ÜNLÜLER KAYBEDER - GÖNÜLLÜLER KAZANIR Türk televizyonlarının kırılma noktası olarak görülen BBG evi ile başlayan gözetleme, dedikodu yapma, kumpas kurma, kazanmak için her yolu mübah sayma mantığı, Survivor yarışmasıyla daha da katlanarak, dost görünüp arkadaşını sırtından vur, güç uğruna herkesi sat, zayıf halkayı kır mantığı ile zirve yapmıştır. Ahlaki değerlerimizi yaralayan, beyinlerimizi uyuşturan, zihinlerimizi daraltan ve karartan, algılarımızla oynayan bu tip programlardan gençlerimiz, toplumumuz adına dertlenirken, etkilerini şimdi de siyaset arenasında görmekteyiz. Aynı içerikler siyasetçiler ve yandaşları ve politikaları aracılığıyla sergilenmektedir. Gizliliğin, mahremiyetin, sadakatin daha nice erdemlerimizin göz ardı edilmesiyle insanımız bugün ne TAPE çıkacak, hangi kaset hangi kayıt yayınlanacak, kimin sesi yüksek çıkacak diye başka başka evleri gözetlemekte, başka hayatları takip etmektedir. Yalanlar doğrular birbirine karışmış haldedir. Bilgilendirme yapıyoruz canım ne var bunda edasıyla zihinlerimiz bulandırılmaktadır. Herkes merakla bekleyip, alkışlar durumdadır. İçerden dışardan sürekli beslenmektedir bu vurdumduymazlık. Kazanmanın büyüsüne kapılmış insanlarımız, ne etik, ne ahlak, ne de maneviyatımızı dikkate almadan hareket etmektedirler. Survivor’ın ünlüler takımında hükümet, muhalefet, cemaat, derin devlet yer alıyor. Gönüllüler takımında hak, hukuk, huzur ve demokrasi isteyen halk kitleleri yer almaktadır. Bu oyunun amacı ne? Güce sahip olmak, gücü kullanmak, illaki kazanmak. İzlenen yol yordam ne? Kazanmak uğruna her yolu mübah saymak. Ünlüler tarafında oyun çok sert oynanıyor. Ünlüler takımında şartlar da eşit değil. Takım içinde takım var. Aslında bütün yarış ünlülerin arasında geçiyor. Gönüllüler takımı olarak halk yarışmaktan öte seyirci gibi izliyor ve sabırla bekliyor. Bu oyunda kural yok varsa da kuralları acımasız. Yok etme üstüne kurulu. Dayandığı algılar ve insanımıza empoze ettiği algılar daha da çelişkili ve tehlikeli. Bir kaçını sıralarsak; Dost bildiklerinle, dost diye-bildiklerin her an değişebilir. Bugün ki dostlarınla yarın düşman olabilirsin, ihanet içine girebilirsin. Sırtını kimseye dönme vurulabilirsin. Yola çıktıklarını yarı yolda bırakabilirsin. Kazanmak adına illegal yollara sapabilirsin. Kumpaslar kurar, bilek gücün, kalbinin ritmi yetmez ise ordan burdan toparladığın araç gereci gizliden oyuna sokabilirsin. Önceden biriktirdiklerini oyuna dâhil edip kişiliklere, manevi değerlerine saldırıp utandırabilirsin. Dinimizin kutsal saydığı olgularla aşağılayabilirsin. Çamur atar izi kalmasını umut edebilirsin. Kapı arkasından dinler, küçük deliklerden gözetler günü gelince bunları marifetmiş gibi sunabilirsin. Takımlar arasına nifak ekerek taraftar devşirmeye çalışabilirsin. Sahte kahramanlar yaratıp sahte kahramanlıklar da yapabilirsin. Algılarla oynar ayarları bozabilirsin. Haklılığını ispat için demagoji de yapabilirsin. Taraftarının alkışıyla saldırıların en acımasızını sergileyebilirsin. Kendin adına yarışırken taraftarını da bu yaşananlara ortak edebilirsin. Orman kanunlarını geçerli kılabilirsin. Say say bitmez. Olsun…! Kazanmak için her şeyi yapmak mubahtı ya. Bu mantıkla bir yere varamayıp, adını siyaset koyup da, bu kadar kirlenmişliği aleniyetle ifşa ettiğinizden, kötü örnek olmada ki birincilik kupası sizin ellerinizde yükselse de: Bu oyunun galibi sizler değil halk olacaktır. İnsanımız her şeyi görüyor ve anlıyor. Bu kadar da olmaz dediği, ama olan her şeyde, bunu da yapmaz dediği, ama yaptığını gördüğü her kişide şaşkınlığa uğruyor. Lakin insanımızın sağduyusu öyle güçlü ki toparlanıp sapla samanı hızla ayırabiliyor. Oyuna ayak uydurmaya çalışsalar da sizler kadar ustaca manevra yapacak tecrübeleri olmadığı için, saf ve temiz kalpleriyle izleyip bekliyorlar. Önce belki kaybedecekler ama sonra yine kazanacaklarını biliyorlar. Oyunun içinde çeşit çeşit argümanlar olmakla beraber, sadece insanlık erdemleri ortalıkta görünmüyor. Ne değerlerimiz, ne kültürümüz, ne maneviyatımız, ne masumiyetimiz, ne haysiyetimiz, ne gerçekler, ne hak hukuk, ne saygı, ne sevgi ne de insanlığımız ölçü olarak alınmayacaksa; İyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin, faydalı-faydasız, günah-sevap, haklı-haksız gibi ikilemler göz ardı edilecekse sizler kazansanız ne olur ki. Bu başarımı sayılır ki. Bu oyunun içinde bir gün gönüllüler takımına dönebilirsiniz. Bugün birbirinize uyguladığınız ölçüler ya da ölçüsüzlük kavramlarıyla tartılabilirsiniz. Daha da beteri bu tip oyunları her platformda kalıcı kılar, moda haline de getirebilirsiniz. Kazandığınızı zannedip kaybedenlerden olduğunuzu anladığınızda ve bu millet, sayenizde maddi manevi kaybettiğinde bilin ki oyun dışı kalacaksınız. Yapılanlar bugün olmasa da yarın sizi utandıracak, halk bunları unutmayacak. Neşe VURAL