Her şeyin sorgulandığı ve mutlaka karşılaştırıldığı bir çağda yaşıyoruz. İnsan insanı sorgularda itibarı bundan nasibini almaz mı? Son yıllarda bütün meslekler ciddi bir itibar kaybına maruz kaldı. Bundan en fazla pay alan maalesef öğretmenlik mesleğidir. Öğretmenliği toplumda alt ve orta gelir düzeyine sahip kesim yapmaktadır.1990’larda bir şey olamazsan, bari öğretmen ol düşüncesi ile bu mesleği seçenler bu gün mesleğini icra ediyorlar. Günümüzde öğretmen olmak doktor olmaktan daha zor bir hal aldı. Maraton koşusuna benzeyen öğrenim hayatında koşu, engelli koşuya dönüştü. TEOG, LYS ve KPSS sınavlarından geçtikten ve yeterli puanı aldıktan sonra okulu da zamanında bitirebilirsen atanamayan öğretmenlerden olmayabilirsin.

            Geri dönüşü çok zor iki alan var biri sağlık, diğeri ise itibardır. Yaşamınıza dikkate etmezseniz mikroplar sizi alaşağı yapar ve hastane, doktor gezersiniz. Hastalık hayatınızı zorlaştıran önemli etkendir. Aynı durum itibarınız içinde geçerlidir. “Allah kimseyi gördüğünden geri koymasın” diye bir söz vardır. Toplumda önemli bir değeriniz, bir anlamınız olması insanı mesut eder. Gittiğiniz her yerde elbiselerle karşılanmak ve mesleki kimliğinizle ağırlanmak esas olmuştur. Son yıllarda bilginin kaynakları çoğalmış ve öğrenme kolaylaşmıştır. Buna bağlı olarak öğretmenin öğrencilerle olan bilgi alışverişi çarkı çoğu yönden değişmiş, artık öğretmen bilgi verenden çok bilgi kaynaklarını gösteren bir role kavuşmuştur. Bu yeni role uyum sağlayamayan ve kendini geliştiremeyen birçok meslektaş sınıfta eski otoritesini kuramadığı için itibar kaybına uğramış ve mesleğinin icrasında çok önemli sorunlar yaşamaktadır.

            Toplumsal olaylar ve sorunlarda neredeyse herkesin adres olarak gösterdiği eğitimin baş aktörü öğretmenlerin görevlerini yeterince yapmadığı yönündeki sosyal algıları da itibar kaybına sebep olmaktadır. Hatta ikili öğretim yapan okullarda yarım gün mesai, yarıyıl tatili, yaz tatili gibi imkânlarda öne sürülerek öğretmenler çalışmıyor, hep tatil yapıyor denilmesi mesleki itibar kaybının artmasına neden olmaktadır. İşin aslına bakarsak evinde çalışmak zorunda kalan başka kaç mesleğin olduğunu bilemiyoruz? Öğretmen evinde yazılı, proje ve ödev okumak, notları e-okula girmek, derse hazırlık yapıp gelmek gibi işleri yaptığı için okul dışındaki zamanlarda da çalışması gerekmektedir. Yine mesleğinde gelişmeleri takip etmek, inceleme, araştırma yapmak, gezmek, öğrenmek ve her zaman kendine iyi bakmak, dinamik olmak zorundadır. Veli ve öğrencilerin beklentilerini karşılamak çokta kolay değildir. İyi bir hazırlık yapılmadan başlanan derslerde iyi bir sonuç elde edemeyiz.

            Meslektaşlarımız arasında maalesef itibar cellatlarının olması bu kutsal mesleğin itibarını düşüren en önemli etkendir. Bu meslekte dedikodunun en az olması gerekir. Fakat üzülerek söyleyelim ki kim kiminle, ne yapıyor paparazzi tarzı çekiştirmeler çok fütursuzca yapılmaktadır. Hatta bazıları meslektaşını kendine rakip görmekte onu etkisizleştirmek için gerek öğretmen arkadaşı ile gerekse veli ve öğrenciler ile verip veriştirebilmektedir. Okulda idareyi eleştirmeyen neredeyse yok gibi. Birlikte görev yaptığı kişileri kınamak, şahısların  itibarını artırmasa da egoların tatminine yarıyor galiba. Aynı gemide bulunup ta gemiye zarar verecek bir davranış kaptana da diğer kişilere de yakışmaz. Çalıştığı iş yerindeki başarıdan, memnuniyetten ve her güzel gelişmeden kendini sorumlu tutmamak nasıl bir akılla izah edilebilir. “Kar tanesi kendini çığdan sorumlu tutmaz” sözü tamda bu anlayış için söylenmiş olmalıdır.

            Değerli meslektaşlarım, itibar gemimizin batmaya başladığımız günümüzde gerek devlet nezdinde gerek vatandaş gözünde yeniden hak ettiğimiz bir yere kavuşmak için hep birlikte başta yetiştirdiğimiz öğrencilerin yanında işimizi güzel yaparak itibarımızı artırabiliriz. Ormandaki balta ve baltanın sapı hikâyesi yanlış yapanları da tavır alarak düzeltme yoluna gidebiliriz. Ne dersiniz? ([email protected])