Beklenen misafir geldi.

Bir karıyla geçinemeyen mi diyeyim yoksa evdeki tavuğu unutup gözünü dışarıya diken mi diyeyim, işte her neyse; Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, kalabalık bir ekiple Türkiye’ye geldi.

Aslında aile kutsallığına inanmayan bunu dejenere eden insandan devlet adamı olmaz deyip kestirip atmak mümkün.

Ah işte, nerede o günler…

Dedemin günlerinde gelecekti de ülke görecekti, devlet adamı görecekti, sürpüntü rüküşler değil gerçek analar görecekti…

Neylersin ters zamanda yaşıyoruz.

Gâvuru bıraktık birbirimizi yiyoruz…

Bu Fransızlar da ahlaksız adamlar, utanmadan hala kapitülasyonları geri istiyorlar…

Ulan gözünüz doysun, siz değil misiniz yiye yiye Osmanlıyı bitiren?

Ne yüzle bu ülkeye geldiniz?

Kuzey Afrika ülkelerini bize düşman yaparken aklınız neredeydi?

Bir gün biz, bu Türklerin kapısını yeniden çalmak zorunda kalırız diye hiç aklınızdan geçmedi mi?

Kuzey Afrika’daki hırçınlığınız yetmedi, Çanakkale önlerine geldiniz, ne hakla?

Yeni kurulacak devletimizin genç beyinlerini yok ettiniz orada…

Katil sürüleri, on binlerce gencimiz sizin ihtiraslarınıza kurban gitti orada.

Söyleyin verdiğiniz zararı tazmin ettiniz mi?

Ben size dedemi hatırlatarak bu yazıya son vermek istiyorum:

Mektubun özgün metni Fransız Milli Kütüphanesi Elyazması Eserler bölümünde Béthune Koleksiyonu'nda muhafaza edilmektedir (no. 8507). Kısmi Türkçe metin için bkz. Uzunçarşılı (1994: 503); tam Fransızca çeviri için bkz. Rey (1837: 83-86).

Rey, Jean (1837) Histoire de la captivité de François Ier, Paris: Techener.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1994) Osmanlı Tarihi: II. Cilt, Ankara: Türk Tarih Kurumu.

 

Umarım ülkenize döndüğünüzde bu mektubu merak saikıyla bir daha okursunuz, zira buna gerçekten çok ihtiyacınız var. Artık karşınızda size hayran hayran bakan ve sizi adeta aptal bir sarışın gibi izleyen bir Türkiye yok. Tam aksine size rest çekiyoruz. Özellikle Kuzey Afrika’da ve Ortadoğu’da ayağımıza dolaşmayınız. Hiç şansınız yok; ezer geçeriz…

 

Umarım uyarılarımı ciddiye alırsınız…