19 Mayıs 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşa önderliğinde, Anadolu’da yaşayan neredeyse tüm etnik ve dini unsurlar harekete geçiren; emperyalizmin taşeronu ve beslemesi Yunanlılara karşı (Batı Anadolu’da) bir İstiklal Harbi verilmesini sağlayan güç ne idi?
O dönemi yakından incelediğinizde göreceksiniz ki bu savaşın ateşleyici gücü hiç kuşkusuz “Cihat” şuurudur.  
Mustafa Kemal Paşanın bilhassa 1919-23 yıllarında yaptığı konuşmalara baktığımızda, hemen her cümlede “İslami” hassasiyetleri harekete geçirici cümleler, ayet ve hadisler dikkatinizi çekecektir. Çünkü bugün olduğu gibi o dönemde halkı birleştiren ve ortak hareket etmeye imkân sağlayan yegâne birleştirici unsur “İslam”dı. 
Neticede, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa önderliğinde zafer kazanıldı ve bağımsız bir devletimiz oldu. Bu açıdan 23 Nisan 1920 tarihinde açılan ve İstiklal Harbimizi yöneten Meclisimiz tarihi bir görevi başarıyla yerine getirmiştir. Bu vatanın, bu devletin hamurunun hangi unsurlardan müteşekkil olduğunu anlamak adına lütfen http://www.tbmm.gov.tr/TBMM_Album/Cilt1/index.html adresindeki albümü zaman ayırıp inceleyiniz. Orada bu aziz devleti kuran ruhu göreceksiniz. O meclisin ruhu; yaşanan her türlü badireye rağmen bugüne kadar bizi ayakta tutan yegâne güçtür.
O dönemin genel atmosferini,  yaşanan olayları ve Mustafa Kemal Paşa liderliğinde yürütülen mücadeleyi şimdiye kadar okumadıysanız, en azından bir başlangıç olması adına lütfen, Taha Akyol’un Doğan Kitap’tan yayımlanan “Ama Hangi Atatürk” isimli kitabını okuyunuz. 
Bu kurucu Meclis, zaferin kazanılmasını ardından, Lozan Barış Anlaşmasının mecliste görüşüleceği tarihten biri iki hafta evvel büyük ölçüde tasfiye edilmiş, 11 Ağustos 1923’te de yeni meclis çalışmaya başlamıştır. Lozan Anlaşması da 23 Ağustos 1923 tarihinde bu yeni Meclis tarafından kabul edilerek resmen yürürlüğe girmiştir. “İlk Meclisteki irade Lozan’ı asla kabul etmezdi, onun için tasfiye edilmesi gerekiyordu” şeklinde bir tez de vardır ve üzerinde düşünmeye değer. 
Lozan’ın kabul edilmesiyle birlikte dış dünya ile-kısmen de olsa- barış sağlanmış, ülkenin imar ve terakkisine yönelinmiştir. İşte bu yenilik ve terakki adına atılan adımlar, 1920 Meclisinde kendine yer bulan pek çok unsuru, devlet merkezinden uzaklaştırmış, “öteki” haline getirmiştir. Zira bizzat Reis-i Cumhur Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğiyle çok partili hayata geçilmesi, bu öteki unsurların meclis çatısı altına yeniden taşınması istense de bu denemeler, yeni kurulan devlet ve rejim için tehlikeli olacağı, birtakım sosyal hadiselerin fitilini ateşleyeceği endişesiyle sonuçsuz kalmıştır. 
1923’ten sonraki yeni dönemde nasıl bir hava estiğini anlamak adına, İstiklal Marşı şairimiz ve ilk mecliste Burdur milletvekili olan Mehmet Akif’in 1925’te Mısır’a neden gittiğini ve 11 sene memleketinden uzakta yaşamak zorunda kaldığını okumak herhalde yeterli olacaktır. Mehmet Ertuğrul Düzdağ’ın 3 ciltlik Mehmed Akif Hakkında Araştırmalar eserinin 2.cildinde konuyla ilgili pek çok makale bulabilirsiniz. Mehmet Akif’in dışında da pek çok isim bu yeni dönemde ötekileştirilmiştir. Ama İstiklal ruhunu bir şaheser olarak nazma döken Mehmet Akif bile öz yurdundan ayrılmak zorunda kalmışsa varın gerisini siz düşünün.  
Bu aziz milletin; çok partili seçimlerin yapıldığı ve DP’nin tek başına iktidar olduğu 1950 senesinden bugüne kadar, neden hep resmi ideolojiyi -ucundan köşesinden bile olsa- eleştiren partileri iktidara getirdiğini, sosyal bilinçaltını iyi anlamak gerekiyor. 
Halk yenilik istiyor, statükoyu yıkmak istiyor, daha çok özgürlük istiyor, 76 milyonu bir arada yaşatacak birleştirici söylemler istiyor, yapay düşmanlıklarla zamanını ve enerjisini kaybetmek, ötekileştirilmek istemiyor. Yani bizi 23 Nisan 1920’de Gazi Mustafa Kemal Paşanın etrafında birleştiren ruhu istiyor. Recep Tayyip Erdoğan’ı 12 yıldır halk nezdinde diri tutan ve onu seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olarak Çankaya’ya taşıyan güç, 1920 Meclisinin birleştirici gücüdür. Aziz milletimiz bu ışığı onda gördüğü için, Recep Tayyip Erdoğan’ı devletin zirvesine taşımıştır. 
Nitekim 28.08.2014 tarihinde gerçekleştirilen devir teslim töreninde Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan şöyle diyor: “Bugün kapanan dönem eski Türkiye dönemidir. Kapıları ardına kadar açılan yeni dönem ise Cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki öz ve ruhu taşıyan yeni Türkiye, büyük Türkiye dönemdir.” 
Muhabbetle kalınız…