İhmal, tedbirsizlik, özensizlik, dikkatsizlik, umursamazlık, lakaytlık, boş vermişlik, önemsemezlik, başıboşluk, bananecilik, sananecilik, beni ilgilendirmezcilik, aç gözlülük, doymazlık, aymazlık, nasihat almazlık, bir şey olmazlık…

Yukarıda yazan kelimelerin hepimizi ne kadar kapladığını, her an her yanımızda dolandığını bilmeyen var mı? Bu kelimelerin artık bizim bir parçamız olduğunu reddedebilecek olan var mı?

OECD ülkeleri arasında yapılan bir araştırmaya göre halkı birbirine en az güvenen toplum (maalesef) bizim. Sonuçların böyle çıkmasına şaşırırsanız beni çok şaşırtırsınız. Daha bugün derste Alevilikle ilgili on iki hizmet konusunu işlerken “on iki hizmetten biri de bekçidir. Onun görevi cem sırasında köyün sokaklarında dolaşıp güvenliği sağlamaktır” dedim de sınıftan hemen üç-beş öğrenci “hocam peki ya onlar çalarsa?” deyiverdiler. Güvensizlik zihinlere böylesine yerleşmişse, zihinlerde kurgulanan sanal senaryolarda bile en kötü ihtimaller ilk akla gelense böyle düşünene değil, böyle düşündürene bakmak lazım.

301 canımız yitip gideli, tüm Türkiye’ye ateş düşeli bir hafta oldu. İlk paragrafta yazan kelimelerin hepsi bir haftadır orası için, oradakiler için söyleniyor. Gece yarılarına kadar televizyonlarda, evlerde, sokaklarda ihmalden, tedbirsizlikten bahsediliyor, eleştiriliyor, eleştiriliyor…

Amacım herkesin konuştuğundan başka bir yöne projeksiyon tutmak. Aynı ihmal ve umursamazlık hepimizin hayatında değil mi? Soma’daki ihmali, hayatı elinde tutan yüce Allah 301 canı alarak cezalandırdı. Lütfen kendimize bakıp düşünelim. Birçoğumuz;

Doktor olunca hastaları ve hastalıkları geçiştirmiyor muyuz?

Şöför olunca emniyet kemerini, trafik levhalarını, hız sınırlarını, aracın bakımını boş vermiyor muyuz?

Mühendis olunca yaptığımız binaların makyajını ve maliyetini güvenliğinden daha fazla önemsemiyor muyuz?

İşçi olunca inşaatın tepesine çıkarken tüm güvenlik önlemlerini almadan çıkmıyor muyuz?

Çöpçü olunca çöp konteynırındaki çöpü araca boşaltırken çöpün suyunun sokağa boşalmasına kayıtsız kalmıyor muyuz?

Belediyeci olup yol inşaatı yaparken araçların ve çalışanların güvenliğini hiçe saymıyor muyuz?

Aracımız bozulunca otoyolda durup aracımızın hemen arkasına üçgen reflektör yerine kocaman bir taş koymuyor muyuz?

Eğitimci olunca öğrencilerimizin güvenliğini ihmal ederek karga tulumba gezilere götürmüyor muyuz?

Market sahibi olunca son kullanma tarihi geçen gıdaları hala raflarda tutmuyor muyuz?

Anne olunca evde tehlikeli olan makas, iğne gibi maddeleri bebeklerin ve çocukların kolayca erişebileceği yerlere koymuyor muyuz?

Aynı umursamazlık bizde de varsa ve bunun bedeli Allah tarafından ödetilmiyorsa alnımızı secdeden kaldırmamacasına şükre değer.

Soma’dakileri eleştirirken kendimize de bir iyilik yapalım. Çuvaldızı onlara Yüce Allah zaten batırdı. Lütfen biz de kendimize iğneyi birazcık batıralım. Hepimiz aynı yanlışı yapıyoruz. Ders alalım.