18 milyon öğrencinin covitten korunması demek aslında toplumun tüm kesiminin sağlığını korumak demektir.
Okulların ihtiyacı olan maske ve dezenfektan malzemelerinin eksiksiz olarak karşılanması gerektiğine vurgu yapan Genel Başkan Geylan, gerekirse bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı’na ek bütçe tahsis edilmesi gerektiğini söyledi. Geylan şunları belirtti: “Hiçbir alternatif, yüz yüze eğitimin yerini tutmaz. Dolayısıyla en büyük beklentimiz ve temennimiz bütün kademeler itibari ile bir an önce yüz yüze eğitime başlayabilmektir. Burada ölçü toplumun ve öğrencilerin sağlığını riske etmemek olmalıdır. Risk kontrol edilebildiği sürece mümkün mertebe eğitimin bütün kademelerinde yüz yüze eğitime geçilmelidir. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanı önceki gün yaptığı açıklamada; 2 Kasım itibari ile de 5. ve 9. sınıfların da seyreltilmiş modelle yüz yüze eğitime başlatılacağını söyledi. Eğer ki okullarda yüz yüze eğitime başlanılmış olmasının vaka sayılarına bir yansıması olmayacak ise, kontrol edilebilecek düzeyde kalınacak ise yüz yüze eğimin tartışmasız devam edilmesi gerekir. Tabi burada bir uyarıda da bulunmak istiyorum; okullarımızda maske, dezenfektan olmak üzere devletimiz tarafından eksiksiz karşılanmalıdır. Bizim sahadan aldığımız bilgiler bu hususta aksamalar yaşandığını gösteriyor. Bu noktada gerekirse okullarımıza ilave bütçeler tahsis edilerek bu eksikliklerin mutlaka giderilmesi lazım. Bir diğer önemli husus ise başta öğretmenlerimize düzenli olarak covid testi yapılmasıdır. Çünkü ilkokul, ortaokul ve lise olmak üzere 18 milyon öğrencinin covitten korunması demek aslında toplumun tüm kesiminin sağlığını korumak demektir.” dedi.

Eğer eğitim kadrosunu liyakat ve adalet düzeni üzerine kurmaz iseniz en kamil reformları dahi hazırlamış olsanız dahi başarı eğitimde başarı sağlayamazsınız.
Cumhurbaşkanı'nın reformla ilgili sözlerini de değerlendiren Geylan, "Masa başında çok güzel planlar, projeler, reformlar hazırlayabilirsiniz. Ancak bu reformların, projelerin, hedeflerin başarıya ulaşmasında temel unsur olan uygulayıcılarda problem var ise her şey beyhude demektir. Bugün eğitimde temel sorun; eğitim sistemini yöneten kadronun ehliyet ve liyakat esasına göre tanzim edilmemiş olmasıdır. AKP iktidarı sürecinde 7 defa Milli Eğitim Bakanı değişti. Ama Milli Eğitim Bakanlığı teşkilatlarında değişmeyen bir durum var; o da bir takım yapıların tahakkümüdür. Sendika, vakıf, cemiyet görüntüsü altında MEB teşkilatı esir alınmış durumdadır. Eğitim sistemini yönetecek kadronun liyakat esasına göre ve adalet zemininde bir düzenlemenin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Eğer eğitim kadrosunu liyakat ve adalet düzeni üzerine kurmaz iseniz en kamil reformları dahi hazırlanmış olunsa dahi eğitimde başarı sağlayamazsınız.” dedi.

Türk Eğitim-Sen olarak her zaman şunu söyleriz; eğitim sistemi içeriği ve hedefleri bakımında milli, yöntemi ve araçları bakımından bilimsel ve çağdaş olmalıdır.
Karar alıcıların Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatlarını yerine getirmesi çağrısında bulunan Genel Başkan Geylan; “Sayın Cumhurbaşkanı önceki gün yaptığı eğitimde reform açıklamasında, ülke olarak hedeflerimize ulaşabilmemiz için ülkemizin geleceğini inşa edek eğtim sistemimizde reforma ihtiyaç olduğunu vurguladı.  Bu yapılırken de hem milletimizin değerlerinden beslenmemiz hem de modern dünyanın imkanlarını kullanmamız gerektiğine vurgu yaptı. Türk Eğitim-Sen olarak her zaman şunu söyleriz; eğitim sistemi içeriği ve hedefleri bakımından milli, yöntemi ve araçları bakımından bilimsel ve çağdaş olmalıdır. Milletimizin, devletimizin geleceğini biz eğitim ile inşa edeceğiz. Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanı başta olmak üzere karar alıcıların eğitim sürecine yoğunlaşması doğru olandır. Şimdi sıra sorumlu olan makamların bunun gereğini yaparak hayata geçirilmesidir.” dedi.

