Cumhurbaşkanı Erdoğan'bir süre önce Eğitim, Kültür Sanat konularında üzüntülerini belirtip, bu iki alanda başarısız olunduğunu vurgulamıştı.

Halbuki ülkemizdeki bilim insanları, Eğitim Sen, Eğitim İş ve Türk Eğitim Sen, sendikaları son yıllarda bu konuya dikkat çekiyor, eğitimde sorunların giderek büyüdüğünü söjylüyorlardı.Türkiye'nin, savunmada NATO adı altında Amerika'ya bağımlı olduğuna dair kamuoyunda bir algı vardır, ama eğitimde Amerikaya bağlı olduğumuz, eğitimimizi Amerika'nın yönlendirdiğine dair kamuoyunda, kamuoyunu bırakın eğitimcilerin, velilerin zihninde de somut bir fikir yoktur!
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ında, 'istediğimiz yerde değiliz' açıklaması ile memnuniyetsizliğini ifade ettiği Milli Eğitim'deki sıkıntıların sebebi, Milli Gazete haberine göre; Haberde; 'Fulbright Eğitim Komisyonu! Milli Eğitim hakkında son sözü her zaman onlar söylüyor. Ayrıca Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu'nun faaliyetlerini denetleyen, kural ve politikalarını belirleyen bir yönetim kuruluda bulunuyor. Üyeler bir takvim yılı için seçiliyor. Üyelerin görevleri, müteakip seneler için de uzatılabiliyor.' Denmekte
Haberde komisyonda yer alanlar için; 'Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu Yönetim Kurulu'nda 'John Thomas McCarthy, Yönetim Kurulu Başkanı, ING Bank Türkiye, İstanbul, Funda Kocabıyık, Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Birimi Genel Müdürü, Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara, Ayşegül Gökçen Karaaslan, Kültürel Diplomasi Genel Müdür Yardımcılığı Genel Müdür Yardımcısı Vekili, Dışişleri Bakanlığı, Ankara, Joe Wierichs, Basın ve Halkla İlişkiler Müsteşar Vekili, Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçiliği, Ankara, Doç. Dr. Mehmet Akif Kireççi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi, İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi, Ankara, Yrd. Doç. Dr. Bekir S. Gür, Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Ankara, Jeffrey J Anderson, Basın ve Halkla İlişkiler Müsteşarı, Amerika Birleşik Devletleri İstanbul Başkonsolosluğu, İstanbul, Kaya Arıkoğlu, Mimar ve Şehir Tasarımcısı, Arıkoğlu Arkitekt Limited Şirketi, Adana. Bulunuyor.' Bilgisi yer alıyor.
Amerikalıların Türkiye eğitimine müdahalesine niye izin veriliyor? Türkiye ile Amerika'nın sosyolojik yapısı, eğitim şartları aynı mıki; Amerikalılar eğitimimize yön veriyor?
Başta, eğitimde istenilen yerde olmadığımız için üzgün olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, Başbakan Yıldırım, Milli Eğitim Bakanı Yılmaz, Milli Gazetede yer alan bu haber hakkında bir açıklama yapmayacaklar mı? Bu ağır suçlamaya cevap vermeyecekler mi?
Eti bizim kemiği Amerika'nın
Evlatlarımızı 'Eti senin kemiği benim' diyerek emanet ettiğimiz okullarda, çocuklarımıza kapitalist sömürge eğitimi veriliyor. 'Milli Eğitim' adı altında işleyen sistem, ne ferdi ne de toplumu yetiştirebiliyor. Bilgisayar mühendislerinin format atamadığı, tarih mezunlarının Osmanlıca bilmediği, ilahiyat mezunlarının fıkıhtan anlamadığı bir sistem kurulmuş... Adaleti ve edebi ağır zafiyete uğratan bu kirli planın çarkları, evlatlarımızın ruhunu ve fikrini sömürüyor.
