İktidarlar mevzuatı düzenlemek için neye göre hareket eder, neyi bekler?

 

Sorunun belirmesi, anlaşılmasını mı?

Sorunun tartışılması, olgunlaşması mı?

 

Mevzuatları kim yönetir, kim uygular, kim sorumlu?

Özelde eğitimcileri, genelde kamuda gerginlik noktası oluşturan bu konu niye çözülmüyor?

 

Demokratik ülkelerde insanların farklı düşünmesi ve beyanları onların tabii hakkıdır.

Demokrasilerde olması gereken uzlaşma kültürü bizde bazen sağlıklı olarak işletilemiyor, işlemiyor.

Tam anlamıyla konsensüs-mutabakat-uzlaşı sağlanmayacağı belli oldu.

Toplumun kahir ekseriyetinde bu konuda mutabakat yok mu ?

Madem sorun alanı, sürtünme yaşanıyor... Madem toplumsal talep var...

Madem yasalar halkın değerlerini esas alır…

O halde... Beklenen ne?

Siyasetin görevi çözüm üretmek değil mi?

Demokrasinin usül ve yöntemleri niye işletilmiyor?

İktidarlar açısından bu talep 'kuru gürültü' olarak tarif ediliyorsa bu açıklanmalı...

Fiili durum ile kendiliğinden normalleşme bu konuda sağlanamayacak gibi görünüyor.

Algısal olarak seçim havucu olmaktan çoktan çıkmadı mı bu mevzuu?

Zannımca bu konuda halkın görüşleri, devlet mekanizmasının önündedir.

 

Madem üst hukuk normları, sendikal ve hukuki uygulamalar ile bir kısım mevzuat destekliyor, kılık kıyafetle ilgili yönetmelik kaldırılabilir. Özel durumlar tespit edilerek gerekli düzenleme yapılabilir.

Genelde 657 sayılı kanuna, özelde 222 sayılı kanuna bir madde eklemek çok mu zor? Ya da farklı bir yöntem uygulamak…

MEB Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği madde 64 “... Diğer özel öğretim kurumlarındaki eğitim personeli, öğrenci ve kursiyerlerin kıyafetlerinin sade ve temiz olması gerekir. “ Der. Neden olmasın?

Nedir sade ve temiz?

Halkımız ariftir…

Direnç noktaları için…

İlk 2-3 yıl test edilir.

Hüküm kendini oluşturur...

Sonra mevzuat oturur...

Kılık kıyafetin pedagojiyle doğrudan bir ilgisi olmadığı biliniyor.

Değerler ve alışkanlıklarla ilgilidir daha ziyade.

Yeniçerileri unutturmak için II. Mahmut’la başlayan kılık kıyafet muhabbeti yetmedi mi artık! Fes-mintan… Etek-tırnak… Saç-sakal… Sahi… Can alıcı sorun olan başörtüsü ve sorunu hangi devirde çıkmıştı,hangi ihtiyacı karşılamıştı deyip tartışmaya devam mı edeceğiz yoksa…

Ülkem bu tip tartışmalar ile özelde pedagojik içeriğe dair tartışmalara giremiyor, genelde toplumsal uzlaşı ortamını ve enerji kaybediyor...

Eğitimciler olarak neleri tartışıyoruz?

Ana dilde eğitim

Andımız

Yönetici atama

Personel atama, alandışı atama, atanamama,

Sınav sistemi, dershaneler, yerleştirme sistemi

Okul öncesi, 4+4+4

‘Âkil’ tartışmalar

…

Hangi çağdayız ?

Ufkumuz ne  ?

Neyi tartışıyoruz ?

 

Nano teknolojiyi mi?

Yenilenebilir yada doğal enerjiyi mi?

Bilişim teknolojisini mi?

Eğitimin tarih ve gelecek verilerinden faydalanılarak yeniden kurgulanmasını mı?

İnsan yetiştirme düzenini mi?

Mutlu ve umutlu çocuklarımızı mı?

 

Her şeyi tartışalım, konuşalım…

Yeter ki yaşam tarzı dayatmayalım…

Herkes kendisinin anlaşılması için EMPATİ kelimesini kullanmasın…

 

Son zamanlarda güzel işlerde yapılıyor eğitim adına.

Bakın bazı okullarımız, üniversitelerimiz, belediyelerimiz, STK larımız güzel projelere imza atıyorlar…

Bir ucundan da biz tutamaz mıyız?

 

Siyaset, iktidarlar mevzuatı belirler, kamu hizmetlileri mevzuatı uygular.

Uygulanamaz durumda olanlar kaldırılmalıdır.

Yoksa kamu hizmetlileri mevzuatla mı sınanıyor?

“Atanan hadimler üzerinden hakimiyet tesis edilme” durumu mu var?

Sınanmak istemiyor hadimler…

Anlamak, anlaşılmak istiyor…

 

Adnan UÇKUN