Şu an kişisel bilgisayar ve internet imkanı olmayan önemli sayıda ailemiz bulunmaktadır. Bu öğrenciler canlı ders anlatımından yoksun durumundadır.

Geylan:“Eğer eğitimde istenilen hedeflere ulaşılamamış ise; müfredatın hazırlanmasından, ders kitaplarının hazırlanmasına, öğretmen yetiştirmeden, derslik okul sayısının yetersizliğine, öğretmen açığından, okullarımızın kurumlarımızın teknolojik olarak donatılmamasına, öğrenci ve ailelerinin sahip olduğu imkanlara kadar bütün parametler kapsamlı olarak değerlendirilmelidir. Şu an yapılması gereken sorumluluk sahibi kişilerin Sayın Cumhurbaşkanı talimatı doğrultusunda bir an önce gerekli tedbirleri almasıdır. Bakınız; şu an uzaktan eğitim sürecinde eğitim araçların ulaşımda ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Ki Sayın Cumhurbaşkanı da yaptığı açıklamada 500 bin tablet dağıtacağını söyledi. Şu an kişisel bilgisayar ve internet imkanı olmayan önemli sayıda ailemiz bulunmaktadır. Bu öğrenciler canlı ders anlatımından yoksun durumundadır. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarının karar alıcılara bir talimat olarak görmeli ve sorunları bir an önce gidermelidir.” diye konuştu. 

Eğer ideolojik ve siyasi kaygılar ile reform yapılır ise daha önce yaşanılan başarısızlıkları yine yaşayacağız demektir.

Eğitim sisteminde başarı elde edilmek isteniyorsa bunu öğretmeni huzurlu kılarak yapılabileceğini söyleyen Geylan, “Öğretmenlerimizin beklentileri karşılanmadan onları huzurlu kılmadan hiçbir reform hiçbir proje de başarıya ulaşmak mümkün değildir. Ancak reform yapılırken de içeriğini siyasi ya da ideolojik angajmanlarla doldurmamak lazım. Ülkemizin daha müreffeh ve güçşlü geleceğine katkıda bulunacak ve eğitim sistemimizin ihtiyaçlarını karşılayacak düzenlemeleri hayata geçirmek lazımdır. Eğer ideolojik ve siyasi kaygılar ile reform yapılır ise daha önce yaşanılan başarısızlıkları yeniden yaşayacağız demektir.” dedi.

Milli Eğitim Bakanlığı’nda 100 bin eğitim çalışanı 3600 ek gösterge sözünü beklemektedir. 
3600 ek gösterge çağrısı yapan Geylan, “Eğitim çalışanlarının yaşadığı bir diğer sıkıntı ise 3600 ek göstergedir. İki yıl önce sayın Cumhurbaşkanı’nın müjdesi ile gündeme gelmiş idi ancak şu ana kadar bir adım atılmış değil. Bilindiği gibi yeni yasama yılı başladı. Türk Eğitim-Sen olarak yeni yasama yılında ek gösterge düzenlemesinin hem komisyon aşamasında hem de genel kurul aşamasında iktidar ve muhalefet partilerinin desteği ile bir an önce hayata geçirilmesini istiyoruz. Bu noktada Türkiye Kamu-Sen'in hazırlamış olduğu yasa teklifi plan bütçe komisyonunda görüşülecek tasarılar arasında bekliyor. Bir an önce bütün kamu çalışanlarının beklentilerini karşılanacak şekilde bir düzenleme hayata geçirilmelidir. Şu an Milli Eğitim Bakanlığı’nda emekliliği hak etmiş ve bu düzenlemeyi bekleyen 100 bin eğitim çalışanı var. Bu kişilerin emekli olması demek yeni iş bekleyen 100 bin genç meslektaşımıza kadro açılması demektir.” şeklinde konuştu.