Değerli dostlar.Böyle bir soruya neden gerek duyduğumuzu merak ediyorsanız, bu makaleyi okuyabilirsiniz.Aksi durumda zamanınızı daha başka önemli işlere ayırabilirsiniz.Okullar elbette kamu veya özel sektöründür.Benim burada bahsedeceğim kamuya ait okullardır.Evet okullar milli eğitimin kara kutusudur.Okullar değişim ve gelişimin formal olarak yaşandığı mekanlardır.Bu mekanlarda hayatlar hızla akar, zil sesi ile başlayan gün zil sesi ile son bulur.Akşam ise sessizliğe bürünür, okullar.Bahçedeki törenlerden, sınıflardaki derslere kadar işleyen bir dinamik var.Dersler bitmek bilmez, sıralarda oturmak zordur.Teneffüslerin nasıl geçtiğini kimseler anlayamaz.Bahçede oyuna dalan öğrencileri, nöbetçi öğretmen uyarır.Sınıfta  derse geç gelen öğrencileri ,tek ayak üzerinde bekleten öğretmenleri göremezsiniz artık.

            Son yıllarda eğitime ve eğitimciye o kadar rol yüklendi ki neredeyse yük altında ezildiğimizi kimseler görmek istemiyor.Milli eğitim öğretmenlerin müfettiş denetimini kaldıralı epey oldu.Ancak bu görevi yapan o kadar çok veli varki sormayın.147 ve BİMER bu fonksiyonu fazlasıyla yerine getiriyor.Bütün bunlar yetmiyor gibi birde öğretmen performansını ölçen yen bir sistem getirilmeye çalışılıyor.Ayrıca paydaş olarak görülen velilere hatta öğrencilere öğretmenleri değerlendirmeleri fırsatı veriliyor.Bu yenilik okullardaki öğrenci ve veli davranışlarını daha da yozlaştıracak.Allahtan bütün sendikalar bu sıkıntılı konuda bakanlığa baskı yapıyor.İnşallah bu yanlıştan en kısa zamanda dönülür.

            Kendini eğitim dinazoru olarak tarif eden Prof. Dr. Aytaç AÇIKALIN hocanın “okul müdürü kadardır.” Sözü şu anda il ve ilçe müdürlerimizin okul müdürlerine dikte ettiği bir söz haline geldi.Yine Aytaç hoca son mülakatında “Türkiye’de iyi öğretmen sorunu yok, iyi müdür sorunu var” gibi iddialı bir söz etmiş bu sözüne de müdürler ile ilgili sözüne de katılmıyorum.Evet Aytaç hoca eğitimin her kademesinde görev yaparak Türk eğitim sisteminin her birimini tanıma fırsatı bulmuş ender eğitimcilerden.Kitaplarındaki anekdotları okumuş, önemli fikirlerine hatta konferanslarına katılmış biri olarak söylüyorum.Son yıllarda toplumun eğitimcilere yüklediği sorumluluğun artışında çok fazla bir etkisi var.Gerek sosyal medya da, gerekse yaptığı eğitim çalışmalarında öğretmenlere çok güvendiğini söylemesi biraz motivasyon olsa da bence gerçeği değiştirmez.

            21 yüzyılda sınıfın tek hakimi artık öğretmen değildir.Öğrenci artık 30-40 yıl önceki öğrenci hiç değildir.Teknoloji artık zirvelerde geziyor.Bilgiye, kişiye ulaşmak artık nerdeyese ışık hızında ve bu durum maalesef insanları da hafifleştirdi.Bilim ucuzlayınca, insanda ucuzladı.Değer olarak bildiğimiz sevgi,saygı, hoşgörü, dayanışma,yardımlaşma, adalet anlayışı yeni kuşaklar tarafından anlaşılamadı.Haz ve hız çağında tek bir ideoloji var o da faydalı olan iyidir.İyiye sahip olmak için her yol mübahtır.İtibar suikastları hayatın her yerinde yapılır oldu.Dünya sahnesinde dostlar alış -verişte görsün tarzı hayatlar gırla gidiyor.Adeta gösteriş içinde yaşıyor, başkası ne der mantığı ile hareket ediyoruz.

            Devlet okullarında özellikle ilkokul ve ortaokullarda okullar müdürlerin ve müdürler ne yapıp yapıp okulunu güzelleştirmeli, geliştirmelidir.Bunu okulundaki öğretmen, öğrenci ve velilerle birlikte yapmalıdır.Kar tanesi çığdan kendini sorumlu tutmazmış.Gerçeğini hayat felsefesi etmiş öğretmelerin çoğunlukta olduğu bir okulda idarecilere Allah yardım etsin.Okul müdüründür, idarecilerindir onlar ne yaparlarsa yapsınlar okulun tüm sorunlarını çözsünler.Öğretmen gelir dersini anlatır ve gider.Velilerde biz vergimizi veriyoruz.Vatandaş olarak devletimize karşı görevimizi yapıyoruz, devlet yapsın aklındaysalar gelin okulu geliştirin.Müdür önce meslektaşını, sonra velilerini ikna etsin ve hizmet üretsin.Büyüklerimizde bizden süpermen olmamızı beklesin.Bu kadar süperben varken süpermen nasıl olacağız bilmiyorum? Devlet dahil herkes sahiplenmeden okulların gerçek fonksiyonlarını ifa etmesi ham hayalden ibarettir. ([email protected])