Kısa zamanda çok büyük işler başarmamız gerekiyor. Kaybettiğimiz zamanı telafi etmenin başka yolu yok. Özellikle eğitim alanda büyük sıçramalara ihtiyaç var.

Dünya kapsamlı bir dönüşüm geçiriyor. Yüz yıllık temeller sarsılıyor, planlar güncelleniyor, yeni temeller atılıyor, aktörler yeniden belirleniyor. Biz bütün bunlara bigâne kalamayız.

Özellikle eğitim alanında…

Her şeyin başı eğitim, her yolun sonu eğitim, her müşkülün hal çaresi eğitim.

Ve eğitimin içeriği

Ve eğitim metodu…

Hep aklımızda olsun 15 Temmuz ihaneti ile halkının üzerine bomba yağdıranlar da eğitimli idi, hem de çok iyi eğitimli.

Demek ki içeriği de gözden geçirmek lazım. Şuurlu, ahlaklı, merhametli, sadakatli ve medeniyet kodlarımızı işlenmiş nesiller için yeniden programlamalıyız sistemi.

Bu anlamda Milli Eğitim Bakanlığının yeni müfredatı halkın görüşüne sunması çok önemli idi.

Her ne kadar eleştirenler olsa da devlet eğitim alanında birçok atılım yapıyor.

Yeterli mi?

Değil ama atılımlar devam ediyor.

Mesele devlet değil zaten. Asıl mesele eğitimin baş aktörleri: Öğretmenler, öğrenciler, anne ve babalar.

Öğrenci ile öğretmen; anne baba ile öğrenci arasındaki iletişim problemleri çözülmeden başarı sağlanamaz.

Gerek öğretmenler ve gerekse ebeveynler olarak çocuklarımızın gönlüne dokunmalıyız, yüreğinin sesine dayamalıyız kulaklarımızı. Onları anlamalıyız.

Unutmayalım ki yüreğine dokunamadığımız çocuğun ruhuna asla ulaşamayız.

Akıllı tahtalar, güzel döşenmiş sınıflar, tabletler, lüks okullar…

Bunların hepsi bir yere kadar.

Elimizi omuzuna vuramadıktan sonra çocuğu kaybetmişiz.

Başını okşayamadıktan sonra çocuğu kaybetmişiz.

Gözlerinin içine merhametle bakamadıktan sonra çocuğu kaybetmişiz.

Dersimizi büyük bir zevkle dinlemelerini ve etkinliklerimize katılımlarını sağlayamadıktan sonra o çocukları kaybetmişiz.

Hâlbuki bizim şu anda feda edecek bir tek çocuğumuz yok.

Daha çok okuma alışkanlığı, daha çok üretme cesareti, daha çok keşif ve arayış merakı ile donatabilmeliyiz yavrularımızı.

Onlara gaz vermeli, heveslendirmeli ve başarabileceklerine inandırmalıyız.

Onların çok değerli varlıklarımız olduklarını unutmamalıyız.  Bu konuda insanlığın en büyük öğretmeni peygamber efendimizi rehber edinmeliyiz.

Allah'ın Resulü aile efradından hiç kimseye vurmamış, hakaret etmemiş hata ve ihmalleri sebebiyle dahi azarlayıp gönlünü incitmemiştir. Senelerce yanında kalıp hizmet etmiş olan Hz. Enes (ra), “Ben ona senelerce hizmet ettim. Vallahi bir defa olsun yaptığım bir iş için 'Niçin yaptın?', yapmadığım bir iş için 'Niçin yapmadın?' dediğini hatırlamıyorum.” “Hatta ailesinden azarlayan olursa, onlara da, 'Ona dokunmayın. Bu işi yapması takdir edilmiş olsaydı yapardı” buyurmuştur.

Tarihimizde örnekler çok…

Eğitimci Yazar Cemil Paslı’dan dinlemiştim bir ziyaretimde:

Konya’nın ve ülkemizin manevi mimarlarından Hacı Veyiszade(ra) yasaklar ve baskılara rağmen, bir neslin dinini ve maneviyatını koruyabilmesi için tarifsiz gayretler sarf etmiş ve İmam Hatiplerin kuruşunda önemli mücadeleler vermiştir.

Konya İmam Hatip Lisesinde ders okuttuğu zamanların birinde girdiği bir sınıfta bazı öğrencilerinin dersten kaçtığını fark eder. Sorar soruşturur, köylerden gelen çocuklar olduğunu öğrenir. Dersi bırakarak onları aramaya çıkar. Nihayet eski otogarda onları yakalar.

Tabii ki hepsini alıp okula getirir ve direk sınıflarına götürür.

Kaçak öğrencileri tahtanın önüne dizer, kemerini çıkarıp ellerine verir ve kendi sırtını açarak onlara çevirir:

Vurun evlatlarım, vurun. Ben nasıl bir hocayım ki sizler benim dersimden kurtulmak için kaçıp gidiyorsunuz, verin cezamı, suçlu benim, der.

Kendimizi o çocukların yerine koyalım bir an, bir daha kaçar mıyız?

Evet, büyük işler büyük insanlarla başarılır. Onun için büyük insanlar yetiştirmemiz lazım.

Bir ara merak sarıp araştırmıştım. Padişahlar çocukluğundan itibaren nasıl yetiştiriliyor diye.

Meğerse onlara doğdukları andan itibaren padişah muamelesi yapılıyormuş. Sözü dinlenir, fikirlerine önem verilir, her türlü eğitimin yanında şuur ve özgüven aşılanırmış. Asla horlanmaz veya olumsuz ifadelere maruz kalmazlarmış.

İşte bizim de çocuklarımızı bu esaslarla yetiştirmemiz lazım.

Evde anne babalar; okulda öğretmenler…

Geleceğimiz olan çocuklarımıza en güzel sözlerle hitap etmeli ve asla onları küçük düşürücü, rencide edici davranış ve sözlere maruz bırakmamalıyız.

Büyük Türkiye için büyük adamlar yetiştirmeliyiz.

Ben ne yapabilirim, deme lüksümüz yok.

Çok geç, deme şansımız hiç yok.

Özlük haklarım, maaşım, izinlerim, demeye hakkımız yok. (Yanlış anlaşılmasın, elbette ki sendikalarımız, derneklerimiz gibi yasal yollardan haklarımızı arayacağız. Orası ayrı.)

Önce kendimizden başlayarak bir küçük adım atacağız ve göreceğiz ki attığımız her küçük adım büyük adamlar yetiştirmemize zemin hazırlayacak.

Selametle kalın…