(Eğitimcilere yönelik bir öz eleştiri yazısı)

Binden fazla kapasitesi bulunan bir okulda çalışıyorum.

Çalıştığım okulun öğrenci profili oldukça düşük.

Çoğunun üslûbu bir kabadayı edâsında…

Üzerlerinde çakı taşımalar, kot pantolon ile okula gelmeler, gömlek yerine t-shirt giymeler vb giyim kuşamları ile öğrenci profilini hiç anımsatmayacak şekilde.

Aynı zamanda öğrencilerin yarısından fazlası sigara kullanıyor.

Çoğu zaman okul çıkışında ellerindeki sigarayı bizden saklamaya çalışırken görüyoruz onları. Veya öğretmenler odasının penceresinden okulun arka bahçesinde tüttürmelerine şahit oluyoruz.

Bu okula geldiğim ilk günden bugüne onca zaman geçmesine rağmen öğrenci profilinin neden bu kadar düşük olduğunu ve bu okulda neden o kadar çok öğrencinin sigara içtiğini her zaman düşünmüşümdür.

Bir ay öncesinde yaşadığım bir olay bunca zamandır arayıp da bulamadığım birçok sorunun cevabını bulmama yardımcı oldu.

Olay şu şekilde cereyan etti.

Okul çıkışıydı. Akşam eve gitmek üzere durağa doğru yürüyordum.

Gün boyu derse girmenin verdiği yorgunlukla kaldırımları yavaş yavaş çıkıyordum.

Birkaç basamak çıktıktan sonra bir anda ayaklarımın önüne bir cisim düştü.

Yoldan geçen sıradan bir insanın cüzdanı veya başka bir eşyası olabileceğini düşünerek, nezaket gereği eğilip alarak kendisine vermek istedim.

Tam eğilecekken düşen cismin bir ‘çakmak’ olduğunu gördüm.

Başımı kaldırdığımda çakmağı düşüren kişinin kendi öğrencilerimden biri olan Baran’a ait olduğunu görünce şaşırdım.

Bir de ağzında sigara vardı Baran’ın. Anlaşılan sigarayı yakmaya çalışırken ufak bir beceriksizlik sonucu elinden düşürmüştü çakmağı.

Ağzında sigaralı bir şekilde göz göze gelmemiz mahcup etmişti onu; yanakları kızarmış, eli titriyordu. Zira hiç ummadığı bir anda ve durumda beni, hocasını karşısında görmüştü.

Eğilip çakmağı aldığımda öfkeliydim. İlkin kızmaya ve nasihat etmeye yeltensem de, öfkemi kontrol edip konuyu konuşarak halledebileceğimi şiddet ile hiçbir konunun çözüme kavuşamayacağını düşündüm. Telâşını ve mahcubiyetini gidermek için “Gel Baran, şurada oturup bir çay içelim” diyerek durağın biraz ilerisindeki pastaneye dâvet ettim.

Pastaneye vardığımızda önce dersten, okuldan, aile ortamından vs konu açtım. Direkt sigara konusuna girip kendisini fazla germek istemiyordum. Baran’ın sınıf rehber öğretmeni ben olduğumdan derslerinin ve davranışlarının çoğu hakkında aslında bilgim vardı. Amacım gergin atmosferi yumuşatıp, ortamı sıcak bir sohbet havasına dönüştürmekti.

Baran zekî, sempatik ve zengin bir ailenin çocuğuydu. Derslerinde de oldukça başarılı, geleceği parlak öğrencilerimden biriydi. Muhtemelen kötü çevrenin etkisiyle sigara tiryakiliğine kapılmıştı.

Biraz zaman geçirdikten sonra Baran “Hocam sizin ile bu şekilde karşılaşmayı hiç istemezdim. Size karşı çok mahcubum. Sizden çok özür diliyorum” diyerek asıl konuyu açtı.
Kendisini iyi tanıdığımdan sigara konusunun kendisinin tarafından açılacağını zaten tahmin ediyor ve ben de bunu bekliyordum.
Konu açıldıkça, Baran’ın daha önceki ilköğretim hayatında sigarayı hiç kullanmadığını, ortaöğretime başladığı bizim okulda ilk defa kullandığını “İlk sigaraya ne zaman başladın Baran?” diye sorduğumda aldığım şu cevap ile öğreniyorum:

“Hocam ben öğretmenlerimi ve büyüklerimi hep örnek almışımdır. Okulun başladığı ilk günlerde hocalarımı ellerinde sürekli sigara ile görüyordum. Sigaranın kötü bir şey olduğunu sürekli bize anlatırlardı. Ama öğretmenlerimin elinde gördüğüm an hem sigaranın tadını merak etmiş hem de sigaranın kötü olduğuna dair zihnimde oluşan algı öğretmenlerim sayesinde değişmişti.”

