15 Temmuz bireysel ve toplumsal olarak almamız gereken birçok dersleri içinde barındıran bir hadise. Bu sebeple “tarihin tekerrür etmemesi adına” FETÖ yapılanmasını ve zihniyetini tekrar tekrar gündeme getirilmesinden rahatsızlık duymamamız lazım.

Rus Büyükelçi Karlov cinayeti bile FETÖ’nün bir insanı nasıl köleleştirdiğini, canileştirdiğini, aklını kullanamaz hale getirdiğini göstermesi bakımından son derece önemli bir örnek. Sırf bu sebepten bile olsa FETÖ’yü çok iyi irdelemek lazım.

İç ve dış ülke düşmanlarıyla tam bir ittifak halinde olan FETÖ, Türkiye’nin, belki de dünyanın görmüş olduğu en “kompleks” yapılardan biri. Örgütün gün yüzüne çıkan portresinden anladığımız kadarı ile yapılanması, gizlilik, takiye, riyakârlık ve yalan üzerine inşa etmiş. (Yani hedefine ulaşmak için her yolu mubah gören bir anlayış.) Tebaasının yetiştirilme tarzı da bundan etkilendiği için toplum olarak örgütün sadece bize gösterdiği yüzünü görebildik. Ta ki 17-25 Aralık’a kadar. Bu sebeple kriptoları tespit etmek hiç de kolay değil. Tespit edilememelerinin altında yatan sebeplerin başında “arşiv” kültürümüzün olmayışı ve denetime gerekli önemin verilmeyişidir.

Fetö’nün dönüştürme ve kamu kurumlarına nüfuz etme sisteminin sacayakları dershaneler, evler, yurtlar ve okullar. Yani eğitim ve barınma kurumları. Sonrasında ise eğitim kurumlarının abartılmış makyajları ile toplumun diğer kesimlerini etkileyerek uygun olanları örgütün saflarına çekmek, bunun mümkün olmadığı durumda en azından örgüte karşı olumsuz düşüncelerini nötralize etmek şeklinde işleyen bir sistem.
Tabi mecburiyetten FETÖ’nün evlerinde, yurtlarında kalan, dershanesine veya okuluna giden herkese FETÖ’cü damgası vurulamaz, vurulmamalıdır da. Ancak FETÖ’nün ağına düşürme ve dönüştürme sisteminden gelenler en azından kritik görevlere atanmaması ve bu kişiler konusunda daha dikkatli olunması son derece önemlidir.

FETÖ ile mücadele öncesi yapılan hatalar

1– Dini, milli ve manevi değerlerimiz çocuk ve gençlerimize yeterince ve sistemli anlatılamamasından dolayı FETÖ yapılanması, uyuşturabileceği beyinler için bereketli bir mecra buldu. Bu durumu fırsat bilip dinin çizdiği sınırları tarumar eden örgüt, bunu kendince haklı gerekçelere dayandırdı ve gerekli dini donanıma sahip olmayan bireyler (hatta olanlar bile) örgütün girdabına girdi.
2- Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurum ve kuruluşlar FETÖ zihniyetini anlamakta ve halka anlatmakta çok geç kaldı. Sözde hizaya getiremedikleri insanların mahremine girerek şantaj, komplo vb. yöntemleri uygulayan örgüte kuvvetli bir tepki verilmedi.
3- FETÖ’nün kamu kurum ve kuruluşlarına sızma sürecinin sonucunu tahmin etme hususunda son derece yetersiz kalındı. Türkiye’nin en önemli kurumları neredeyse sadece bu yapının etki alanı içerisine bırakıldı.
4- Fetö’nün beyin yıkama merkezi olan evleri, yurtları ve dershaneleri iyi bir şekilde denetlenmedi. Bu sebeple 15 Temmuz öncesi İstanbul ve bazı illerde “ önceki yıllarda yurtta kalanların listeleri” bizzat yurtlardan istenmek zorunda kalındı. Zira Özel Öğrenci yurtları Yönetmeliğine göre yurtlarda kalan öğrencilerin listeleri, her yıl ve değişiklik olduğunda il/ilçe milli eğitim müdürlüklerine ve en yakın polis merkezine bildirilmek zorundaydı. Denetimler düzenli ve ehli kişilerce yapılmadığı için yurtlar ve dershaneler gerekli bildirimlerde bulunmadıklarından düzenli ve tertipli bir arşiv oluşturulamadı.
5- FETÖ’nün dershanelerine gelen zeki çocukları ilk yılın ardından, askeri okullara sokmak için başka bir dershaneye kaydını aldırdıkları bilindiği halde bu durumun üzerine gidilmedi.
6- 2014 başında FETÖ’nün eğitim kurumları ve yurtlarına ilk denetim yapıldığında illerdeki maarif müfettişleri ve başkan yardımcıları, vali ve vali yardımcıları, il milli eğitim müdürleri, yardımcıları, şube müdürlerinin bir kısmı FETÖ ile bağlantı kimselerdi. Bu kimseler görevden alınarak denetimlere başlanılmadı.
7- FETÖ kurumlarına yapılan denetim öncesi mevzuatlarda gerekli düzenlemeler yapılmadan denetimlere başlandı. Bu yüzden hemen hemen hiçbir kurum kapatılamadı.
8- Milli Eğitim Müfredatında yer alana “akılcılık, bilimsel düşünme” gibi ilkeler somutlaştırılamadı. Kuru söylem olarak ortada bırakıldı. Hurafelerin cazibesine açık bir nesil oluştu.

