EĞİTİMİN PSİKOLOJİK BOYUTU

Eğitim, pratik değer olarak insanı şekillendirmeyi ve geliştirmeyi amaçlayan bir faaliyettir. İnsan merkeze alır. Bu bakımdan şekillendirmek istediği de insandır. Çünkü insan, eğitimin etkisi ile şekil alabilen bir varlıktır. Zaten insanı diğer canlılardan farklı kılan da budur. Ancak insan yapısı gereği, kolay şekil verilecek bir varlık da değildir. Üzerinde uzun uğraşlar verilmesi gereken, karmaşık yapıda bir varlıktır.

İnsanın iki temel özelliği vardır. Bunlar, fiziksel ve ruhsal, ya da maddi manevi gibi isimlerle anılırlar. İnsanın bu ikili yapısı, iki farklı insanı değil, bir bütünün iki boyutunu oluşturur. İnsanı yapısındaki farklılıktan dolayı iki farklı varlık olarak görmek ve ona göre insan tasarımlarında bulunmak, en hafif ifadeyle insanı anlamamaktır. Onun için insana yönelik faaliyet ve tasarrufları olan eğitimin bu hataya düşmemesi gerekir. Eğitim, insanın ikili yapısını güçlük değil bir veri olarak görmelidir. Onu bir yapı içinde “tevhid” ederek eğitimini ona göre tasarlamalı, planlamalı ve uygulamalıdır.

İnsanın fiziksel yönünün kendi içinde gelişim süreci yaşayan değişik organları vardır. Bu organların, insanın yaşamına etki etmedeki eğitime olan ihtiyacı, dikkate alındığında insanın eğitim ile şekillenecek yönünün ne kadar fazla olduğu ortaya çıkar.İnsanın bir de ruhsal yönü vardır ki bu yön, fiziksel yönden daha karmaşıktır. Soyut ve içseldir. İnsanın yaşamını etkilemede fiziksel özelliklerinden geri kalmaz. İnsan için oldukça etkilidir. İnsan çoğu kere ruhsal yönünün etkisi ile bireysel ve sosyal davranışlarına yön verir.

İnsanın yapısında var olan bu iki ana özelliğin ortak yanı eğitilebilir, eğitim ile insan için yararlı hale getirilebilir olmasıdır. Bu bakımdan eğitim, pratik bir değer olarak insana yönelik faaliyetlerinde, insanın bu iki tele özelliğini dikkate almalıdır. Eğitim, onları eğiterek, şekil verip değiştirmeye ve böylece de geliştirmeye çalışır. İnsanın eğitimi denilince akla gelen, onun almış olduğu eğitim sayesinde gelişmesi, değişmesi ve yetişmesidir. Böylece doğuştan eğitim görmemiş, fakat eğitilmeye elverişli bir varlık olarak dünyaya gelen insan, eğitim ile gelişmekte ve yetişmektedir.

Ancak insanın gelişimi üzerende çalışan eğitimin, eğitim ile ilgili pratiklerin insanı yeterince geliştirmediğini, eğitimden beklentilerin yeterli düzeyde gerçekleşmediğini söylemek gerekiyor. Bu, eğitimin güçsüzlünden mi, yoksa verilen eğitimin niteliğinden midir? Sürekli tartışılan konuların başında gelir. Bize göre eğitimin gücü insanı şekillendirdiği ölçüde vardır. Önemli olan insana uygun ve insanı yetiştirebilecek bir eğitimin bulunmasıdır. İnsanı merkeze alan bir eğitim yaklaşımı daima beklentilere cevap vermiştir.

Eğitimden beklentilerden biri de insanın ruhsal yönünün eğitim ile geliştirilmesidir. Ruhsal bakımdan oldukça zenginliğe sahip olan ve ruhsal özellikler bakımından çok değişik duyguları bulunan insanın, bu özelliğinin yayarlı hale getirilebilmesi için eğitilmesi gerekiyor. Eğitimin insan ruhsallığı üzerindeki bu tasarrufuna, eğitimin psikolojik boyutu demek ve böyle açıklamak gerekiyor. Onun için eğitimin psikolojik boyutu ifadesi, eğitimin insanın ruhsal yönüne ait yetiştirici etkileri açıklanmak istenmiştir.

