ByLock tahliyeleri başladı haberi sevindirici ama…

          Kaypak hukuk anlayışı doğdu mertlik bozuldu. Ergenekondan beri yargı ile ilgili son derece tedirgin olduğumu söylemeliyim. 17-25 Aralık yargı darbesi diye literatüre daha önce ve hiç bir yerde duyulmamış bir ifade yerleşince aha da şimdi tam oldu demiştim. Ergenekon yargılama ve tutuklamaları sürerken şen şakrak bayram edenlere diyordum ki;

          -Ya hu arkadaşlar bu işte bir şeyler var ama çözemiyorum…

          Bu ifadelerimi güvendiğim ortamlarda ve Fetö bulaşığı olmayan yerlerde söylüyordum. Çünkü hemen Ergenekona destek mi oluyorsun gibi ilginç ve muhakemeden uzak tavırlar ile üzerimizde operasyona girişiyordu bütün çevre. Öyle ki saatlerce Samanyolu tv haberleri ile kendini dolduruşa getirenler bir çok tuhaf şeyin intikamını öylece almaya çalışıyor gibiydiler. Ama olabildiğince gözü kara ve sorumsuzca konuşuluyordu orta yerde.

          Deniz Baykal şimdilerde hastanede ama o zaman sesi gür çıkıyordu ise de kısılıyordu tabi doğal olarak Fetö belası tarafından. Operasyona uğramasının sebebi de tam da bu idi. Yanlış yapıyorsunuz diyordu ve itibarları yok sayılan ve yıkılan bu kurumların yerine ne koyacaksınız diye feryat ediyordu. Ama yapılan operasyonun ne kadar etkili olduğunu bu günlerde daha iyi anlıyoruz hepimiz.

          ByLock bence çok baydı. Aslında ben önce ki yaşanılan süreçlerde düşüncelerimi rahatça açıklayamamış olmanın endişesiyle yazıyor olabilirim de. Ama hata etsem de ya da etme ihtimalim olsa da diyelim bu sefer beni kimse alıkoyamaz fikirlerimi açıklamaktan. Ben o kadar yıllar boyunca yaşadığım kadarıyla gördüm ki '' Cia, Mossad ve benzer düşman örgütler ve onların işbirlikçileri çok daha fazlasını almadan hiç bir zaman bir şeyler feda etmezler.’’ Böyle olunca da endişem daha da artıyor. Yakın zamanda açıkta beklemekten yorulmuş bir arkadaş görevine geri döndü. Ben de en az bu tür mağdurlar için onlar ve herkes kadar endişeli olsam da kurtulan mazlumlar için sevinsem de içimde hiç bir zaman dinmeyecek bir şüphe ve rahatsız edici his var olmaya devam edecektir.

          Çünkü bunları iyi tanırım ve bu ciğeri beş para etmez adamların yapmayacakları alçaklık olmadığını da iyi bilirim. Peki bu son on bir bin masumiyeti ortaya çıkanlar ne olacak derseniz ben de derim ki o zaman bu hainler bir o kadar adamı bu masumlarla (gerçekten durum bu ise) gizlemiştir. Peki onlar nerede… Ben ne kendimi ne de çocuklarımı güvenli bir geleceğin beklediğini düşünmüyorum. Ve artık daha fazla endişeliyim. Ne malımdan ne de canımdan dolayı bir korkum yoktur. Devlete ve millete feda olsun ama ne uğruna ve nasıl. Yani durduk yere ve göz göre göre neyi, nasıl ve niçin feda ettiğimizin bilinci çok önemli. Sahih bir mücadeleyi yaşadık ve millet o ihanete gereken cevabı verirken ne malını ne canını düşünmediyse biz de Evvel Allah düşünmeyiz ve hatta zinhar düşünmemeliyiz.