15 Temmuz akabinde yapılan hatalar

1- Mor beyin gibi uygulamalarla kendi elemanlarının yanına örgütle alakası olmayan kişileri, örgütün üyesi gibi gösterme tuzağının diğer tespit yöntemlerinde de tuzak olarak kurulabileceği kimsenin aklına gelmedi. Gerekli araştırmalar yapılmadan, acele ile FETÖ ile alakası olmayan kimseler açığa alınarak mağdur edildi. Aileleri ve tanıdıkları yanında şüpheli duruma düşürüldü, itibarları ve kariyerleri zedelendi.
2- Kamuda çeşitli sebeplerle birilerine FETÖ’cü damgası vuranların şikayetleri, özellikle yerelde, maddi delil olmamasına rağmen, dikkate alınarak işlemler yapıldı, mağduriyetlere zemin hazırlandı. Asılsız şikayetleri yapanları cezalandırıcı işlem yapılmadı.
3- Zaman gazetesi aboneliğinde referans sistemi derinlemesine araştırılmadı. Arkadaşlık, meslektaşlık gibi yakınlıklar kurarak insanları gazeteye abone eden “referanscılar” tam tespit edilemedi. İsmini gizlemek için farklı isimlerde aboneliği olanların tespitleri gazetenin gittiği adres üzerinden araştırılmadı.
4-FETÖ’nün sözde fakirlere yardım görünümü altında kurduğu kimse yok mu derneğine sürekli ve düzenli mesaj göndererek yardımda bulunanlar yeterince tespit edilemedi.
5-Diyanet İşleri Başkanlığının FETÖ sonrası Cuma Hutbelerinde gösterdiği “uyandırma/bilinçlendirme” faaliyetleri sürekli hale getirilmedi.
6- MEB’in etkili denetim sistemi kaldırılarak merkezden denetim sistemine geçildi. Yılda iki defa denetlenen özel kurumlar bir anlamda denetimsiz bırakıldı. (Yurtlar bu denetim sisteminin içinde değildi, şube müdürlerince denetleniyordu.)
7- Kurumların FETÖ’cileri belirlemedeki kriterleri arasında farklılık bulunması ve üst düzey bürokratlarla hakkında çok az işlem yapılması yanlı işlem yapıldığı algısı oluşturdu.

FETÖ ile mücadele mutlaka devam etmeli. Devletin bütün kurumları bu noktada teyakkuz halinde olması son derece önemli. Şu anda bile MEB içerisinde, 15 Temmuz öncesi FETÖ’yü savunan, sohbetlerinin müdavimi olan, hatta örgüt ile ilgili eleştirilere şiddetle karşı çıkan ve halen görevde olan, terfii eden birçok il/ilçe, okul müdürü, müfettiş, öğretmen bulunmakta. FETÖ ve zihniyeti ile mücadele bitmemeli ama FETÖ’nün tuzakları akıldan çıkarılmadan masum insanları korumaya da aşırı özen gösterilmeli.