Önce Brezilya’dan başlayalım. Bilindiği gibi Brezilya'nın seçimle iş başına gelen lideriLula da Silva ve halefi Dilma Rouseff hukuk darbesiyle indirildi. Türkiye'de 17-25 Aralık Darbesi'nde nasıl ki Halkbank hedefe konduysa Brezilya'da da devlete ait dünyanın en büyük petrol şirketlerinden Petrobras hedefe konmuştu.

Santos açıklarında keşfedilen enerji kaynağı ihalesinin Rockefeller'a değil de Fransız Total, Brezilya ve Çin ortaklığına verilmesi Brezilya’nın sonunu getirmişti. ABD ülkeyi teslim aldı.

Lula da Silva’yı içeri atan savcı Sergio Moro, Brezilya’nın yeni kukla devlet başkanıJair Bolsonaro hükümetinde adalet bakanı oldu. Türkiye’de başarılı olmaları durumunda FETÖ’cü savcı Zekeriya Öz de muhtemelen adalet bakanı yapılacaktı.

Chavez dönemi;

1998 yılında Hugo Chavez de Venezuela’da Amerikan çıkarlarına ters düşen bir politika izlemeye başladı. Başkanlığı sırasında Exxon Mobil ve Conoco Philipstarafından yürütülen petrol projeleri ve özel sektör ile yabancı mülkiyet haklarını millileştirdi. Bunların büyük kısmı yine Brezilya’da olduğu gibi Rockefeleller’e ait ABD şirketiydi.

Chavez bununla da kalmadı. ABD yanlısı subayları tasfiye etti. Yüksek mahkemeye ABD karşıtı yargıçlar atadı. Bilirsiniz, ABD Dışişleri Bakanı Tillerson, Beyaz Saray’da göreve başlamadan önce Venezüella’nın petrolünden istifade eden Exxon Mobil’in CEO’luğunu üstlenmişti. Chavez ise Exxon Mobil’in Venezüella tesislerini devletleştirdi.

Maduro dönemi;

Chavez tüm bunları canıyla ödedi. (2013) Ardından Maduro Yüzde 50,61 oy oranıyla devlet başkanı seçildi. Hemen akabinde finansal operasyonlar başladı ve sokak eylemleriyle ülke iç karışıklığa sürüklendi. 2014-2015 yılları Venezuela için ABD operasyonlarının en yoğun yaşandığı yıllar. CIA destekli eski asker ve muhalifler, Caracas’da protesto gösterileri düzenlendi.

İki yıl kadar evvel parlamento işlevselliğini yitirip Amerikan politikasına hizmet etmeye başlayınca, Maduro, bir kurucu meclisin oluşturularak, anayasanın yeniden yazılmasını öngören bir referandum kararı aldı. Referandum öncesi çıkan gösterilerde 121 kişi öldü ve 2 bin kişi yaralandı.

ABD’yi rahatsız eden bir durum da Çin ve Rusya’nın Nicolas Maduro hükümetine askeri ve ekonomik yardımda bulunmasıydı. Bu bakımdan Trump, Maduro hükümetine karşı önlemler almak için çıkan senato kararını onaylamıştı.

Maduro’nun bir önemli kabahati de “Gazze’de öldürülen çocukların katili İsrail devletine önce dünyanın dört bir yanındaki Yahudiler dur demeli; katil devletlerini ilk Yahudiler kınamalı. Dünya, bu katliam karşısında kör ve sağır olmuş! Artık yeter!”şeklinde yaptığı bir çağrıydı.

Maduro hükümetinden ayrı olarak ABD ayrıca kıtada yıllık geliri 1,5 trilyon doları bulan uyuşturucu gelirinin de peşindedir. Çünkü bu gelirin yaklaşık 500-600 milyar doları Venezüella’daki kartellere aittir. Öyle ki Venezüella ve Kolombiya, dünya kokain üretiminin yüzde 75’ini karşılamaktadır.

Maduro’dan bağımsız olarak arka planda bu gelirin ele geçirilmesi savaşı da verilmektedir.

Venezüella bugün 300 milyar varillik petrol rezervine sahip. Bu, Türkiye’nin 1200 yıllık petrol ihtiyacını karşılayacak bir miktardır. Ayrıca ülke en fazla altın rezervine sahip ilk beş ülkeden biridir.

Türkiye birkaç yıl içerisinde Erdoğan’ın gayretleriyle çok önemli bir işe imza attı.İsviçre’ye verilmiş olan Venezüella’nın altın ve maden sertifikasyonunu eline aldı. Eskiden sertifikalandırma süreci İsviçre’de yapılırdı. Artık bu sertifikalandırma süreci Türkiye’de yapılıyor.

Maduro 2013 den beri tam 21 kez darbe ve suikast tehlikesi geçirdi. Son olarak ABD Başkanı Donald Trump, Venezuela Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido'yu ülkenin "geçici devlet başkanı" olarak tanıdığını açıkladı. Mike Pence ise bundan gurur duyduklarını ifade etti. AB başta olmak üzere ABD’nin kukla devletleri de destek verdi.

Artık yeter!

ABD orada savaş çıkarmak istiyor. Evet, Maduro’nun başarılı bir lider olduğunu söyleyemeyiz. Ancak bu durum haydut devlet ABD’nin zorbalığını meşrulaştırmaz. Kahrolası “Yeni Dünya Düzeni” adına dünyada darbe yapmadıkları ülke kalmadı. Artık yeter!

2016’da konferans için gittiğim Brezilya’da, Yüksek Hâkimler Komitesi Başkanı Emekli Hakim H. Belson Calandra’nın şu sözü aklımdan hiç çıkmaz. "Biz biliyoruz ki okyanusun ötesinde(Türkiye) ayakları yere sağlam basan, dirençli dahi bir lider var."Amerikan’ın ve içerideki köpeklerinin tüm operasyonlarını geri püskürten Erdoğan’ı Allah başımızdan eksik etmesin.