Böyle bir konuda ilk önce Vietnam diyesi geliyor insanın. Hatta hainler tarafından bedelsiz teslim edilen Irak bile cehennem olmuştu kendilerine. Bir Sniper karşısında tutunamadığı için Irak’ı terk ettiği bile söylendi Amerika’cıkın. Bilen bilir Müslüman bir kişi ya da devletin küfür ehlinden korkması diye bir durum söz konusu dahi olamaz. Tarih bunun ispatı ile dopdoludur. Son zamanlarda konuşulan Amerika Türkiye ile savaş hazırlığı yapıyor haberleri ciddi anlamda farklı amaçlara hizmet etmekten başka bir anlam ifade etmiyor. Onların da zaten böyle bir niyeti yok söyleyeyim de.

          O zaman neden böyle haberler veya dedikodular yapılıyor / yaptırılıyor. Bunu tam olarak kestirmek per mümkün değil ancak işin içinde bir sürü ihtimal ile bin bir çeşit saçmalık yer alabilir vaziyettedir. Saçmalıklar ile uğraşacak fazla imkanımız olmamakla birlikte savaş ihtimali saçmalığın en başına yerleşebilir diyelim kafidir. O kadar menfaat çatışmasının olduğu bir zamanda neden savaş olmasın ki diye düşünenler olabilir. Bizce bu çatışmalar ne kadar olağan ise bu çatışmaların savaşa dönüşmesi ihtimali o kadar fevkalade bir durumdur.

          Aslında bu şekilde face to face ABD ile savaşma ihtimali olmasının en büyük engellerinden biri de NATO’dur. Ancak biz yıllardır zaten Abd ile savaştayız bilfiil. Çekiç Güç Türkiyeden gönderilinceye kadar kendi ülkemizden silah desteği ile Pkk adına bir savaşı sevk ve idare ettiler zaten yıllarca. O gönderilince doğal olarak başka yol ve yöntemler arandı, bulmak pek zor olmayınca sirk kaldığı yerden devam etti. Amerika savaşlarda maşa kullanmanın keyfini daha çok uzun yıllar boyunca sürmek arzusundadır.

          Doksanlı yıllarda M Ali Brand bir yazı yazmıştı. O yazıyı özellikle İran devrimi ve sonrasında Irak ardından ise Türkiye neler yaşıyor ve ileride yaşayacak adına çok güzel bir tahlil olduğu için yıllardır unutmadım. Müsadenizle sizlerle de paylaşacağım. Brand o yazıda önce İran’dan ve devrim konusunda Batı dünyasının nasıl faka bastığından bahisle Şah dönemi İranı ile olan beraberliğin bitişi ve yeni süreçte savaş baltalarının nasıl çıktığını irdeliyordu.

          Kısaca Batı; Ortadoğu’nun jandarması ve Batı dünyasının stratejik ortağı ve İslam dünyasında yaşanacak tehditlere karşı silah deposu olan İran’da yaşanan devrime ait gelişmeleri ciddiye almadığına çok pişman oldu ama elden ne gelir. Bunu gerçekten sormuyoruz canım elden İran - Irak savaşı gelir hem de en iyisinden bir tiyatral düşmanlık senaryosu ile başarılı oyunculuklarla tüm dünyaya kolayca yutturulacak bir oyun sahnelenir hemen. Savaş ile beraber tüm özellikleri önceki sahibinden devralan Irak yeni Ortadoğu stratejik ortak (Batı Karakolu) olarak görevlendirildi. Gaz ile önce İran’a saldırtılan Saddam daha sonra Kuveyt’i işgal için gazlandı. Sonuç malum; zalim olan Saddam mazlum olarak darı bekaya irtihal etti.

          Tüm bu gelişmelerden sonra o zamanın Türkiye’si; Irak savaşı ve sonrası süreçte aynı göreve atandı. Artık karakol Türkiye vazifeyi ele almıştı. İşte bu özetleme sonrasında Brand’ın ne dediğine bakalım. Batı iki tecrübeden sonra Türkiye’den kolay kolay vazgeçmeyecektir. Ve ne olursa olsun demokratik ve İsrail dostu bir ülke olarak onu kaybetmemek için elinden geleni yapacaktır. İşte Ak Parti iktidarının en çok uğraştığı meselelerin gerçek sebebi iyice bariz hale gelmiş oldu böylece. Türkiye ne olursa olsun elde tutulmalı idi ki; 15 Temmuz da bunun en açık şekilde savaşının verildiği bir meydan muharebesi olmuştur.

          Şimdi ise ABD'nin bir yandan Türkiye ile bir yandan Kore ile savaşacağı ile ilgili dedikodu ve meydan okumalar arasında devam eden bir savaş tamtamları serüveni. Kıymetli okuyucularımız rahat olabilirler. Özellikle Türkiye ile savaşmaya cesaret edemeyeceğini söyleyebilirim. Yani geleceği varsa göreceği de var diyebiliriz. Ayrıca dünyanın bu kadar ekonomik vb alanlarda iç içe girdiği bir zamanda direkt savaşa girmesi pek mümkün değil. Özellikle bir bahis konusu İslam ülkesi ve hem de bu ülke Türkiye ise tüm İslam alemini karşısına almayı göze alamayacaktır. Sadece ekonomik sebepler bile yeterlidir bu çerçevede.

