Ülkemizde öğretmenlik mesleğinin itibar kaybı giderek artıyor. Bir öğretim yılı daha geride kaldı. Bu öğretim yılında öğretmenler, ülkemizin içinden geçtiği süreçten en çok zarar gören meslek gruplarının başında yer aldı. Sayıca en büyük çalışan grubu olduğuna bakılmaksızın, kamudan en çok öğretmen ihraç edildiği söylendi. Bütün FETÖ organizasyonlarının başında öğretmen var denildi. Teröristle öğretmen kavramı, ilk defa bir öğretim yılı boyunca bu kadar çok beraber kullanıldı.

Eğer gün, öğretim yılının ilk ve son günü veya öğretmenler günü değilse, basında öğretmen haberlerinin tamamı olumsuz haberlerdir. Ya öğrencisine şiddet uygulamış ya kendisine şiddetuygulanmıştır. Dil sürekli suçlayan ve aşağılayan bir dildir. Üslup, “Bakın işte, çocuklarımızı emanet ettiğimiz öğretmenlerin haline.” şeklindedir.

Devlet büyüklerimize göre, kendi bakanlığını yönetmeye uygun görülmeyen meslek grubudur öğretmenlik. Hep başka meslek gruplarından birileri öğretmenler hakkında karar verir. Onlara göre de öğretmenler; az çalışır, çok tatil yapar, kendini geliştirmez, kitap okumaz, bulduğu ilk fırsatta işten kaçar, verimsiz ve başarısızdır. Eğitimdeki başarı, başkalarına; başarısızlıksa sadece öğretmenlere aittir.

Toplumumuz, öğretmenle geçmişin hesabını görür gibi. Veliler, öğretmenlerin meslek bilgisini, televizyon programlarından edindiği küçücük bilgi kırıntılarıyla sorgulayabiliyor. Yeri geldiğinde bu sorgu, ceza kesmeye kadar gidiyor. Doktor şiddete uğradığında hasta yakını hedef alınır, öğretmen şiddete uğradığında, öğretmene iletişimini güçlendirmesi nasihati verilir. Sağlık bakanları, olay yerine gider açıklama yapar, öğretmene bazen müfettiş gider. Bu karayazı hiç değişmez.

Eğitimde başarı arıyoruz. “Dünyanın hiçbir yerinde eğitim sisteminin kalitesi, öğretmenlerin kalitesini geçmiyor.” Diyen eğitimci, sanki bu sözü özellikle ülkemiz için söylemiş. Eğitime ne kadar kaynak aktardığınız değil o kaynağı nereye harcadığınız önemlidir. Eğitimde başarıyı yakalayan ülkeler, öğretmene yatırım yapan ülkelerdir. Biz; ders kitaplarına, tabletlere, akıllı tahtalara yaptığımız yatırımı öğretmene yapsaydık, o öğretmenler o sınıfları daha verimli kullanacağı ders araç gereçleriyle donatır ve eğitimimize çağ atlatırdı.

Geldiğimiz aşamada ülkemizin problemi öğretmene az maaş vermesi değil bir zihniyet meselesidir. Toplumun, öğretmen algısı bu şekilde olduğu müddetçe, öğretmen maaşlarının üç katına çıkması da bir anlam ifade etmeyecektir. Öğretmenler, eskiden sahip olduğu değer ve itibara sahip oluncaya kadar, eğitimde başarı hayaldir.

Önce yetkililerden başlayarak toplumun öğretmen algısını değiştirmeliyiz. Bu konuda öğretmenlere de düşen görevler vardır elbet. Ancak, öğretmen seçiminden başlayan bir sürecin bütün aşamalarını yeniden gözden geçirmeliyiz. Basının hassasiyeti yükseltilmelidir. Ülkemizde, öğretmenlik mesleğini sözde yüceltmek için yapılan güzellemeler, öğretmene yüklenen idealizm, “azla yetinme” çaresizliğini üretmekten başka bir işe yaramamış. Artık aklımızı başımıza almanın ve topluma; imajı düzgün, itibarı yüksek, velilerin oyuncağı olmayacak kadar güçlü, Alo 147 gibi hatlarla takip edilme ihtiyacı hissedilmeyen öğretmenler sunmalıyız. Herkese iyim tatiller…

Talat YAVUZ

Eğitim Bir Sen İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı