KATAR hatası Ortadoğuda herşeyi birbirne KATAR

          Bundan bir kaç yıl önce siyasi meselelerde anlayışı zayıf olan bir arkadaşla konuşurken o dönemde henüz yeni çıkan İşid’i yani yeni adıyla Deaş’i sormuştu nedir bunlar diye. Ben de cevaben;

          -Sen İŞİDme demiştim o arkadaşa.

          Öncelikle piyasa da biz de çok iyi bilmiyorduk bu belayı. İşin içinde başka işler olduğunu tahmin ediyor olsak ta farklı kanaatleri dinlemeye ve anlamaya çalışıyorduk. Hatta bir dönem Suriye kökenli bir tanıdığımın tesiriyle ben de acaba demiştim? Özellikle öldürülen bazı Deaş militanlarının hristiyanlığa mensubiyetleri durmunu paylaşınca redderek şöyle demişti. Ölüme koşarak gitmek sadece iman işidir onlar kafir olsa yapabilirler mi demişti. Ben de ola ki bölgeyi bildiği için belki farklı ihtimal olabilir mi diye yoklamıştım kendimi. Ancak aileleri Esed rejimi tarafından katledilen insanlar meseleye daha duygusal bakarak sanki Deaş onların intikamını alıyormuş gibi hissedince bariz hataya düşmüşlerdi.

          O günlerde devam eden şii ve kürt baskıları dolayısıyla sunnilere sahip çıkacağı düşünülen ve Saddamın eski subaylarının ve hatta kızının da desteklediği haberleri de yapılmıştı. Belki de alanda destek oluşturma ve toplumsal bir taban kazandırma niyeti ile yapılıyordu tüm bunlar. Maalesef bizi aldatmaya dair her denemelerinde başarılı oluyorlar. Neden mi başarılı oluyorlar. Çünkü bizi bizden iyi tanıyorlar ve bu tanıma faaliyetlerine milyon dolarlar ayırıyorlar. Bu dolarları daha sonra yine bize ödetiyorlar. Yakın zamanda yaşanan ziyaretin gösterdiği de bundan başka bir şey değildir.

          Dün ise Katar meselesine ne diyrosun Hocam diye soran arkadaşa aynen şu cevabı verdim. Katar meselesi böyle giderse her şeyi birbirine katar. Abd ne olursa olsun istediğini alacaktır. Ama az ama çok. Hedefi yüz iken otuza, kırka razı olmak zorunda kalırsa kalanı için yine fırsat kollamaya devam edecektir. Bu sefer herkes yaşanan bu krizi hatırlayıp yeni sorunu daha kolay kabullenecek. İşin sırrı alışmakta. Önce hazırlayıp alıştırıp sonra duyarsızlaştırma politikası gereğidir bütün bunlar.

          Aytunç Altundal nasıl öldü sorusu ayrı bir muamma olarak bir kenarda dursun. Daha 1. körfez harekatı zamanlarında ABD Irak ve Suriye bölgesinde büyük bir terör örgütü hazırlıyor. Ve malesef kimsenin haberi yok bundan demişti ya acaba onun için öldürülmüş olabilir mi. Bizzat kendisinin ’’vücuduma kanser hastalığı enjekte edildi’’ cümlesi çok manidardır. Tabi FETÖ işiydi bu. Şimdi yazı akışında Deaş tan girip Aytunç Altundal’a oradan Fetö ve PKK hatta PYD- YPG ve bağımsız kürdistan’ın birinci aşaması Irak deneyi sonra da Katar ve ABD’ dan hatta ordan da İran’a çıkınca şaşıranlar var mı bilemiyorum. Bence oyun tam da bundan ibaret.

          Şeytanın bir çocuğu Kardinal Fetö ise diğeri Tüccar Trump, bir diğeri terörist eş başkanı Karayılan ise bir diğer kardeşi Bağdadi olması son derece normal. Bunlar çok kardeşli. Bazen kendilerine üvey kardeşler de buluyorlar. Sıra ile kullanılan diğerlerine yani Suud ve diğer körfez ülkelerine ne olduğunu ben çözemedim. Allah aklı bunlara sadece nefsi rahatlarını temin için vermiş sanki. Hiç bir değeri kalmamış islam ülkeleri yöneticisi olmuş/yapılmış zavallılar.

          Irak Kürdistan bağımsızlık için referandum açıklaması yapılınca tıpkı 15 Temmuzda ki gibi bence yanlış bir açıklama geldi sayın Başbakanımızdan. Ne demişti. Bu emir komuta zinciri içerisinde yapılan bir şey değildir. Bu bir kalkışmadır. Emir komuta zincirine uygun olması bir darbeyi haklı çıkarır, meşru kılar gibi bir ifade idi bu. Ben asla kabul etmiyorum bunu. Şimdi ise ‘’Irakın toprak bütünlüğü vurgusunun ardından bölgede zaten yeterince sorun var ve sorumsuzca verilmiş bir karar.’’diye bir açıklama söz konusu. Yani ortalık sakin olduğunda düşünülebilir mi demek oluyor bu. Böylelikle sorumlu bir kararmı olacaktır.