          Kore ise daha farklı bir konudur. Keşke savaşsalar da dünya biraz nefes alsa. Ancak bu devlerin güreşinde araya karışan mazlumlar zarar görecek diye endişeleniyoruz. Ayrıca meydan okumalar bir şekilde laf dalaşı seviyesinde sürüp giderken Kore tarafından aptalca bir hareket yapılmadıkça karşılık verme ihtiyacı dışında Abd saldırmayacaktır. Tabi Kore’nin genel emperyalist dünya ile gizli ve el altından bir danışıklı dövüşü yoksa. Ya da Kore bu haliyle emperyalist dünyanın büyük oranda zarar görmesine sebep olan bir özelliği dolayısıyla kendi eliyle ürettiği krizin kurbanı olabilecektir. Yani Kore başkanı Kim Jong Un'un varlık sebebi ya da varlığını sürdürme sebebi olanlarca tanınan vadesi dolmuş ki değişiklik düşünülmesi söz konusudur.

          Tramp’ın meydan okumasında ki ifadeler ve diğer yetkililerin açıklamaları neredeyse Kore dışında ki herkese işittirilmek istenircesine yapılan tehditlerden ibaret. Kore kendi gücüne atıfta bulunurken genel kurmay başkanı savaşın ve büyük bir gücün dışında çılgın olan Tramp’ı duruduracak başka bir şey yok diyor. İlginç olan şey iki farklı kutupta bulunan Kore ve İslami bakış açısının örtüşmesiydi. Emperyalizm veya Batı sadece güçten anlar. Yapılacak bir savaşın çok ama çok kısa sürmesi ihtimali de düşünülmeli. Liderin ölmesi durumunda Kore halkının baskıdan kurtuluşu dolayısıyla Irak benzeri bir durum ortaya çıkabilir. Ancak uzun yıllar sürecek bir savaşa her iki tarafın da dayanması mümkün değildir. Tramp’ın tüm erkekliği eve gelen ceset torbalarının sayısının artışına kadardır. Kore değilse de Abd dolaylı olsa da Demokratik bir ülke.

          Dolayısıyla bir savaş beklenmemekle birlikte bir önce ki paragrafta sayılan sebeplerden biri ile bir savaş yaşanırsa bundan en çok emperyalistler kazançlı çıkacaktır her halükarda. Sırf bu yüzden istenmemeli ve desteklenmemeli bu savaş. Ya da alternatif güçlerce desteklenmeli Kore. Onun iyi olması diye bir durumdan dolayı değildir bu düşüncemiz. Tabiri caizse önüne gelen her şeyi yiyen ve kısa sürede acıkan bir canavara dönen Abd ve emperyalist odak kendisine yeni bir sofra kurmanın telaşına düşmüş olduğunu görüyoruz. Katar denemesi bunun bir benzeri idi ve azgın canavara on iki milyon bağışlayarak hayatta kalmayı bilidi. Tabi her iki tarafta bunun devamının geleceğinin bilincinde olunca pek bir sorun kalmamış oluyor.

          Biz en geri planda dönüşen veya dönüştürülmeye devam edilen bir dünya görüyoruz. Öyle ki tüm dünya istisnasız boyun eğsin ve geri dönüşü olmayan bir biçimde Batı emperyalizminin kölesi olsun isteniyor. Bir ayağı da sözde büyük İsrail projesi olan bu çalışmanın akamete uğraması için tüm İslam coğrafyasının bir an evvel istisnasız uyanması ve erdemli bir siyaset izleyerek gerekli sorumluluğu alması zarurettir. Inşaallah İslam birliği anlayışı çerçevesinde şuurlu bir takım adımlar atılarak bu beraberlik sağlanır. Türkiye bu konuda zaman zaman girişimleride bulunuyor zaman zaman da ilgisiz gibi davranıyor. Açıkçası uzun zamandır bir dargın bir barışık politikalar yüzünden kararasız bir tutum sergilediği için sağlam neticeler alınamıyor.

          Özellikle de İsrail ile ilişkiler noktasında ki karasızlıklar etkiliyor bakış açısını. Çünkü ne zaman İsrail ile bir sorun yaşasa Türkiye hemen içeride Terör belası ile boğulmaya çalışılıyor. Dışarıda ise gerek dış terör odakları gerek ekonomik derecelendirme ve değerlendirme kuruluşlarının operasyonları devreye giriyor. O bitiyor Avrupa ülkelerinin saygısız ve devlet ağırlığına yakışmayan ve diplomatik etiğin dışında tavır ve davranışlar devreye giriyor. Bahane üretilerek kriz çıkarıldığına ve açık açık kalleşçe siyaset güdüldüğüne ve teröre göstererek destek olunduğuna şahit olduğumuz yılları yaşıyor oluşumuz izahtan varestedir.

          Diğer İslam ülkeleri ne derse desin ısrarla ikna edici ve herkesin menfaatini gözetici yöntemler üzerinden yürüyerek vazgeçmeden İslam Birliği, İslam Natosu, İslam Ortak Pazarı vb için gerekli büyük çaplı organizasyonlar bir an evvel hayata geçilmeli. D8 çalışmaları aktifleştirilmeli; bu ülke ve ilkeler merkez alınarak geliştirilmelidir. Sen var olmadıkça seni dikkate almazlar. Bizim var olmamız ancak birlik içerisinde olursak olur. Suriyede ensemizde boza pişirmelerinin, itirazlarımıza rağmen Pkk, Ypg vb'lerinin bir devlet için yeter derecede silah ile desteklenmesinin sebebi tam da budur… Arkasını oraya yasladıklarını söyleyenlerin neye göre konuştukları da böylece ortaya çıkmış oluyor. Söyleyene değil söyletene bakılması gerektiğinin altını çizmeye gerek varmı artık? 

          Vesselam

          Cevat YEK

          12.08.2017 12:08