          Öyleyse soru şu:

          -Ya olur da bu defa da yani ByLock hataları aylar sonra gerçek olduğu anlaşılırsa bu tahliyeleri nasıl toplayacağız? Kaçmaya çalışanlar ya da başaranlar ne olacak? Ya da bireysel mağduriyetler ne kadar giderilebilecek. O kadar süre içeride yattılar bu insanlar. Ekonomik ve sosyal psikolojik zarara uğradılar. Bunlar telafi edilebilecek mi? İade-i itibar olabilacek mi? O kadar çok soru/n var ki hangisini ele alsak dile getirsek şaşırıp kalıyoruz. Eğer bu sefer ki doğru ise inşaallah başka yanlışlar çıkmaz çünkü adım adım gidilecek nokta davaların değersizleştirilmesi ve 15 Temmuz mücadelesinin manasının tüketilmesi olabilecektir. Bunu asla kabul etmek mümkün değildir.

          Bu davalar şu açıdan çok önemlidir ki zaten inanmamak için bin bir türlü bahane üreten Batı ve Abd'ye ''işte gördünüz mü biz demiştik yok böyle bir darbe falan gibi bir durum’’ deme küstahlığının önünü açacaktır. Belki de şu an itibariyle ulaşılmış olan bir çok başarılı noktadan geri çekilmemizi sağlamaya yönelik uluslar arası bir baskıyı örgütlemek için bunu abartılı organizasyona götürmeyi bile düşünebilirler. Yeter ki Batı ve işnirlikçi hainlerin ellerine küçücük bir koz geçsin.  

          O zaman bize düşen nedir?

          Asla hiç bir konuda nihai kararı vererek acele etmemek gerekir bu bir. Sükunet ve sekinet içerisinde meseleleri ele alıp bir çok yönlü tedbiri beraber götürmeliyiz. Çünkü artık dünyanın şakası yoktur ve hem onlar hem de biz ve hemde bizim kendi topraklarımızda operasyonlar yaparak bizim kolumuzu kanadımızı kırmaya kararlılar artık. İstedikleri şey içimizden yapamadıklarını yine hem içeriden hem dışarıdan desteklerle yaparak sağlam kalan / duran ne kadar şuurlu kişi ve kurum varsa hepsini imha etmek.

           İçeride ki muhalefetin hangi gruplarının hangi noktaya kadar yanımızda hangi noktadan sonra ihanet şebekeleri ile beraber hareket edeceği aşağı yukarı belli olmakla beraber özellikle yakın seçim merkezli olarak toplumsal tabanlara yönelik güvenilir mesajlar vermeye devam edilmelidir. Mevcut hükumet ve Ak Parti yine özellikle ihanet içerisinde olma ihtimali olan yapıların kolay ulaşabileceği insanlarımızın aldıkları somut ve hatta bireysel çok özel hizmetlere rağmen diğer tarafın sözleri ile istikamet belirlemelerine müsade etmemeli. Belediyesiyle evlere kadar hizmet üreten, genel hükumetiyle tüm alanlarda millete ciddi ekonomik ve sosyal katkılar sunan bir siyasi güç sadece laf ve kara propoganda üreten bir muhalif yapının karşısında bir tek birey bir tek fert ya da mini bir grubu dahi kaybetmemek için azami derecede dikkat ve rikkat üzre hareket etmelidir.

          Bunlar dikkate alınırsa uluslar arası düzlemde yaşanan inkişaf bi iznillah tüm Türkiye’yi kuşatarak bir heyecan dalgası oluşturmak suretiyle adım adım bizi zafere taşıyacaktır.

'' Onlar ağızlarıyla Allahın nurunu söndürmeye çalışıyorlar. Allah ise kafirler istemese de nurunu tamamlamaktan asla vazgeçmeyecektir.’’ Tevbe 32

          Elbette ve Allahın izniyle başaramayacaklar. Ama bize düşen vazifeleri asla ve asla unutmamalı ve ihmal etmemeliyiz…

          Vesselam

          Cevat YEK  

          29.12.2017 08:29