          Başka bir açıdan şöyle ifade edelim. Oya Akgönenç hanım efendinin de dediği gibi Katar meselesi neyin ört bas edilmesi için tasarlandı. Ya da her hangi bir sorun çıkmadan mesele kapanırsa hedef yine de gerçekleşmiş olacak mıdır? Yahut da Katar da darbe, ihtilal ya da bir iç çatışma filan çıksa ve mevcut yönetim savaşlı ya da savaşsız uzaklaşsa ABD İRAN’la hala sorunlu numarası yapmaya devam mı edecektir? Ya da şöyle soralım ABD bu hamle ile körfezde neleri test etmek istemişti. Türkiye Pakistan hatta Fas vb konuya ilgi gösterenler ve yapabilecekleri açığa çıkarılmak mı istenmişti? Bundan sonra bölgede neyi nasıl yapması gerekeceğini gözlemlemiş mi oldu acaba ABD ve İsrail AŞ.

          Daha nükleer anlaşma imzalandığı gece ben anlamıştım İran artık tarihte ki gibi tekrar bela olmaya başlayacak diye. Hatta artık ABD’nin stratejik yeni ortağı İran olacak demiştim. Şimdi ise renk değiştirerek Suud ile nikah kıyıyor ABD. Bahane hazır. Sizde birden fazla eşlilik normal. Biz de sizden öğrendik diye cevap verecektir. Bir kolunda İran diğerinde ise Suud olacak. Ne olmuş ki. Ne sakıncası var ki. Yukarıda bir koluna bizi diğerine PYD yi takmıyor mu? Ya da bir yandan Esed’ci takılıp bir yandan Deaş’a kazara (!) silah yardımı yapılmadı mı gözümüzün önünde?

          Körfez vb krizlerin her biri küçük birer hikaye. Hedef Arz-ı Mev’ud ve İsrail’e sunumudur o kadar. Suriye de Rakka operasyonu ile ne amaçlanıyor. Ya da aylardır devam eden Musul operasyonunun neden bit /iril/e/ mediği ne anlama geliyor. Yeterince masum kanı akmamış olabilir mi? Baba Esed ile Oğlunun içtiği kanın tedarikçisi konumunda olan ABD ve Rusya daha ne kadar ileri gitmeyi planlıyor merak konusu. Deaş bitirilemez; bitmemeli. Çünkü daha onunla işleri bitmedi. Arz-ı mev’ud’un kolay lokma olarak sunulabilmesi için daha Mısır ve Türkiye’nin parçalanması gerekiyor ki bu sadece kürtlerle yapılabilecek bir şey değil. Zorunlu olarak Mısır ve Suud’da da kullanışlı olan Deaş yaşamalıdır. Ardından İran’a da sıra gelecek ama şimdilik bir iyi bir kötü sürgit ilişikiye ihtiyaç var. Becerebilir de İran ile Türkiye’yi veya Pakistan’ı savaştırabilirlerse işler iyiden iyiye kolaylaşmış olacak kendileri için. İddia bizim canımız ve kanımız üzerine. Bakalım kim kazanacak. Seyrediyoruz hep birlikte…

          Bu bir savaş ve benzeri sonuç ortaya çıkarırsa karışmayan kalmamış olacak genel savaşa. Cephelerin sayısı bile bir solukta sayılamayacak kadar çoğalır ki asıl felaket budur. Zaten bir an evvel bitsin umudu ile canhıraş çırpınılan Irak ve Suriye cepheleri; diğer taraftan Yemen cephesi yeterince sorun iken hem de. İran her yerde ve bunun önünü açan Amerika şimdi Katar’a İran ilişkisi suçlaması yaparken ne kadar inandırıcı olabilirdi ki zaten. Ya da tüm bu sorunlardan sonra arası üç beş gün sürmeden yine STRATEJİK ORTAK olmayacaklarının garantisi var mı?

          Amerika Katar emirini davet etti ancak davet reddedilidi. Türkiye gerekeni yapıyor ve sonuç almaya başladı. Pakistan, Fas, Azerbeycan ardı sıra destek verdiler. Ortam duruldu veya geçici olarak yumuşadı. Ama rehavete kapılmamalıyız. En yüksek dikkat üzere hem içeride Fetö, Pkk belasına hem dışarda ki tüm düşmanlara karşı uyanık olmalıyız... Hayırlısı ile bakalım..

          Vesselam

          Selehattin DUMAN

          Eğitim Bir Sen İst Bir Nl. Şb. Bşk. Yrd.

          10.06.2017 03:20