Bilim dünyasının içinde Türk Einstein'ı diye bilinen Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, eğitim sistemindeki bozulmayı, '1945'e kadar İngiltere'nin sömürgesiydik. 1945'ten sonra ABD'nin sömürgesi olduk. Milli Şef İsmet İnönü 1947 tarihinde yaptığı resmi (Fulbright) anlaşması ile Türk Milli Eğitim sistemini ABD'lilere teslim etti' ifadeleri ile açıklıyor.
Bütün toplumun senelerdir şikâyet ettiği fakat sebebini bir türlü çözmediği Milli Eğitim krizi, Milli Gazete'nin 'Müfredat Fulbright' manşetiyle deşifre edildi.
MİLLİ EĞİTİM SİSTEMİ ABD'YE TESLİM EDİLDİ
ABD aşığı politikacıların 70 senedir Amerika'ya emanet ettiği Milli Eğitim Politikası, artık sos veriyor. Bu sıkıntının temel sebebi ise Fulbright Eğitim Komisyonu. Milli Eğitim hakkında son sözü her zaman onlar söylüyor. Ayrıca Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu'nun faaliyetlerini denetleyen, kural ve politikalarını belirleyen bir yönetim kurulu bulunuyor. Üyeler bir takvim yılı için seçiliyor. Üyelerin görevleri, müteakip seneler için de uzatılabiliyor. İşte Türkiye Fulbright Eğitim Komisyonu Yönetim Kurulu; John Thomas McCarthy, Yönetim Kurulu Başkanı, ING Bank Türkiye, İstanbul, Funda Kocabıyık, Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Birimi Genel Müdürü, Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara, Ayşegül Gökçen Karaaslan, Kültürel Diplomasi Genel Müdür Yardımcılığı Genel Müdür Yardımcısı Vekili, Dışişleri Bakanlığı, Ankara, Joe Wierichs, Basın ve Halkla İlişkiler Müsteşar Vekili, Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçiliği, Ankara, Doç. Dr. Mehmet Akif Kireççi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi, İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi, Ankara, Yrd. Doç. Dr. Bekir S. Gür, Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Ankara, Jeffrey J Anderson, Basın ve Halkla İlişkiler Müsteşarı, Amerika Birleşik Devletleri İstanbul Başkonsolosluğu, İstanbul, Kaya Arıkoğlu, Mimar ve Şehir Tasarımcısı, Arıkoğlu Arkitekt Limited Şirketi, Adana.
İşte ABD'nin ECA ve FulbrIght'la yetiştirdiği dünya liderlerinden bazıları:
Heinz Fischer (Avusturya Cumhurbaşkanı)
Yves Leterme (Belçika 48. Başbakanı)
Eljko Komi (Bosna-Hersek eski Cumhurbaşkanı)
Lars Løkke Rasmussen (Danimarka eski Başbakanı, Liberal Parti Venstre lideri)
Tarja Halonen (Finlandiya eski Cumhurbaşkanı)
Matti Taneli Vanhanen (Finlandiya eski Başbakanı)
Nicolas Sarkozy (Fransa eski Cumhurbaşkanı)
François Fillon (Fransa eski Başbakanı)
Mikheil Saakashvili (Gürcistan Cumhurbaşkanı)
Fatmir Sejdiu (Kosava eski Devlet Başkanı)
Dalia Grybauskaite (Litvanya Cumhurbaşkanı)
Andrius Kubilius (Litvanya eski Başbakanı)
Nikola Gruevski (Makedonya Başbakanı)
Lawrence Gonzi (Malta Başbakanı)
Jan Peter Balkenende (Hollanda Eski Başbakanı)
Jens Stoltenberg (Norveç Başbakanı, İşçi Partisi Genel Başkanı)
Donald Tusk (Polonya Başbakanı)
Anibal CavacoSilva (Portekiz Cumhurbaşkanı)
Robert Fico (Slovakya Başbakanı)
Fredrik Reinfeldt (İsveç Başbakanı)
Gordon Brown (Birleşik Krallık eski Başbakanı)
İthal eğitim sistemini deşifre edenler!
