Türkiye de batı kültürü yoktur, batı hayranlığı vardır. Batının ilmi ve fenni yerine hayranlığını benimseyen güzel Ülkem bu kültürün o kadar büyüsüne kendini kaptırmış olacak ki batının bizden ithal ederek dönüştürdüklerini bile beğenir hale geldik. Şöyle ki;  örneğin “kahve” kelimesinin etimolojisi üzerinde durduğumuzda ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacak sanırım.  Kahve ağacının ilk bulunduğu yer  Habeşistan'ın Kaffa yöresidir. Arapça karşılığı "qahwa" dır. Araştırmacılar kahvenin 14. yüzyıl başlarında Habeşistan'dan tüm dünyaya yayıldığını belirtmektedir. Önceleri Arap Yarımadası'nda kahve meyvesinin kaynatılması ile elde edilen içecek, bu yepyeni hazırlama ve pişirme yöntemiyle özgün tadına kavuşmuştur. Kahve ile Türkler sayesinde tanışan Avrupa; uzun yıllar kahveyi, Türk kahvesi olarak bu yöntemle hazırlayıp tüketmiştir. Arapça’dan dilimize geçen bu kelime Türkçe'de "kahve"ye dönüşmüş, buradan da Avrupa'ya geçerek “café, caffe, koffie, coffee, koffie, kaffee” şekline gelmiştir. Buraya kadar her şey normal belki diyeceksiniz. Peki; kahveyi Avrupa literatürüne ihraç eden biz olmamıza rağmen, bu halini kullanmayıp Avrupa’dan tekrar ithal ederek tabelalarımızda bile “Kafe, Cafe” diye isimlendiriyor olmamız normal mi sizce…?  Ne kadar hazin bir durum değil mi!?

 

Kültürümüze yerleşen birçok şey de hep bu özentiden kaynaklanmıyor mu? Bugün bir şehrimizin örneğin Gaziantep’in yemek kültürü birçok batı ülkesinden daha zengin iken davetlerimizde bile sırf modernizm büyüsü ile damak tadımızı zorlamıyor muyuz?

 

Gel gelelim “1 Nisan” denen şaka kültürüne… Benliğimize o kadar yerleşmiş ki belki birazdan anlatacaklarımı bile gereksiz bulacak, hatta eleştirmeye kalkacaksınız.

 

1 Nisan nedir? Nasıl ortaya çıkmıştır? 1 Nisan, tarihçilerin üzerinde ittifak ettikleri bir hileye dayanır. Olay şöyledir;

 

"15. yüzyılın sonlarında, Haçlı ordusu Endülüs Müslümanlarının son kalesini kuşatır. Uzun süren bir kuşatma olmasına rağmen, kış aylarının da etkisiyle, kale korunabilmektedir. Durumun zorluğunu anlayan Haçlı ordusunun komutanı değişik taktikler düşünmektedir. En sonunda 31 Mart gecesi Kalenin önüne giderek bir elinde Kur'an bir elinde İncil 'Şu iki kitap üzerine yemin ederim ki, teslim olursanız bu akşam size bir şey yapmayacağım' der. Gerekli görüşmelerden sonra canlarının kurtarılması karşılığında Müslümanlar kaleyi teslim ederler. Ertesi sabah, yani 1 Nisan sabahı, Haçlı ordusu komutanı bütün Müslümanların öldürülmesi için emir verir. Bunun üzerine Müslümanlar 'Yemin etmiştiniz, bize söz vermiştiniz' dediklerinde Haçlı ordusu komutanı 'Benim sözüm size dün akşam içindi, bugün için size bir sözüm yoktur' diye cevap verir ve bütün Müslümanlar oracıkta şehit edilir.

İşte o gün bugündür 1 Nisan Hristiyanlar arasında “Şaka Günü (Hile Günü)” olarak kutlanmaktadır.

Çoğunuz Peygamber Efendimizin şu buyruğunu işitmiştir: "Kim, bir topluluğa (kavme) benzerse (gittiği yolda giderse ve onların işlediği fiilleri işlerse, günah ve sevap bakımından) o da onlardandır."

Ey İslam’a gönül vermiş köklü mazisi bulunan aziz Milletim!

Yıllardır kutlanılagelen bu adet Hristiyan dünyasının Müslümanlara oynadığı oyun ve hilelerinin bir parçasıdır. 1 Nisan, tuzak kurulup hile ile Müslümanların katledildiği gündür. Hem bu elim olaydan ötürü hem de Hristiyan kültürünün ürünü olan 1 Nisan kutlamasının Yüce Dinimizde asla yeri yoktur. Bugün özelikle eğitim kurumlarımızda rağbet gören bu uygulama ne yazık ki, geçmişi hiç sorgulamadan önüne sunulan her şeyi, bir armağan gibi kabul eden milletimizin bunu da kendi örf ve adeti gibi kabul edegelmesi acınacak bir durumdur.

 Kişi hayatında nasıl yaşar, kimi örnek alırsa onlarla birlikte haşr olunur.


‘Medeniyyet’ size çoktan beridir diş biliyor;
Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor.
Görmüyor gittiği yanlış yolu, zannım, çoğunuz,
Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz!  (M.Akif)

Tahir KAYA

İlahiyatçı/Eğitimci