Büyük bir şaşkınlıkla “Nasıl yani? Senin sigaraya başlamana sebep olan bizim okuldaki öğretmenler mi?” sorarak araya girip konuyu daha da açıklığa kavuşturmasını istediğimde; “Evet hocam. Aynen öyle. Sigara kötü ise kendileri kullanmazdı diye düşünmüştüm ilkin. Ama zamanla elinde sigara gördüğüm öğretmen sayısı artınca bu düşüncem değişti.  Ve markete gidip ilkin sadece bir sigara aldım. Hocalarımın püfür püfür tüttürmesinin bende bıraktığı imrenmeden mi olacak bilemiyorum ama ilkin tadı çok hoşuma gitmişti. Ertesi gün iki tane, sonra üç tane derken şimdi artık günde bir paket içiyorum. İki buçuk yıl oldu başlayalı hocam. Ama maalesef şuan artık sigaradan nefret etsem de bırakamıyorum hocam” diyordu.
Baran’ın bu sözleri bende soğuk duş etkisi yapmıştı; şoktaydım…

Baran olgun ve kişiliği oturmuş bir öğrenciydi. Ama ne yazık ki nefsine yenilmiş ve birtakım öğretmenler yüzünden sigaraya başlamıştı.
Sigara kullanmıyor olmanın verdiği vicdanî rahatlığı yaşasam da, Baran’a ve belki de keşfedemediğimiz başka gençlere bu tür kötü örnek olan eğitimcilerin olmasının; onlar ile aynı okulda çalışıyor olmanın da huzursuzluğunu ve üzüntüsünü yaşıyordum.
Bu huzursuzluk beni; Öğrencilere pozitif birer model olmak için görevlendirilen eğitimciler nasıl oluyor da öğrencilerine kötü örnek olabiliyorlar? Acaba kötü model olduklarının farkındalar mı? Veya kötü model olduklarının bilincinde olsalar yine aynı davranışta bulunurlar mı acaba? Çözüm olarak ne yapmalı ne demeli şu eğitimcilere? gibi sorular derin bir düşünmeye sevk etmişti.

Düşünce deryasından Baran’ın; “Hocam aslında iyi oldu böyle denk geldik. Ben de bana yardım edecek bir yardım eli arıyor; bu alışkanlıktan kurtulmak istiyordum. Bana yardımcı olabilir misiniz hocam?” sorusuna kadar devam etti.
Başımı kaldırdığımda gözleri dolmuştu. Bakışlarından tiryakilikten kurtulmak istemesinin samimiyeti çok rahat okunuyordu. Kendisine yardım edeceğimin er veya geç bu tiryakilikten kendisini kurtaracağımın sözünü vermiştim.

Maddi masrafları ben üstleneceğim şekilde sağlık tedavisinden geçip tıbbî destek alması gerektiği yönünde konuştuk.

Ertesi gün özel bir hastane ile görüşüp tedavisine başladık.

On gün önce doktorları ile görüştüğümde durumunun iyiye gittiğini, yaklaşık iki haftalık bir tedavinin sonucunda tiryakilikten tamamen kurtulacağının müjdesini vermişlerdi.

Tedaviye başlanmasından bu güne yaklaşık bir ay geçti. Dün, hastaneden tiryakilikten kurtulmuş bir genci kazanmanın heyecanı ile öğrencimin ellerinden tutup ayrıldığımda ikimiz de gözyaşlarımıza hâkim olamadık.
Şuan bu yazıyı yazarken “Ne iyi etmişim de öfkemi frenleyip kendisini pastaneye çay içmeye davet etmişim” diye düşünüyorum. O gün kendisine kızıp azarlasaydım kim bilir belki şuan olay daha vahim bir boyuta taşınmış olabilirdi.

Binden fazla öğrencisi ve yaklaşık 140 personeli olan bir okulda çalışıyorum. Okul; ana bina ile birlikte 5 ek binaya sahip.

Benim bulunduğum ek binada 23 hoca görev yapıyoruz. Bu yazıyı yazmadan önce gündüz öğretmenler odasında otururken çevremdeki öğretmen arkadaşlarına şöyle bir baktım. 23 hocanın 11 tanesi sigara kullanıyor.
Dün hastaneden ayrılırken Baran’ın babası “Hocam eğitimcilere sigara içme yasağı getirilmeli. Yoksa Baran gibi birçok öğrenci öğretmenlerini örnek alıp zehirlenebilir. Size çok teşekkür ediyoruz. Sayenizde oğlum kötü bir alışkanlıktan kurtuldu” derken kendisine çok hak veriyordum. Aynı okulda çalıştığım şu 11 öğretmen acaba daha kaç gencin zehirlenmesine bilerek veya bilmeyerek kötü örnek olmuşlardır kim bilir?
Sigara kullanan eğitimcilerin, kendi öğrencilerine “sigara kullanmayınız!” deyip, üzerlerinde sigara bulunan öğrencileri yakalayıp azarlamaları kadar çelişkili ve abes bir durum var mı diye hiç düşünmüyorlar mı acaba?
Aynanın karşısına geçip bir öz eleştiri yapmanın zamanı geldi ve geçiyor bile…
Halis Serhat Tan
Eğitimci-Yazar
[email protected]