Araştırmacı-Yazar Yılmaz Dikbaş 'Atatürkçüler Yenildi' isimli kitabında bu anlaşmayı 'ABD ile imzalanan ikili anlaşma gereği, sekiz kişiden oluşan bir Eğitim Komisyonu kuruldu. Bu komisyonun adı Fulbright Eğitim Komisyonu idi... Bu Komisyonun görevi, Türk çocuklarının ilk, orta ve lisede okuyacağı derslerin müfredatını yani programlarını belirlemekti. Türk ulusunun geleceği olan gençlerin eğitimi, yarısı Amerikalılardan oluşan bir komisyona bırakılıyordu' şeklinde özetliyor.
Bilim dünyasının içinde Türk Einstein'ı diye bilinen Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, Eğitim sistemindeki bozulmayı, '1945'e kadar İngiltere'nin sömürgesiydik. 1945'ten sonra ABD'nin sömürgesi olduk. Milli Şef İsmet İnönü 1947 tarihinde yaptığı resmi (Fulbright) anlaşma(sı) ile Türk Milli Eğitim sistemini ABD'lilere teslim etti' ifadeleri ile açıklıyor. Önemli Kemalist kalemlerden Yılmaz Dikbaş, yapılan ihaneti 'Atatürkçüler Yenildi' isimli kitabında, 'ABD ile imzalanan ikili anlaşma gereği, sekiz kişiden oluşan bir Eğitim Komisyonu kuruldu. Bu komisyonun adı Fulbright Eğitim Komisyonu idi. Sekiz üyeden dördü Amerikalı, dördü de Türk'tü. Bu Komisyonun görevi, Türk çocuklarının ilk, orta ve lisede okuyacağı derslerin müfredatını yani programlarını belirlemekti. Türk ulusunun geleceği olan gençlerin eğitimi, yarısı Amerikalılardan oluşan bir komisyona bırakılıyordu. Gazeteci yazar Adnan Öksüz ise Fulbright Eğitim Komisyonu'nu yazdığı bir yazısının ardından İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü, Prof. Dr. Ahmet Ademoğlu'nun kendisini aradığını ve görevi bıraktığını söylüyor. Ademoğlu'ndan hangi kararlara imza attığını kamuoyu ile paylaşmasını isteyen Öksüz, ret cevabı alıyor.
FULBRIGHT BURSU ALAN ÖNEMLİ ŞAHSİYETLER
FulbrIght burslarından bugüne kadar 6 bin kişi yararlandı. Bu isimler arasında çok sayıda bakan ve bürokrat da bulunuyor. Başvurularda Amerika´ya daha önce gitmemiş ya da kısa süreli olarak gitmiş bireylere öncelik veriliyor.
Mülakatlarda Amerika ve Türkiye'nin karşılaştırmaları yaptırılıyor. Burs kapsamında her öğrenciye 1 yıl için 50 bin dolar, gidiş dönüş uçak bileti ve ASPE Sağlık Sigortası desteği sağlanıyor. Her alandan insanın Fulbright burslarından yararlanabilmesi hedefleniyor. Ayrıca Fullbright Eğitim Komisyonu sadece Türkiye'de değil, 155 farklı ülkede varlık gösteriyor.
Fulbright burslarından bugüne kadar 6 bin kişi yararlandı. Bu isimlerin arasında çok sayıda bakan ve bürokrat da bulunuyor. Başvurularda Amerika´ya daha önce gitmemiş ya da kısa süreli olarak gitmiş bireylere öncelik veriliyor! GreenCard'a başvuranlar ve Amerikan vatandaşı olanlara burs verilmiyor. Mülakatlarda Amerika ve Türkiye'nin karşılaştırmaları yaptırılıyor. Burs kapsamında her öğrenciye 1 yıl için 50 bin dolar, gidiş dönüş uçak bileti ve ASPE Sağlık Sigortası desteği sağlanıyor. Her alandan insanın Fulbright burslarından yararlanabilmesi hedefleniyor. Ayrıca Fullbright Eğitim Komisyonu sadece Türkiye'de değil, 155 farklı ülkede varlık gösteriyor. Eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu gibi birçok ünlü isim bu burslardan faydalandığı da biliniyor.
