Yarın için endişelerim var.

Kaygılarım kahrediyor beni.

İnat ediliyor, illa ile başlayan istekler sıralanıyor.

İnat, inada biniyor, vehimler sarmallaşıyor...

Stres, kartopu gibi yuvarlanıyor, cadde ve sokaklarda.

Fitne kol geziyor köşe bucak...

Gözdağları neredeyse sıradağlar gibi saracak etrafımızı çepeçevre.

Tehditlerin bini bir para, alan da var satan da.

Oysa müşteriler hiç bu kadar kalabalık olmamıştı.

Hayra alamet olmayan şeyleri yaşıyoruz.

Herkes koşturuyor, ne oturan var ne de susan.

Neden bir adam çıkıp ta; durun ey kalabalıklar, bu sokak, çıkmaz sokak, demiyor?

Geldiğimiz nokta bir muamma.

Çözmek kimin haddine?

At izinin it izine bu kadar karıştığı hiç görülmüş müydü daha önce?

Kimin ne istediğini öğrenen, anlayan var mı?

Esas maksadı gizleyip başka maksutlar peşinde koşmak er kişi harcı mı?

Nerde kaldı inandırıcılık, aydınlanamadık mı hala?

Kabesi, kıblesi net olmayanlar kendilerine o meydanı Kabe ittihaz etme mi derdindeler?

Yetmiş yıldır mabed inşa edilemeyen bir mekan nasıl olur da ibadeti olmayanların kabesi olur?

Olur mu, mümkünatı var mı?

Eğer varsa ihtimalat, mümkün olur tüm tahayyülat.

Yok ben bu meseleyi anlayamayacağım herhal.

En bariz tarafından bir galebe çalma vakıasıdır yaşananlar.

Galip olan sahip de olur kazıyyesi hükmünce.

O meydanda borusu ötecek olanın sesi tüm dünyada makes bulacaktır.

Sebebi kavga tek kelimeyle budur.

Başka cenahlarda bir şeyler aramak beyhude uğraşlar nevindendir.

Kim ki boş şeyler peşindedir, o abesle iştigal edendir.

Akil ve makul adamlara abesle iştigal yakışmaz.

Devletin her bir aygıtının mahsus işi vardır.

Siz, istirahat buyrun efendim.

Sular uykuda düşman değilse bile...

Ama ben yine de sorayım, soracağım soruyu:

Bu gece rahat uyuyabilecek miyim?

 ...