlerde yardım ediyormuş. Yine bir konaklamalarında, kervancı başı su getirmesini istemiş. O civarda bir su kuyusu bulan İbni Sina, kuyuya urganın ucundaki kovayı indirerek suyu doldurmuş ve urganı çekerken kuyu ağzındaki taşta urganın açtığı yarığı görmüş. Geçen zaman içinde, urganın her su alışta, taşı aşındırdığını yani taşı kestiğini düşünmüş. Akıllı olduğu (akl ettiği) çocukluğundan belli imiş ki; “urgan, taşı kestiğine göre, aklım da matematiği niye kesmesin? diyerek, ısrarla çalışma ve çaba sarf etmenin başarı sağlayacağını anlamış. Kervan şehirlerine geldiğinde, babasına okumak istediğini söyleyerek kervandan ayrılmış.
Aklı kesmek; anlamak, başarı sağlayacağına inanmak anlamında kullandığımız bu deyim İbni Sina gibi düşünenlere yani akl edenlere de yol göstermiş olmalıdır.
2018-2019 öğretim ve eğitim yılı başlıyor. Evlatlarımıza ve öğretmenlerimize üstün başarılar diliyorum.
http://bizimsivas.com.tr/kose-yazilari/cocugu-ne-okutur-2855.html
Müjgan Üçer / Bizim Sivas