Fullbright Eğitim Komisyonu nedir
27 Aralık 1949 tarihinde, yani İsmet İnönü'nün Cumhurbaşkanlığı döneminde,
Türk çocuklarının eğitimi resmen Amerikalılara teslim edildi.
ABD ile imzalanan ikili anlaşma gereği, sekiz kişiden oluşan bir Eğitim Komisyonu kuruldu.
Bu komisyonun adı Fulbright Eğitim Komisyonu idi.
Sekiz üyeden dördü Amerikalı, dördü de Türk'tü.
Bu Komisyonun görevi, Türk çocuklarının ilk, orta ve lisede okuyacağı derslerin müfredatını yani programlarını belirlemekti. Gençler bir ulusun geleceği demek değil midir? Türk ulusunun geleceği olan gençlerin eğitimi, yarısı Amerikalılardan oluşan bir komisyona bırakılıyordu.
Bu kadarla kalsa neyse, komisyon herhangi bir konuda karar verirken oylar 4 evet, 4 hayır çıkarsa ne olacaktı? Çözüme bakınız; O tarihte Ankara'da bulunan Amerikan Büyükelçisinin vereceği oy, belirleyici olacaktı.
Çok açık değil mi, Türk gençlerinin ne tür bir eğitimden geçeceği, derslerde hangi konuları ne tür boyutlarda öğreneceği, Amerikalılara bırakılmıştı. Bu tür bir uygulamayı, ancak sömürge ülkelerinde görebilirsiniz.
Daha acısını söyleyeyim;
O tarihten günümüze kadar olan süreçte kurulan Atatürkçü hükümetlerin hiçbirisi, bu anlaşmayı ortadan kaldırmayı düşünmedi.
27 Mayıs 1960 İhtilalini yapanlar, kendilerini 'devrimci' olarak niteleyenler, Fulbright Eğitim Komisyonu'nu ortadan kaldırmadılar!
Atatürkçü ve halkçı olarak bilinen Bülent Ecevit, beş kez Başbakan oldu, beş kez Hükümet kurdu. Neden Fulbright Eğitim Komisyonu'nun sonunu getirmedi?
Her yıl Köy Enstitüleri'nin kuruluş gününü yaşlı gözlerle anıp ağlaşacaklarına, 'Türk çocuklarının eğitimi Amerikalılara teslim edilemez' diye neden ayaklanmadılar?
27 Aralık 1949 tarihinde kurulmuş olan Fulbright Eğitim Komisyonu, 63 yıldır aralıksız yürürlükte kalmıştır.'
Komisyondaki isimlere dikkat!
'Bakın size, 2012 yılında Fulbright Eğitim Komisyonu'nun kimlerden oluştuğunu sayayım:
* John Tomas Maccarthy (Başkan), ING Bank Türkiye Müdürü,
* Scott F. Kilner, ABD İstanbul Başkonsolosu,
* Mark A. Wentworth, ABD Büyükelçiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müsteşarı,
* Kaya Arıkoğlu, Mimar ve Şehir Tasarımcısı, Arıkoğlu Arkitekt Ltd. Şirketi, Adana,
* Prof. Dr. Ahmet Ademoğlu, İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü,
* Engin Soner, Dışişleri Bakanlığı İkili Kültürel İlişkiler Genel Müdür Yardımcısı,
* Doç. Dr. Ömer Açıkgöz, Milli Eğitim Bakanlığı, Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü,
* Prof. Dr. Ekrem Tatoğlu, İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
(Devamı 5'te)
Dikkat etmişsinizdir. Sekiz kişilik Fulbright Eğitim Komisyonu'nun 4 üyesinin Amerikalı, 4 üyesinin de Türk olması gerekirken, 2012 Komisyonunda sadece 3 Amerikalı bulunmaktadır. Yani dengeler değişmiş midir? Hayır. Komisyonun Türk üyelerinin tamamı Amerikanın has hizmetkârları olduğundan, artık Amerikalılar için üye sayısının 4'e 4 olması gerekirken 3'e 5 olması hiçbir önem taşımamaktadır.
