Bir değerlendirme ya da eleme süreci yapılması gerekiyor ise bunu mülakat ile değil öğretmen yetiştirme süresinde yapın!

Öğretmen değerlendirme süreçlerine dikkat çeken Genel Başkan Geylan, “Milli Eğitim Bakanı sayın Yusuf Tekin’in, ‘Mülakatları daha işler hale getirecek, mülakat gibi mülakat yapacağız’ şeklinde bir açıklaması oldu.  Aslında bu söylemin anlamı, biz bundan önce mülakat gibi mülakat yapmadık demektir. Yine sayın Tekin, ‘Biz inançlı insanlarız mülakatlarda kul hakkı yenmesine müsaade etmeyiz’ şeklindeki demecinde de mülakat vurgusu yapıyor. Kamu yönetiminde karar vericilerin bu konuda hassas olduğuna inanıyorum. Ama şöyle bir gerçek var: Mülakatı bir yapay zekâ uygulaması yapmayacak, insan yapacak. Dolayısıyla insanın etkili olduğu yerde illa ki insani duygular devreye girecektir. Bilgi birikimi, psikolojik durumu, algı kapasitesi, o anki ruh hali komisyon üyesinin takdirini etkileyen temel faktörlerdir. Hal böyle iken mülakatlarda ‘adil olacağız’ iddiası biraz temelsiz kalıyor. Örneğin ben bir öğretmen adayıyım ve mülakata girdim, 95 puan aldım. Başka bir komisyonda mülakata girdiğimde belki 85 ya da 90 puan alacağım. Böyle bir gerçek söz konusu iken, mülakatta ‘adaleti sağlayacağız’ iddiası maalesef amacına ulaşmayacaktır. On binlerce adayın yarıştığı bir mülakat sürecinde 0.01 puanlık bir sapma dahi o adayı onlarca adayın önünde yer almasına ya da gerisinde kalmasına neden olacaktır. Bu vebali kimsenin göze almaması gerektiğini düşünüyorum. Bir kez daha sayın Bakana çağrı da bulunuyorum: Gelin mülakat iddianızdan vazgeçin! Zaten yüz binlerce aday KPSS’de yarışıyor. Yazılı sınav başarısına göre atama yapılsın. Bir değerlendirme ya da eleme süreci yapılması gerekiyor ise bunu mülakat ile değil, öğretmen yetiştirme süresinde yapılsın. Yıllarca emek veren öğrencilerimize fakültelerini bitirmelerinin ardından mülakat ile ‘senden öğretmen olmaz’ diyeceksin! Bu, gençlerimizin hayal ve ümitleri ile oynamak demektir.” diye konuştu.

Gençlerimizi daha hayatlarının baharında bu kadar endişe ve tereddüt yaşatmaya kimsenin hakkı yok. Bu nedenle ‘Mülakata hayır!’

Türk Eğitim-Sen’in önerisinin öğretmen liselerinin yeniden açılması olduğunu kaydeden Geylan, “Öncelikle öğrencilerimiz öğretmen olma hedef ve arzusu ile liselere yerleşsin. Beş yıllık eğitim fakültelerimizin son sınıfını aynen tıp eğitimde olduğu gibi tam zamanlı olarak sahada geçirsin. Öğrenci,  bu süreçte öğretmenlik mesleğinin kendisine uygun olmadığını düşünebilir. Eğer halen öğretmen olma arzusunu taşıyor ise işte o zaman mezun olacak, KPSS’ye girecek ve on binlerce aday ile yarışacak. Başarılı olduğu takdirde atanacak. Bu süreçlerden geçen bir öğretmen zaten niteliklidir. Her zaman söylüyorum: Eğitim fakültesi diploması öğretmen olmaktan başka işe yaramaz. Başarı ile diplomasını almış bir öğretmene, ‘başarısızsın’ diyemezsiniz.  Şu an yüzbinlerce aile ve öğretmen adayı tedirgin, endişeli. Gençlerimizi daha hayatlarının baharında bu kadar endişe ve tereddüt yaşatmaya kimsenin hakkı yok. Onun için ‘mülakata hayır’ diyoruz.” dedi.

