Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK arasında yapılan protokole dayalı olarak, üniversiteler tarafından Pedagojik Formasyon Eğitim Programlarının açılmasına yönelik tartışmalara değindi.

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, yaptığı açıklamada, “Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK arasında yapılan protokole dayalı olarak, üniversiteler tarafından Pedagojik Formasyon Eğitim Programları açılmış olması, yeni tartışmaları eğitim kamuoyunun gündemine taşıdı. Aslında tartışmaların esasını teşkil eden temel husus, ülkemizdeki öğretmen yetiştirme ve istihdamı meselesidir. Türk eğitim sistemi; öğretmen eğitimi, öğretmen yetiştiren kurumları ve bu kurumlarda uygulanan programlar ile öğretmen adayı seçiminde başvurulan ölçütler açısından geniş bir tecrübeye sahiptir. Öğretmen Okulları, Eğitim Yüksekokulları, Köy Enstitüleri, Eğitim Enstitüleri, Yüksek Öğretmen Okulları ve Eğitim Fakülteleri Cumhuriyet’in ilk yıllarından bu yana öğretmen yetiştirmede önemli roller üstlenmişlerdir. 1980 ve 1990’larda ise üniversiteler bünyesinde uygulanan öğretmen eğitimi programlarının dışındaki alanlarda okuyan öğrencilerden öğretmen olmak isteyenler için de öğretmenlik sertifika programları uygulanarak öğretmen ihtiyacı karşılanmaya çalışılmıştır. Bunun temel gerekçesi ise söz konusu yıllarda eğitim fakültelerinden mezun olan ve öğretmenlik mesleğini tercih edenlerin sayısı bir çok branş itibariyle ihtiyacı karşılamaya yetmiyordu. Dolayısıyla öğretmen istihdamında yaşanan problemin çözümüne yönelik olarak sertifika programları önemli bir işlev yerine getirmekteydi” dedi.

“Pedagojik formasyon eğitimi sertifika programları ülke şartlarına göre belirlenmelidir”

Pedagojik formasyon alabilecek alanların ülke şartlarına göre belirlenmesi gerektiğini vurgulayan Geylan, “Pedagojik formasyon eğitimi sertifika programları ülke şartlarına göre belirlenmelidir” dedi.

Pedagojik formasyon eğitimi ilanları konusundaki denetimlerin sıklaştırılması gerektiğini vurgulayan Geylan, şunları kaydetti:

“YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı’nı, istenmeyen sonuçları işin başında engellemek ve köklü çözümlere ulaşabilmek için, Pedagojik Formasyon Eğitimi ilanlarını denetlemeye ve ülkemizin öğretmen ihtiyacına yönelik gelecek projeksiyonları çerçevesinde sürecin yürütülmesini sağlamaya davet ediyoruz. Bugün ülkemizde 500 bini aşkın mezun öğretmen adayı atama beklemektedir. Her yıl ortalama 40 bin genç meslektaşımız da bu yeküne dahil olmaktadır. Pek tabii ki bu yığılmanın nedeni sağlıklı planlama yapılamaması, ihtiyaca göre fakülte açılmaması ve yine ihtiyacın ötesinde fakülte kontenjanlarının belirlenmesidir. Aslında olması gereken ülkemizin gelecek 10, 20, 40 yılda nüfus artış hızı paralelinde hangi branşta ne kadar öğretmen ihtiyacı olacağına dair öngörüler çerçevesinde eğitim fakültelerinin kontenjanlarının belirleniyor olmasıdır. İşte ‘ataması yapılmamış öğretmen’ problemini çözecek olan formül, MEB ve YÖK işbirliğiyle yapılacak olan bu projeksiyonlardır.”