Son 60 yılın yüksek Komutanları da Fulbright Eğitim Komisyonu'na karşı tavır almamışlardır.'
Bu satırlar Yılmaz Dikbaş'ın Enki Yayınları'ndan yeni çıkan 'Atatürkçüler Yenildi' isimli kitabından...
Şöyle bir soru akla gelebilir; 1946'dan günümüze milli ve manevi hassasiyetleri olan Hükümetler de kuruldu; örneğin 1980 öncesi MC Hükümetleri ve antidemokratik 28 Şubat süreci ile alaşağı edilen Refahyol hükümeti gibi...
Bu Hükümetler döneminde Fulbright Eğitim Komisyonu'na neden son verilmedi? Gerek MC Hükümetleri döneminde gerekse merhum Erbakan'ın Başbakanlığını yaptığı Refahyol hükümetinde Milli Eğitim Bakanlığı diğer partilerin milletvekillerinden oluşuyordu.
Bir skandal komisyon daha!
27 Aralık 1949 tarihi, Türk Milli Eğitim tarihinde bir dönüm noktasıdır. Bu tarihte, ABD ile yapılan eğitim ile ilgili anlaşma, Fulbright Eğitim Komisyonu Türk çocuklarının geleceğinin Amerikalıların ellerine nasıl da teslim edildiğini gösteren en önemli belgelerden birisidir. Bu anlaşma ile Türk eğitim sistemi neredeyse tamamıyla ABD'lilerin insafına ve inisiyatifine bırakıldı. Geçtiğimiz hafta bu komisyonun ayrıntılarını yazdım.Komisyon üyelerinin isimlerini tek tek sıraladım.Ama yetkililerden tık yok.
Birisi de çıksın desin ki, 'Arkadaş yok böyle bir şey. Nereden uyduruyorsun, nereden çıkarıyorsun bunları? ' Hadi o birilerini geçtim, Türkiye'de milli eğitimden sorumlu bir bakanlık var sanıyorum. Böylesine iddialı bir konuda bir yetkili, bir sorumlu da çıksın desin ki, 'Türk Milli Eğitim sistemini bu millet belirler.Dışardan müdahale edilmesine izin vermeyiz. Milli Eğitim sistemini de, müfredatı da biz belirliyoruz..' Üstüne üstlük bu komisyon üyelerinin arasında Milli Eğitim Bakanlığı üst düzey bürokratı da var. İsim geçiyor. Buna rağmen bir tepki yok.
Bu iddiayı 'Atatürkçüler Yenildi' isimli kitabında dile getiren yazar Yılmaz Dikbaş, Fulbright Eğitim Komisyonu hakkında başka ayrıntılar da veriyor.
Örneğin sözü edilen anlaşmanın birinci maddesi şöyle:
'Türkiye'de Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu adı altında bir komisyon kurulacaktır. Bu komisyon, niteliği bu anlaşmayla belirlenen ve parası Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından finanse edilecek olan eğitim programlarının yönetimini kolaylaştıracak ve Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri tarafından tanınacaktır.'
Fulbright Eğitim Komisyonu'nun en kritik maddelerinden biri de kuşkusuz 5. maddesi. Ne var peki Fulbright Eğitim Komisyonu'nun 5. maddesinde?
