Okullarda yürütülen hizmetler, kanunlarla, yönetmeliklerle net bir şekilde ortaya konulmuştur. Bu hizmetleri yürütenlerin sınıfları, liyakatları, almış olmaları gereken eğitimler ve öğretim alanları, işin niteliği ve devamlılığı açısından önemlidir. Eğitim-öğretim hizmetinde çalışanların görev alanları, öğretmenler ve aslolan görevleri öğretmenlik olan idareciler için de bellidir. Eğitim öğretime katma değer katacak ne varsa eğitimciler oradadır. İlgili alanlarda kendilerini geliştirmek, eğitime yönelik teknoloji ve yenilikleri takip etmek, hayata geçirebilmek, eğitim-öğretimin her basamağında kullanmak ve tabii ki verilen görevleri hakkıyla yapabilmek adına takip ederler, araştırırlar, öğrenirler. Alanında uzmanlaşmak önemlidir. Belli çalışmaların uzmanı tarafından yapılması bilgi, zaman, enerji tasarrufu sağlarken motivasyon yüksekliği, en doğru şekilde yapılabilmesi daha da bir önemlidir. Eğitim öğretim bilgilerini, verilerini içeren modüllerdeki çalışmalara hiçbir sözümüz yok. Oysa birkaç yıldır uygulamaya konulan birkaç modül, özellikle TEFBİS modülü işleri, eğitim öğretim alanında çalışanlarının hangi bilgi birikimiyle yapılmaktadır ki. Okulların gelir ve giderlerini işletme defteri üzerinden tutarak bir parça da olsa ön muhasebe öğrenilirken şimdi de aynı bilgilerin daha detaylı olarak, yanlışa mahal vermeden bu sisteme girilmesi eğitimciler için ileri muhasebe çalışması değil de ya nedir? Eğitim öğretim işlerinde kafa yormaları gerekirken faturaydı, KDV’ydi, vergi numarası derken, hassasiyet göstererek zamanında yetiştirme çabası, eğitim esaslı çalışmalardan zaman çalmaktadır. Gönüllülük esasına göre eğitim öğretime katkı veren Okul Aile Birlikleri de, muhasebe alanında yetkin değiller ki, bu modülü kullanabilsinler. Bunu irdeleyen, soran yok. Bu işler yine okul idarecilerine kalmaktadır. Yöneticilerimizin maddi imkânsızlıklarla yol almasını beklerken, giderler için veliyi devreye sokmayalım yaklaşımı, kaynak olmasa dahi okulunu temiz tut, eğitime hazır tut şeklindeki beklentiler sürekli vurgulanmakta ve iyileştirici sonuçlar beklenmektedir. Bu durum fazlasıyla yıpratıcı zaten. İdarecilerimiz her yönüyle mali işlerle uğraşmasalar, eğitim öğretime odaklansalar fena mı olur. İşin pratiğinde, bu beklentilerde ısrarcı olanlar, kâğıt üstünde, sonra modüller üzerinden mali işlerin takibini isteyip, topyekûn denetim demeleri pekte tutarlı değildir. Uzun yıllardır söyleriz; okulların bir eğitim müdürü, bir de işletme müdürü bulunursa ve işleri, ehli olanlar yaparsa, daha verimli, daha etkili olunmaz mı? Okullarda eğitim-öğretim işleri öncelikli kılınarak başarıya endeksli çalışılsa, birçok sorun aşılamaz mı?

Neşe VURAL