Bilgisi olan bir öğretmeni neden sınava tabi tutuyorsunuz?

Kariyer sınavına karşı olduklarını da yineleyen Geylan, “Sınav sadece bilgiyi ölçer. Ama öğretmenlik sadece bilme değil, aynı zamanda bildiğini aktarma mesleğidir. Bu noktada öğretmenlerin kariyerleri belirlenirken, deneyim, tecrübe ve hizmet yılı esas olmalıdır. Dolayısıyla beş yılını dolduran öğretmen uzman, 5 yılını tamamlamış uzman öğretmenlerimiz de başöğretmen ünvanı almalıdır” ifadelerine yer verdi.

Eğitim Bir Sen'den Bursa'daki Olayla İlgili Açıklama Eğitim Bir Sen'den Bursa'daki Olayla İlgili Açıklama

En yakın zamanda öğretmenlik meslek kanunundaki eksiklikler revize edilmelidir.

Geylan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bilindiği gibi ÖMK ana muhalefet partisi tarafından eksikleri birlikte Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. Ardından AYM bir takım hususları itibari ile iptal kararı verdi. Tabi kamu iradesinin bu kararın ardından yeniden düzenleme yapması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi’nden iptal kararı çıktığı gün sendika olarak Milli Eğitim Bakanlığı’na çağrıda bulunarak, AYM’nin iptal kararının, kanunun içinin adına yakışır şekilde doldurulması noktasında bir fırsat olarak görülmesi gerektiğini bildirdik. Evet, ÖMK’nın çıkarılması olumlu bir adımdır. Ama kanunun içeriğinin beklentileri karşılayacak şekilde doldurulması gerekir. Adı Öğretmenlik Meslek Kanunu olan bir kanun öğretmenlerin muhatap olduğu tüm mevzuat ve süreçleri en azından kahır ekseriyetle ihtiva etmelidir.” şeklinde konuştu.

1980’li yıllarda “Olağanüstü Hal Tazminatı” adı altında uygulamanın benzeri “Teşvik Uygulaması” adı altında tekrar çıkarılmalıdır.

Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda mutlaka ‘teşvik’ uygulamasının yer alması gerektiğini de söyleyen Geylan, “Yeni atanan bir öğretmen dört yıl boyunca aynı yerde görev yapmak durumunda.  Mazeret durumundan dahi tayin hakları yok. 2016 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, ‘Mahrumiyet bölgelerine öğretmen atıyoruz ancak oralarda öğretmen istikrarını sağlayamıyoruz, öğretmenlerimiz bir vesile o bölgeden ayrılıyor. Dolayısıyla öğrencilerimiz öğretmensiz kalıyor’ demişti. O zamanda belli bölgelerde öğretmen istikrarını sağlamanın yolunun öğretmeni esir etmek değil, teşvik etmek olduğunu ifade etmiştik. Bunun yolu da Zorunlu Hizmet Tazminatının ödenmesidir. Nitekim, Türk Eğitim-Sen’in bu önerisi 23 Ekim 2018 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde Cumhurbaşkanımız ve dönemin Milli Eğitim Bakanı sayın Ziya Selçuk tarafından açıklanan Eğitim Vizyonu Belgesi’nde yer almıştı. Türk Eğitim-Sen’in yıllardır dile getirdiği teklifin ne kadar makul ve gerçekçi olduğu devletimiz tarafından da kabul görmüştür. Bu noktada yapılması gereken revize edilecek olan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda teşvik uygulamasının yer almasıdır. Bu uygulama 1980’li yıllarda ‘Olağanüstü Hal Tazminatı’ adı altında uygulandı. Belli mesleklerimizde de halen uygulanıyor. Dolayısıyla 1980’li yıllarda ‘Olağanüstü Hal Tazminatı’ adı altında uygulamanın benzeri ‘Teşvik Uygulaması’ adı altında tekrar çıkarılmalıdır.” değerlendirmesinde bulundu.

Editör: Haber Merkezi