Okuyalım;
'Türkiye'deki Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu, dördü T.C. vatandaşı ve dördü ABD vatandaşı olmak üzere sekiz üyeden oluşacaktır. ABD'nin Türkiye'deki misyon şefi, komisyonun fahri başkanı olacak ve komisyonda oyların eşit olması halinde kararı komisyon başkanı verecektir.'
Anlaşmanın bu maddesi yetkilerin kime devredildiğinin en açık göstergelerinden birisiydi. Bir başka ayrıntı daha vermek istiyorum.
Bu ayrıntı da en az Fulbright Eğitim Komisyonu kadar önem arzediyor.Milli Eğitim Bakanlığı personel politikalarından ders programlarına, çeşitli lise, yüksekokul ve enstitülerin açılmasına kadar pek çok konuda stratejik kararlar önerebilen 'Milli Eğitimi Geliştirme Komisyonu'.
Nedir bu Komisyon?
1994 yılında 60 personeli olan bu komisyonda çalışanların üçte ikisi Amerikalıydı...
Yılmaz Dikbaş'ın verdiği bilgiye göre Komisyonun başında L. Cook adlı bir Amerikalı bulunuyordu. Amerikalı L. Cook'tan ayrı olarak adı Howard Reed, ünvanı 'Milli Eğitim bakanlığı Bağımsız Başdanışman olan, bir başka etkin Amerikalı daha vardı.
Tüm bu bilgilerin hiç mi önemi yok gerçekten?
Yıllardır benim de gazeteci olarak görev yaptığım, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bir aklı başında milletvekili kalkıp da bu ciddi iddiaları ve tespitleri neden Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'e sormaz! Parlamenterlerin bir görevi de 'denetim' değil mi? Ama, hani nerede? Ya da neredeler? Değer mi hiç? Ankara'dan tanıdığım değerli bir televizyon programcısı dostum, yanındaki daimi iki konukla verip veriştiriyor. Kime mi? Programları aleyhinde yazı yazan bir köşe yazarına.. Programın önemli bir bölümünü bu yazara cevap yetiştirmekle harcadı dostum!
Üstüne üstlük sadece cevap vermekle kalmadı, dakikalar süren ve bu yazarın muhtelif dönemlerde kaleme aldığı yazılardan oluşan bir de VTR hazırlatmış; Şak şak şak, işte şu tarihte şu ahlaksız yazıyı kaleme aldı, bu tarihte bu yazıyı... Hızını alamamış olacak ki, şu cümleyi de bu yazıların hemen sonuna ekleyerek, 'Ahlakımız, bu yazıların devamını buraya yazmaya engel teşkil etmektedir...'
Dinamizmi hayli yüksek, tempolu programda 3 gazeteci de bir noktayı ıskaladı, o köşe yazarı ile ilgili...
Farklı gazetelerde köşe yazarlığı yapan, Genel Yayın Yönetmenliği koltuğunda oturan, 'nehirin kıyısında bekleyen, sosyolog, sakıt bir Genel Yayın Yönetmeninin de sıkı dostu olan bu yazar, vakti zamanında sistem tarafından dışlanan, mağdur olan, üniversitelere alınmayan geniş bir kitle için 'ötekiler' başlığı altında yazılar kaleme almıştı.
O dönem 'büyük' gazetedeki bu yazıları büyük bir sempati ile karşılandı.Fakat antidemokratik 28 Şubat sürecinde aynı yazar 180 derece dönerek, bu kez 'kudretli'lerin safında yer aldı. Mağdurları bir kenara iterek, 28 Şubat darbecilerinin safında yer tuttu.
O kadar saydırmaya gerek yoktu be dostum!
Bunu söylesen yeterdi.Ha, bu anlı şanlı yazarın adı mı?
Siz anladınız.
Ayrıca da değmez...

Kaynak:Burdur Gazete

Kamu ajans, Kamudan haberleri ve gelişmeleri  Ajanskamu farkıyla aktarmaya devam edeceğiz.

Ajans kamu Haber/ www.ajaskamu.net