Devlet her yıl ilk atamalarda en çok atamayı kalkınmada birinci öncelikli bölgelere yapıyor. Buna rağmen Doğu ve Güneydoğu sürekli öğretmen açığı ile boğuşuyor. Zira buralarda göreve başlayan öğretmenlerin büyük çoğunluğu bir yıl içinde bölgeden ayrılıyor. Bu durumda, ister istemez ücretli öğretmenlik devreye giriyor. Doğuda ücretli öğretmenlik konusu ise başlı başına bir problem.

Yıllardır sendikaların makul, çözüm sağlayacak önerilerini hayata geçir(e)meyen MEB, çareyi uzun uğraşlar sonucu kaldırılan sözleşmeli öğretmenlikte buluyor. Ancak bu seferki biraz farklı. Sözleşmeli öğretmenlik kalkınmada birinci öncelikli bölgelerde uygulanacak. Öğretmen üç yıl sözleşmeli çalışacak ve tayin isteyemeyecek. Bilindiği gibi tasarının ilk halinde bu süre beş yıldı. Üç yıl sonunda öğretmen kadroya alınacak ancak iki yıl daha aynı yerde çalışacak. Yeni atanan öğretmenin adaylığı, sözleşmeli öğretmenlik döneminde kaldırılacak. Sözleşmeli öğretmenler, üç katı aday arasından mülakatla belirlenecek. Eş, sözleşmeli öğretmenin görev yaptığı yere gidecek.

Millî Eğitim Bakanlığı meclis komisyonundan geçen ve kuvvetle muhtemel yasalaşacak tasarının elle tutulacak bir tarafı yok. Aynı şey kadrolu ögretmenlikle de yapılabilir. Kanunu o şekilde düzenlersiniz yargı iptal etmediği sürece de problem olmaz. Ancak o da çare değil. Hiçbir pozitif ayrımcılık sağlamadığınız insanları herhangi bir yerde kanun zoruyla tutup verim alamazsınız. Boşu boşuna öğretmenleri kadrolu - sözleşmeli diye ikiye ayırır, böler ve çalışma barışını  bozarsınız.

Bilindiği gibi aday öğretmenligin kaldırılmasında mülakat zaten var. Bir de sözleşmeli öğretmen alımında mülakat yapılması mantıklı durmuyor. Bu bölgelerde öğretmenden yana sıkıntı yaşanmak istenmiyorsa güvenlik soruşturması yeterli gelir.

Yazının sonunda hükümete birkaç çağrıda bulunmak istiyorum. Niyetiniz güzel ama tuttuğunuz yol, yaraya merhem olacak cinsten değil. Kalkınmada birinci öncelikli bölgelere atayacağınız öğretmenleri yine kadrolu atayın. Öğretmenler o bölgelerde zorunlu hizmet süresini tamamlamak zorunda olsun. Ama bu arada devlet, bu arkadaşlarımızın malî ve özlük haklarında hatırı sayılır pozitif ayrımcılık sağlasın.

İkinci bir husus güvenliğin tesis edilmesidir. Güvenliğin olmadığı yere kanun zoruyla da olsa kimse gitmek istemez. Can emniyetini sağlayamadıktan sonra yeni mezun gençleri beş yıl oralarda nasıl tutacaksınız? İstifaların önüne geçemezsiniz.

Ayrıca muhalefete iyi bir seçim kozu verdiğinizin farkında mısınız? Öğretmeni siz atayacak, siz kötü olacaksınız. Sonra tıpkı 1 Kasım seçimlerinde olduğu gibi kendi getirdiğiniz bir sistemi kaldırmak için seçimlerde vaatte bulunmak zorunda kalacaksınız. Bu yönünü hiç düşündünüz mü?

Denenmiş ve başarısız olmuş bir sistemi biraz değiştirerek çare diye sunmak, hangi ünlü(!) düşünürlerin aklından çıkıyor diye de merak etmiyor değiliz. Paydaşlarla istişareden vazgeçtikçe çözümleriniz de entrasan bir hal alıyor. Farkında mısınız?

Kısaca Doğu'da öğretmeni uzun süre çalıştırmanın yolu; denenmiş ve başarısız olmuşu biraz değiştirerek yeniden denemekten değil, güvenlik ve teşvikten geçiyor. Bize kulak verirseniz bu işten herkes kârlı çıkar.

Erol Ermiş
Eğitim-Bir-Sen
İstanbul 3 Nolu Şube Başkanı