İnsan hayatını hiçe sayan rant eksenli yapılaşma, denetimsizlik ve seçim şekeri gibi dağıtılan imar afları nedeniyle büyük bir felakete dönüşen depremin 11 ilimizde açtığı derin yaralar henüz sarılamamış ve ülkemizde fay hattı üzerinde bulunan diğer illerimizde de endişe yaratmıştır.

İçişleri Bakanı’nın “Biz depremi burada bekliyorduk” dediği Türkiye’de çarpık kentleşmenin başkenti olan İstanbul ise, hem nüfusu hem yapı stoğu açısından başı boş haliyle kaygıların merkezine yerleşmiştir.

İstanbul Valisi Ali Yerlikaya’nın İstanbul’daki okulların durumuna ilişkin yakın zamanda yaptığı açıklama da yüreklere su serpememiştir. Vali Yerlikaya, 1999 öncesinde inşa edilen okulların etüt ve analizlerinin tamamlandığını, okullardan 1223’ünün yeniden yapıldığını ve güçlendirildiğini, 128 okulda ise çalışmaların devam ettiğini söylemiştir. Ancak Vali’nin açıklamasında, 1999 yılı sonrasında yapılan ve hâlâ yapımı devam eden okullara dair inceleme yapılıp yapılmadığı belirtilmemiştir. Oysa daha yeni 40 bini aşkın insanımızın canına mal olan depremde yıkılan binaların yarısına yakının 1999 sonrası yapıldığı, dolayısıyla binaların yeni olmasının güvenli olup olmadığını anlamak için bir kriter olmaktan çıktığı açıktır.

Üstelik İstanbul’daki okulların depreme hazırlıksızlığıyla ilgili tek husus da bu değildir. 

Eğitim-İş İstanbul Şubeleri olarak, kamuoyu önünde MEB’e sesleniyoruz:

İstanbul’daki okulların hatırlanması için Hatay’daki depremin beklenmesi büyük bir skandaldır. Eğitimin uzaktan sürdürüldüğü dönemde, okulların fiziki durumlarına dair iyileştirmeler bizlerin uyarısına rağmen tamamlanmamıştır. Artık bu rezalet tabloyu biraz olsun düzeltebilecek tek şey ise hummalı, şeffaf ve hızlı bir çalışmadır. Yapım yıllarına göre ayırmadan, ilimizdeki tüm okulların etüt ve analizleri derhal tamamlanmalıdır.   

Her okulda sağlamlık raporu, veli, öğrenci, öğretmen ve çalışanların görebileceği bir yere asılmalıdır. Bu belgeler, aynı şekilde okulların internet sitesinde de kolayca ulaşılabilir bir yerde yayımlanmalıdır.

Bu İdarecilerin ve Öğretmenlerin Ek Ders Ücretlerini Artırımlı Alabilmesi İçin Dava Açıldı Bu İdarecilerin ve Öğretmenlerin Ek Ders Ücretlerini Artırımlı Alabilmesi İçin Dava Açıldı

Okulların acil durum çıkışlarının hali özellikle incelenmelidir. Olası bir depremde tahliyeler için okullarda yeterli sayıda yangın merdiveni yapılmalıdır. Yine acil durumlarda güvenli ve hızlı tahliye için her okula birden fazla çıkış kapısı açılmalıdır.  

Birçok okulda deprem esnasında veya sonrasında öğrencilerin bahçede güvenli şekilde toplanacağı alanlar mevcut değildir. Bunlar derhal sağlanmalı, afet sonrasında güvenli sığınma ve toplanma yerleri oluşturulmalıdır.

Her okula bir deprem konteyneri koyulmalı, hacmi ve direncinin okuldaki öğrenci sayısına yeterli şekilde yapılacak bu konteynerlerde ilk yardım malzemelerinden, içme suyuna kadar afet sonrası ihtiyaç duyulabilecek tüm envanterler hazır bulundurulmalıdır.

Afet ile mücadelede ulaşım ve iletişimin önemi ortadayken okullarımızda buna dair bir altyapı ve hazırlık da olmadığı açıktır. İstanbul genelindeki okullarda depremden sonra ailelerin erişebileceği iletişim numaraları oluşturulmalı, bu anlamda okulların hazırlığını denetleyecek bağımsız ve şeffaf bir komisyon oluşturulmalıdır.

İstanbul derslik ihtiyacının en çok hissedildiği şehirlerimizdendir. Birçok okulumuzda en az 2-3 okulu dolduracak kadar öğrencimiz adeta vardiyalı biçimde eğitim görmektedir. O yüzden çürük olduğu belirlenen ve yıkılan okulların yerine yeniden okul inşa edilmesi yani bu alanların eğitimden alınıp ranta verilmemesi; bu yeni okulların inşa sürecinin imam hatip enflasyonun dönüştürülmeden, okul türünün o ilçenin ihtiyacı gözetilerek belirlenmesi şarttır.

Deprem gerçeğiyle her an yüz yüze yaşayan ülkemizde, eğitimin içeriği de bu gerçeğe uygun hale getirilmeli, yapılması gerekenler ders olarak müfredata eklenmelidir. 

Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz:

Okullar ve hastaneler, ülkeler birbiriyle savaşırken bile hedef alınmayan, dünyanın en güvenli yapıları olması gereken yerlerdir. “Vatanı korumak çocukları korumakla başlar” diyen bir Başöğretmen’in kurduğu bu ülkede, çocuklarımızın da eğitim emekçilerimizin de canı, ranta ve denetimsizliğe kurban edilemez. Eğitim-İş İstanbul Şubeleri olarak bu konunun takipçisi olduğumuzun altını çiziyor, yetkilileri oturdukları koltukların hakkını vermeye çağırıyoruz.