EĞİTİM ÜZERİNE -8

 

Dün küresel mafyadan bahsettik. Bugün ise onların pazarladıkları eğitim modelleri ve bunun için ortaya koydukları çabalardan bahsedeceğiz örneklik makamında…

Şu anda dünyanın birçok ülkesinde 19. yüzyıl şartlarında Avrupa toplumlarında temellendirilen eğitim sistemleri uygulanmaktadır. O dönemin şartlarına göre son derece gelişmiş ve ihtiyaçlara cevap verecek durumda olan bina, sınıflar, sıralar, tahta falan…

İnsanların sopayla terbiye edilmesinin şiar kabul edildiği 19. yüzyıl Avrupa’sında…

Ama bugün şartlar çok değişti.

Eğitimin tek kaynağı okul değil. Hatta okul artık bir eğitim kaynağı olmayı başarabilir mi bu şartlarda, onu da tartışmak lazım.

Toplum okul dışında eğitiliyor ve adeta belirlenen davranış kalıplarına sokularak karanlık sermaye odaklarının çirkin emellerine alet ediliyor.

Örneğin;

Feminizm gibi bir ucube icat eden batılı kafa daha yüz yıl öncesine kadar insan olup olmadığını tartıştığı kadına şimdi de tanrı muamelesi yapmaya çalışıyor.

Kadın ile erkeğin bir bütünün parçaları olduğunu bir türlü sindiremediler...

Maalesef bu hastalık bütün topluma fena halde sirayet etmeye devam ediyor. Dindarından dindar olmayanına, sağcısından solcusuna bütün kadınlar bu etkinin altında.

Sadece onlar mı?

Hayır. Erkekler er de bu etkinin altında.

Bütün çaba, kadının ezilmesinin önüne geçmek ve mutlu olmasını sağlamak…

Peki, ezilmekten kurtuluyor mu kadınlar?

Hayır, maalesef.

Dindarından dindar olmayanına, sağcısından solcusuna bütün kadınlar, maalesef, bir şekilde kullanılmaya ve ezilmeye devam ediyor.

Mutlu olabiliyor mu?

Hayır, maalesef.

Özellikle kadınlar çok mutsuz. Çünkü feminen bakış açısıyla tasarımlanan yeni hayatın onlara öğrettiği ile gerçekler örtüşmüyor. Erkekler karşısında ezilmemek üzere egosu şişirilen kadınlar, belki bir nebze ezilmekten kurtuluyorlar ama bu sefer de mutlu olamıyorlar.

Erkekler ise kadınlara nasıl davranmaları gerektiği konusunda yeteri kadar bilgili ve bilinçli olmadıkları için ya kadınları ezmeye çalışıyorlar ya da onların gücüne ve genel havanın baskısına boyun eğerek kabuklarına çekiliyorlar.

Erkekler yanlış yapıyor, kadınlar ise buna karşılık haklı olma mücadelesine girişiyor. Haklı da çıkıyorlar. Peki, mutlu oluyorlar mı? Hayır.

Hâlbuki “Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınlarında sizin üzerinizde hakkı vardır.” diyor kutlu peygamber. Yani bir ölçü vardır. Kadın fıtratının gereğini, erkek ise fıtratının gereğini yaparak mutlu olabilir. Aksi takdirde mutsuzluk kaçınılmazdır.

Bu benim alanım değil. Bu sıkıntıların çözüm yollarını hep birlikte araştırıp bulmamız lazım. Benim işim eğitim.

Her gün hır gür, kavga, bağrışmaların eksik olmadığı bir evden kaliteli eğitime hazır birey çıkabilir mi? Çıkamaz!

O zaman buraya da bir el atmak lazım.

Önceki yazılarda yazdım ama önemine binaen şununla bitireyim:

İyi bir eğitim için iyi bir aile ortamı şart. Bunun için ise değerlerimize uygun, kadını ve erkeği yarışa sokmayan, birlikte mücadele etmeye sevk eden evlilik öncesi ve sonrası eğitimler yapılmalıdır.

Kadın ile erkek eşit değil eş olmalıdır.

(devam edecek…)