İtaat etme öğretisi  ile büyüyen bizler, itaatsizlik  kavramını pek sevimli bulmayız. İtaatsizlik olgusuyla bir korku, heyecan kaplar içimizi. Alışkın değiliz aykırılığa, tepki vermeye. Düşünürüz, yorumlarız, yadırgayıp yargılarız ama harekete geçmede ağır kanlıyız.

Sivil itaatsizlik, tanımlarında açıklandığı gibi; vicdanlarda yatan adalet, hakkaniyet duygusuna çağrıdır ve mağdur olanın değil her kesimden insanın tepki göstermesi düşüncesiyle hareket etmektedir. Kamunun tüm bireylerinin destek vermesi gereken herkes için adil çözüm arayışıdır.

Demokratik olmayan, ortak adaleti sağlayamayan uygulamalara, dayatmalara karşın başlatılan sivil itaatsizlik eylemi insanlık erdemlerini arayan, insanlığın gelişimine yardımcı olacak duygu düşünce sürecidir. Her platformda tüm çözümlerin arandığı, sunulduğu ve tükenmişliğin yaşandığı bir noktada son çare olarak başvurulan barışçıl, meşru bir eylemdir.

Özgürlük kavramı herkes için varsa ve herkesi kapsadığında özgürlükler anlam bulacaksa, sivil itaatsizliğin başkalarının özgürlüklerini sınırlaması da söz konusu olamaz. Korkularımız bizi büyütmediği gibi bizi güçlü de kılmaz. Adalet bir gün herkese gerekecekse bugün özellikle belli bir kesimi hedef alan bu kılık kıyafet yönetmeliğinin değiştirilmesi için top yekûn hareket etmeli, kazanımlarımız ortak olmalıdır. Yaşamımızdaki seçimlerimiz, kararlarımız özgür iradelerimize bırakılmış birer hediyedir. Seçimlerimiz toplum değerlerine, mesleki duruşumuza uygun olduğu sürece vicdanlarda ve akıllarda yer bulacak ve haklılık kazanacaktır. Dış görünüşümüz ve kıyafetlerimiz, kişiliğimiz,  becerilerimiz ve yeterliliklerimizden daha önce değer bulmamalıdır.

İtaat etmek insan doğasının bir özelliği olmakla beraber, eşitlik ilkesini çiğneyen dayatmalara karşı mücadele verenin, sivil  itaatsizlik içine girmesi de doğaldır. ‘’Sen neden buradasın’’ diyenlere karşı verilecek en güzel cevap daha önceleri söylendiği gibi ‘’Asıl sen neden oradasın’’ sorusunun içinde saklıdır.

Neşe VURAL

Ajanskamu.com