İnsana yön veren daha çok duygularıdır. Eğitim, insanın duygularını eğiterek onları insan için yararlı hale getirebilmelidir. Okullarda çocuklara verilen eğitimde, çocukların ruhsal alanlarını eğitecek hedeflerde belirlenmektedir. Bloom, eğitim üzerine yaptığı çalışmalarda öğrenme hedeflerinin taksonomisini yaparken, bilişsel, duyuşsal ve psiko-motor diye üçe ayırmıştır. Öğrenme ortamların eğitim süreçlerinde eğitimden beklenilen bu üç alanın gereçleşmesine yönelik bir eğitimin yapılması istenmektedir.

Okullarda yapılan eğitimin daha çok bilişsel alan gerçekleşmesine bilişsel alanın da sadece bilme ve kavrama basamaklarının gerçekleşmesine yönelik olduğu hakkındaki tartışmalar artarak devam etmektedir. Verilen eğitimin bilişsel alanın bilme ve kavrama basamakları düzeyinde gerçekleşmesinin pratik hayattaki, halk arsında eleştirmek maksadıyla söylenen; “ezberci eğitim”, “okullarımızda öğretim var, eğitim yok” şeklindeki yansımalarıdır.

Okullarda eğitim görmüş insanların topluma yansıyan davranışlarına bakıldığında bu tartışmaların haklı olduğu kanaati pekişmektedir. Bu da okullarda verilen eğitimin çocukların duyuşsal alanlarını yeterince geliştirmediklerindendir. Eğitim ile duyuşsal alan gelişmesi demek, çocuğa verilecek karakter eğitimi demektir.

Karakter eğitimi, bireyin kendini yönetebilmesini, başkalarına karşı olan tutum ve davranışlarını denetim altında ve istendik yönde, yerine getirebilmesini sağlayan bir eğitimdir. Gerçekleşme alanı bilgi temelli, duyuşsal ve devinsel alandır. Duyguların eğitimi şeklinde olduğu gibi, eğitimin duygusal alanda gerçekleşmesi şeklinde olur.

Sanat, etik, estetik ve değerler; duygusal alanı eğiten, onları besleyen temel alanlardır. Bu alanlar aynı zamanda insanların kendilerini diğer insanlara ve daha geniş anlamda çevresine karşı anlamlı bir şekilde ifade edebilme becerilerini kazandıran alanlardır.

İnsan, daha çık duyguları ile hareket edebilen bir varlıktır. Bu yüzden ona duygusal varlık denmiştir. İnsanlar arsında duygularının etkisinde fazla kalanlara olumsuzluk anlamında “duygusal insan” dendiği olur. Oysa insanın duygusal olmayanı bir olumsuzluk olarak görülmelidir. Duygulara eğitildiği takdirde, insanın melekleştirir. İnsan için asıl sorun olan duygularının yeterince eğitilmemiş olmasıdır. Duygularını gerekli eğitimden geçirmemiş insanların başta kendi hemcinsleri olmak üzere tüm canlılar için ne kadar büyük bir tehlike olduğunu insanlık tarihi yaşayarak görmüştür. Milyonlarca insanın öldüğü savaşlar, yıkılan yakılan ormanlar, katledilen masum hayvanlar daha niceleri. Bütün bunları yapanlar duyguları eğitilmemiş insanlardır.

Eğitim, insanın psikolojik varlığını yönetmek ve onun kendisi için yaralı hale getirmek durumundadır. Okullarda verilen eğitimde bu hususu mutlaka dikkate alınmalıdır. Bugün eğitim adına verilmekte olanlarda, öğrencilerin karakter gelişimini sağlayacak psikolojik boyutuna yeterince önem verilmediği görülmektedir. Bu durum eğitimin gerçekleşme alanlarında sürekli irdelenmelidir. Okullarda eğitim adına yapılan ve yapıldığı söylenenlerin içinde öğrencilerin karakter gelişimine katkı yapması umulanlardan ne kadar vardır? Eğitim adına bunu başta öğrencilerin velileri olmak üzere, bilim adamları, yöneticiler halk herkes bunu sormalı ve sorgulamalıdırlar. Psikolojik boyutu ile de gerçekleşmeyen eğitim, eğitim değildir.