Ülkemizde eğitim sorunları hakkında hemen herkes hemfikirdir. Fakat çözüm noktasında genellikle tabiri caizse bataklığı kurutmak yerine sinek öldürmekle kendimizi oyalamaktayız. Oysa bu kadar problem bu kadar sorun hemen en tabandaki insan tarafından dahi fark ediliyor, eleştiriliyor.

  Bu işle ilgilenen uzmanların ve yetkililerin bu soruna ciddi yönelmesi gerekmez mi? Evet, işsiz sayısı her geçen gün artıyor. Bir taraftan da okuyan gençlerimiz yani eğitimli gençlerimiz iş beğenmiyor. Hemen herkes sırtını devlete dayama peşinde… Öğretmenlik, Mühendislik, Tıp doktorları dahi genellikle sırtını devlete dayama peşinde… Oysa Ziraat ve Ticaret ülkeyi kalkındıracak olan temel unsurlardır.  Bir diğer temel unsur ise eğitim sistemindeki fıtrata aykırılıktır.  Mesela atalarımızın dediği gibi “Ağaç yaşken eğilir”. Oysa biz ağacı iyice kuruttuktan sonra, tabir yerinde, yontmaya çalışıyoruz. Fıtri olarak yontmak yerine, çoğu sefer kırıp köşeye atıyoruz. Ne demek mi istiyorum? Nice yetenekleri, istidatları, kabiliyetleri yanlış yöntem ve taktiklerle, fıtrata aykırı zaman ve zemin oluşturarak gençlerimizi kaybediyoruz. Mesela, “meslek liseleri”…  Yıllardır söylüyorum: meslek liseleri bugün ülkenin kalkınması için en önemli okullar olması gerekirken, maalesef başarısız, hedefsiz, plansız öğrencilerin diploma almak için okudukları okullar haline gelmiştir. Aslında yanlış baştan itibaren yapılmaktadır. Şöyle bir öneride bulunayım: “Meslek Ortaokulları” açılmalıdır. Çünkü; meslek liseleri öğrencilerin yontulduktan sonra eğilmeye çalışıldığı okullar haline gelmiştir. Fıtrat pedagojisi üzerinden değerlendirdiğimizde, bir çocuk çıraklık yaşı ortaokul yıllarına denk gelmektedir. Kalfalık yaşı lise yıllarına denk gelmektedir. Ustalık yaşı ise üniversite yıllarına denk gelmektedir. Şimdi biz Türkiye'de çıraklık yaşına denk gelen zamanı görmezden gelip, direk kalfalık yaşı itibariyle çocukları mesleğe yönlendiriyoruz. Birçok öğrenci lisede okuduğu mesleki bölümü üniversitede devam ettirmektedir. Bu da hem devlet için hem birey için hem toplum için kayıp demektir. Boşuna harcama demektir, israf demektir, insan tüketmek demektir. Bir an önce meslek ortaokulları açılmalıdır ve ilkokullara çocuğun yeteneğini keşfedecek, hangi mesleğe gidebileceği üzerine testler yapılmalıdır.  İstidat ve kabiliyeti ortaya çıkarılmalıdır. Böylece ilkokulda meslekleri tanıyan bir çocuk bir yönelim gösterecek, Ortaokulda çıraklık, lisede kalfalık, üniversitede ise ustalık eğitimini alarak ülkenin üretimine, kalkınmasına, gelişmesine katkı sağlayacaktır.

 Nitekim bir mühendisin istihdam edildiği bir fabrikada 20, 30, 40 bazen 50 teknik elemana ihtiyaç duyulabilmektedir. Ülkenin kalkınması teknik eleman, Ziraat ve Ticaret alanında yetişecek elemanlara bağlıdır. Herkes devlete sırtını dayama peşine düşerse ne ülke kalkınacaktır ne toplumsal ve bireysel huzur sağlanacaktır.

Adnan Kalkan

Psikoterapist

Aile Eğitim Danışmanı