Hayatın içinde birçok şeyi hoş görebilirim. Bu da böyle olsun derim. Lakin ben yaptım oldu, olacak, ben ne dersem o olur tarzı demokrasi ile bağdaşan bir tarz değildir. Olurumu almadan, gönlümü inandırmadan baskıcı yaptırımlar, insanlarda istenmeyen çıkışlara söylemlere sebebiyet verebilir. Halka rağmen halk adına bir şeyler yapıyorum söylemi inandırıcılığını yitirir. Gerçek demokrasiyi yaşamak istiyoruz. Toplumun tüm kesimlerince kabul gören, yaratanın bize bahşettiği insanlık onuruna yakışan demokrasiyi arzuluyoruz. Birkaç gündür yaşananlar düşündürücüdür. Bir filmin tekrarı gibi izliyoruz. Ellerini ovuşturanlar,  bak işte gör diyenler, fırsatlardan  fırsat  çıkaranlar, her  yazılana,  çizilene  sorgulamadan inananlar, bizden sizden diyenler, kafa karışıklığı yaşayanlar, geçmişte yaşananları hatırlayıp  endişeye kapılanlar, adam sendeciler, vs. vs..

Böyle zamanlarda kriz yönetimi çok daha önemli hale geliyor. Yok, mu bu krizi yönetecek, sağduyuyu önemli kılacak insanlar. Sinir harbi yaşayarak ve yaşatarak hiç kimse hiçbir yere varamaz. Bazı şeylerde ipin ucu kaçmış olsa da, yine de daha geç olmadan, insanımıza doyurucu açıklamalar yapılmalı, sebep sonuç ilişkileri anlatılmalı, duygudaşlık yaparak değer verildikleri hissettirilmelidir. Herkesi kucaklayan, her kesime değer veren, vatandaşlığını önemsediğini sergileyen tutumlara özen gösterilmelidir. Bu hareketin karşı tarafında sadece başbakan yer almıyordur sanırım. Psikolojik savaş yapılırsa maksadını aşan cümleler, açıklamalar yapılır çok da sağlıklı gelişmeler yaşanmaz. Bu tepkiler sadece başbakana yönelik olursa, vurun abalıya mantığından öteye geçemez. İktidarı, muhalefeti, her kesim kendine düşen dersi çıkarıp düşünmelidir. Saygı isteyen, saygı göstermeyi de bilmeli. Kendin için istediğini,  herkes için isteyemiyorsan vicdanlarda kabul de görmez. İtidal çağrıları herkese düşen bir vatandaşlık görevidir.  Tepkileri göstermek ne kadar demokratik hak diyorsak, söylem ve hareketlerimizde sınırları koyabilmek, şiddetten uzak, maddi ve manevi yaralar açmadan, insanımızı, ülkemizi kaosa sürüklememek de demokratik bir yaklaşım olmalıdır. Siyasetçisinden, sanatçısından, sivil toplum örgütlerinden, medyasından,  sokaktaki sade vatandaşına kadar herkes duyarlılık göstermeli tüm Türkiye’yi kapsayacak iyi niyet, hoşgörü ve saygınlık içersinde yol almalıdırlar.

Oldubittilere karşı gelmek, bir direniş göstermek tamamen bireysel duygu ve düşüncelerle yapılırsa anlam kazanır. Bunun arkasında bir gruba, bir akıma dâhil olmak, dâhil sayılmak adına olmamalıdır. Birilerinden icazet alarak yola çıkan yolda kalır. Kendi değerlerimize, mantığımıza, duygularımıza,  yargılarımıza ters düşen, içimizi acıtan ne varsa önce kendimiz olarak tepki verir hak ararsak, sorup, sorgularsak anlam bulur. Ne kışkırtalım ne de kışkırtılanlardan olmayalım.  Geçmişte de insanların vicdanlarını rahatsız eden uygulamalar olmuştu. O zaman da bazı kesimler sessiz kalmış, bize dokunmayan yılan kırk yıl yaşasın tavrını sergilemişlerdi. O günlerde hak, hukuk, özgürlük hepimiz için olmalı demeyenler, bugün hak hukuk diyorlarsa bunu da durup bir düşünsünler bakalım. O veya bu sebepten yola çıkarak tepkilerini gösteren insanlar, sadece bir kesimi temsil etmekten öteye gidemezse, hak, hukuk, adalet çağrılarını herkes adına dillendiremezse her şey anlamını yitirir.  Kimseler duygularımızdan,  düşüncelerimizden güç alarak tepkilerden paylanmaya kalkışmasın. Tamamen kendi adımıza,  önce bir olarak sonra birlik olarak varız. O taraf bu taraf yok, olmamalı. Aynı güneşin altında yaşayanlar, ülkemiz adına elini taşın altına koyarak, daha büyük acılar yaşanmadan bir olmalı, birlik olmalı. Yanlıştan dönmek erdemdir. Erdemli olmak bir yüceliştir.

 

Neşe VURAL