Filiz Meşeci Giorgetti’nin, Eğitim Ritüelleri kitabı beni heyecanlandıran ve eğitime başka pencereden baktıran bir kitaptı. Kitap devlet ve okul ilişkisi, okuldaki ritüeller, törenler ve okul üniformalarının köklerine uzanan, heyecanlı bir okuma yolculuğuydu benim için. Kitapta en çok özdeşim kurduğum bölüm, belki de kendi öğrenciliğimden olsa gerek okulların katı hiyerarşik yapılarıydı. Bu yapı, okulda öğrencilerin yetişkinlerle girecekleri iletişimi otorite korkusu ile besliyordu. Sınıfların değişmez öğretmen masaları da bir simgeydi ve aslında öğrencilere aralarındaki mesafeyi ve duvarı gösteriyordu. Bu hiyerarşik yapı ve yıllarca sistemde oluşan katı duvar, ne yazık ki özgürlükçü eğitim söylemine tamamen terstir. Biz öğrencilere açık iletişimin değerini vurguluyor, öğrenme tasarımında öğretmeni öğretmen değil, rehberlik eden olarak gösteriyorken, öğrenme yolculuğunda bu katı duvarla öğrenciye eşlik etmek çok da olası görülmüyordu.

-Sınıfınızda kaç kişi var?

-23

-Peki siz?

Bu basit diyalog bile biz öğretmenlerin kendimizi sınıfın eşiti görmediğimizin temsilidir. Nasıl olsun ki değil mi, biz öğretmeniz, onlar öğrenci. Biz öğreteniz, onlar öğrenen. Biz yetişkiniz, onlar çocuk. Hem olur mu öyle eşit, çocuklar saygı duymaz eşit olursak… Daha bir sürü neden sıralayarak bu eşitliği bozmaya çalışabiliriz. Teknolojinin bu kadar hızla değiştiği ve geliştiği öyle bir dönemden geçiyoruz ki belki de tarihte ilk kez öğrenciler öğretmenlerine öğretebiliyorlar. Böylesi bir dönemde biz öğretmenlerin hala bilgiden kaynaklı otorite timsali olması çok da anlamlı değil.

Öğretmenlerin artık sınıfta öğreten, buyuran, emreden, üstten bakan, yargılayan rollerinden sıyrılarak sınıfın bir parçası olması gerekiyor ve tabii ki öğrenmeye eşlik eden rehber kimliğiyle. Sınıfta böylesi bir yapı kurulduğunda öğrenme de şekil değiştirecektir. Öğretmen masaları öğrencilerle aynı boyda olan, oturduğu yer öğrencilerin yanı olan öğretmenler alt mesaj olarak öğrencilere biz eşitiz der. Sınıfta kurulacak eşitler ilişkisi saygısızlığı değil, tam tersine sevgiden ve inançtan kaynaklı saygıyı doğurur. Böylesi bir öğrenme ortamında öğrenciler kendilerini özgür hisseder ve yargılanırım korkusu olmadan, çekinmeden konuşmaya ve kendilerini ifade etmeye başlarlar.

Sınıfta, eşitler ilişkisi kurmanın ilk adımı dili değiştirmekten geçiyor. Yeniden söyleyelim,

“Ezcümle özgürleşmeden eğiten aptallaştırır.”

Müjdat Ataman

Okul Müdürü