Başlıktaki soruya peşin peşin cevap verelim; “Evet, Vefa İstanbul’da bir semt adıdır.” İstanbul’da Suriçi diye tabir edilen, tarihî yarımada da bulunan eski bir semttir. (Suriçi, İstanbul şehrinin ilk kurulduğu ve geliştiği bölgeye verilen isimdir.) Vefa denildiği zaman özellikle de kış mevsiminde isek aklımıza hemen damaklarımızda farklı bir lezzet olarak yer alan Vefa Bozası gelir. Düşen ilk karlarla birlikte güneş yerini geceye terk ettiğinde, sokak lâmbalarının ışığında “Bozaaa! Bozaaa!” seslenişleri ile Vefa Bozası ihtiyacı vücudumuzda hemen depreşir.

Vefa Bozacısı’nın hemen yakınlarında ülkemizin en eski ortaöğrenim kurumlarından Vefa Lisesi de yerini almaktadır. Vefa Lisesi’nden mezun olup ülkemiz sanat, politika, akademi, iş dünyası… gibi alanlarda temayüz etmiş kişilerin sayısı da bir hayli fazladır. Hasan Ali Yücel, Ali Nihat Tarlan, Süheyl Ünver, Peyami Safa, Yahya Kemal Beyatlı, Kazım İsmail Gürkan, Mehmet Akif Ersoy, Mahmut Esat Coşan, Necmettin Halil Onan, İsmail Hakkı Baltacıoğlu… ilk aklımıza gelen isimler.

Vefa semtine asıl ismini veren Şeyh Ebu’l Vefa hazretleridir. 15. yüzyılda Osmanlı’nın yetiştirdiği önemli şahsiyetlerden biridir. Asıl adı Mustafa, lâkabı Muslıhiddin’dir. Doğum tarihi tam olarak bilinemeyen Şeyh Ebu’l Vefa hazretleri Konya’da dünyaya gelmiştir.

Düzgün ve çok güzel bir çocuk olan Şeyh Ebu’l Vefa, çocukluğunda nerede bir saka (sucu) görse arkasından yaklaşır, elindeki şişle deri su kaplarını delip sakaların suyunu akıtırmış. Babası bu duruma çok üzülür ve hanımına; “Hanım bu kusur çocukta değil.Bu bizim bir kusurumuzdan meydana gelmiştir. Bir araştırsak:” der.  Hanımı bir süre sonra; “Bey ben kusuru buldum. Ben çocuğumuza hamile iken bir komşumuza gitmiştim. Masada birkaç limon duruyordu. Komşunun dışarı çıktığı bir anda, elimdeki şişle limonlardan birini deldim ve çıkan birkaç damla limon suyunu içtim.” der. Mesele anlaşılınca o komşuyu bulup, helallik dilerler ve çocuk olan Ebu’l Vefa bu davranışından vazgeçer.

Şeyh Ebu’l Vefa Hazretleri bir Hicaz seferi dönüşü Rodos şövalyeleri tarafından yakalanarak hapsedilir. Şeyh Ebul’l Vefa’yı çok seven Karaman oğlu İbrahim Bey şövalyelere fidyesini vererek Ebu’l Vefa’nın serbest kalmasını sağlar. Şeyh Ebu’l Vefa’nın Rodos dönüşü İstanbul üzerindendir. Bu arada Karaman oğlu İbrahim bey rahmeti rahmana kavuşur. Çocukları arasında saltanat kavgaları başlar. Şeyh Ebu’l Vefa da Konya’ya dönmez ve İstanbul’da münzevi bir hayat geçirir.

Fatih Sultan Mehmet Şeyh Ebu’l Vefa hazretleri ile yüzyüze görüşememiştir. Vefa semti harabe halinde iken, Şeyh Ebu’l Vefa hazretlerinin burada ikamet etmesinden midir bilinmez mamur bir hâle gelmiştir. Sağlığında Ebu’l Vefa hazretleri ile görüşemeyen Fatih Sultan Mehmet Han’ın cenaze namazını da Şeyh Ebu’l Vefa hazretleri kıldırmıştır.

Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğü de “vefa” kelimesini; “Sevgiyi sürdürme, sevgi, dostluk.” olarak tanımlamaktadır.

Günlük hayatımızda, gerekse de iş hayatımızda bir çok zaman hak etmediğimizi düşündüğümüz muamelelerle karşılaşabiliriz. İşte o an dudaklarımızdan “Vefa, İstanbul’da bir semt adı imiş.” kelimeleri dökülüverir. Tüm bunlardan sonra ey sevgili okur; şöyle bir çevrene ve olaylara bak! Vefa bir semt adı mı; yoksa başka bir şey mi? Kalın sağlıcakla.

www.facebook.com/ekrem.aytar.9                                                   

www.twitter.com/ekremaytar