EBA’da yeni bir sürece girildi.

Bu süreçte artık yeni ders yılı kazanımları verilecek ve öğrenciler bu kazanımlar üzerinden ölçme değerlendirmeye tabi tutulacak.

Ölçme değerlendirmenin ise çevrim içi değil, yüz yüze usul ile gerçekleştirilmesi planlanıyor.

Pekala EBA canlı derslere katılamayan çocuklar, süreç uzarsa tabii, bu sınavlarda kazanımları nasıl verecek?

Cevap belli: Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler.

Çocuklara sınavlar konusunda bir önerim var: Sınavlar sizi asla yansıtmayan araçlardır. Siz hayata kendinizi yansıtın bakalım, sonra görün bakalım güzel şeyler oluyor mu, olmuyor mu! Mesele senin seni hayata yansıtabilmendir. Ne kadar yansıttığındır. İşte o kadar hayatta var olmuş oluyorsun. Yoksa sen sen değilsin. Başka başka birileri... Unutma bu yolda büyükler ancak imkan, fırsat, hak ve özgürlük sunar. O zaman senin yapman gereken sana sunulanı değerlendirmektir. Ve bunu kendi kendine yapabilmeyi de öğrenebilmelisin. Zaten öğretimde senin sorumluluk alabilmen kadar doğal ne olabilir ki! Ama uzaktan eğitim sürecine kadar sen bırak sorumluluğu, sormayı bile okullarda yüz yüze eğitim yapılırken ihmal etmedin mi? Cevap sende. Neyse biz devam edelim süreci değerlendirmeye. Ama genel kabullere göre... Ne haddimize yukarıdaki gibi genel kabuller dışına çıkmak... Öyleyse öyleyse şöyle:

Sürecin en rahatları öğrenciler aslında. En gerilimli ve telaşlı olanları veliler. Öğretmenlerimizin ise standart bir haleruhiyesi yok. Zira öğretmenlerin haletiruhiyeleri bulundukları görev mahalline göre değişkenlik gösteriyor. Mesela okula gel, diyen bir yönetim varsa gerginler. Okula gelme, diyen bir yönetim varsa rahatlar. Okula ara ara uğra, diyen bir yönetim varsa gelgitliler. Velhasılıkelam halleri ne olursa olsun öğretmeniyle, öğrencisiyle, velisiyle EBA odaklı uzaktan eğitim süreci öyle ya da böyle bir şekilde ve esasta devam ediyor. Yani buna biz Türk usulü diyoruz. Herkesin apayrı tellerden çalarak, kendi açısından olaylara yaklaşarak ve kendine göreyi esas alarak tutulan yoldur. Kimi yerlerde veliler çok şanslı kimi yerlerde öğretmenler perişan kimi yerlerde öğrenciler saldım çayıra mevlam kayıra durumda zamanını geçiriyor. Ya da kimi yerlerde öğrenciler çok şanslı kimi yerlerde öğretmenler kıyak kimi yerlerde veliler adeta sinir küpüne dönmüş durumda zamanını geçiriyor. Yani öyle ya da böyle bu süreç gelip geçiyor. Onca sorun, onca yanlış, onca sıkıntı, onca hata olsa ne yazar olmasa ne yazar. Su akar bir şekilde yolunu bulur işte. Çok fazla eşelemeye, deşmeye hacet yok. Zaten herkesin kaderi belli. Değiştirmeye, zorlamaya lüzum yok. Çağı aşmak fizikötesi varlıkların işidir. Bizler de fizikötesi olmadığımıza göre oturalım oturduğumuz yerde ve EBA TV’yi, EBA canlı dersleri seyretmeye devam, bir de sınavlara hazırlanmak zaten asli vazifemiz... Bu arada sınavlarda 2020-2021 ders yılındaki tüm kazanımlardan sorumlusunuz. Haydi -mış gibi matematik, Türkçe, fen, tarih yapalım.

Bir de bu süreçte uğraştığımız bir alan daha var. O da siyaset. İktidar siyasetçisi her şey yolunda hatta muhteşem modunda... Muhalif siyasetçi öldük bittik mahvolduk hallerini yaşıyor. Bu gelgit durumun arasında kalanlar, gariban halkın çocuklarıdır. Aslında bunların kimisi Ak Partili kimisi CHP’li kimisi MHP’li kimisi HDP’li kimisi kimisi İYİ Partili kimisi bilumum diğer partili. Hal böyle olunca gariban halkın eğitime erişim vaziyeti eşit. Kim demiş eşitlik yok diye... Bakınız garibanlar partileri ne olursa olsun eşit... Bu süreç aslında bunu da göstermedi mi?  Zengin kesimin durumu ise ister Ak Parti’li, ister CHP’li, ister HDP’li, ister MHP’li, ister İYİ Parti’li olsun onların tarafta da muazzam bir eşitlik söz konusudur. Garibana eğitim fırsatı, imkanı eşittir. Zengine de eğitim fırsatı, imkanı eşittir. Yani fakire asgari eşitlik, zengine azami eşitlik...  Aslında Orwell’ın Hayvan Çiftliği’nden uyarlarsak herkes eşittir, zenginler daha eşittir. Velhasılıkelam Türkiye’nin asıl meselesi fakir ile zenginin arasındaki uçurum meselesidir. Fakir, şartlar ne olursa olsun zengin kadar ne eğitimden ne sağlıktan ne de başka hizmetlerden yararlanabiliyor. Fakire, garibana her şey bir darlık, kıtlık içinde veriliyor. Zengine her şey bolluk içinde... Ahali, hala şunu anlamıyor. Mesele parti meselesi değildir, mesele Türkiye’nin eşit yurttaşlık meselesidir. Ve ahali bunu her alanda iliklerine kadar yaşamaktadır. Siyaset bunu deşifre edip halkı uyandırıp uyarmak yerine yapay sorunlarla halkı asıl meselelerinden uzaklaştırıyor. Ve ideolojik birçok sorunun altında asıl sorun eziliyor. Ne yazık ki! Halbuki siyaset istese başarabilir. Neyi mi? EŞİT YURTTAŞLIĞI... Atatürk’ün en çok önemsediği olaydır bu. Tevhiditedrisat bunun bir parçası olmuştur.
Demet AKALIN adında bir şarkıcı, kızına özel öğretmen tutarak kızını el bebek gül bebek büyütüyor. İnşaatlarda alın teri ile çalışan işçi Mustafa’nın kızı, EBA’ya bir giriyor bir giremiyor, bir interneti yeterli bir interneti yetersiz. İnşaatlarda çalışan Mustafa, Demet AKALIN’dan az mı çalışıyor? Ya da az mı Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı? Elbette hayır. Demet AKALIN kadar çalışıyor, Demet AKALIN kadar Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı ama bir türlü hakkı olanı alamıyor. Yaşam, onun ve ailesi için  her şeyi adeta zorlaya zorlaya ilerletiyor. Yani ite kaka, güç bela...  EBA canlı dersler, EBA TV gibi...

Demet AKALIN, parasıyla konuşuyor.

Ama işçi Mustafa ancak susuyor.

Çünkü EBA ile devlet BABA arasında gidip geliyor.

Devlet Baba hatırına susuyor.

Saygılarımla...

Yusuf SEVİNGEN