Ortaokul, 4+4+4 eğitim siteminin ortasında yer alan bir devredir. Ancak bu devre hem çocukluğun son döneminin, hem de gençliğin ilk döneminin yaşandığı kritik bir süreçtir. Geçiş mevsimleri olan sonbahar ve ilkbahar mevsimleri gibi 10-14 yaş grubunun gelgitleri fazladır. Eğitim uzmanlarına göre somut ve soyut işlemler döneminin geçişi de bu önemli döneme denk gelir. Fiziksel, ruhsal ve akademik yönden geleceğin şekillendiği ve insanın hataya en açık, bu önemli eşikte yaşadıkları pişmelerine vesile olacak ya olumlu ya da olumsuz olarak önemli izler bırakacaktır.

İnsan doğumundan itibaren giderek doğallığını kaybediyor ve her geçen gün yapaylaşıyor. Anasınıfında saflığın, masumiyetin en güzel örnekleri sergileyen çocuklar, ilkokullarda davranışları farklılaşmaya, ortaokullarda akranlarından çok fazla etkilenerek kendisi olmaktan çıkmaya başlar. Masumiyet yerini yapmacıklığa bırakır. Bu dönemde çocuklar hayalleriyle gerçek hayatları arasında sürekli gidip gelirler. Bazen kurguladıkları şeyleri gerçekmiş gibi anlatırlar. Tatlı yalanların söylendiği, oyunların şakalaştığı, çatışmaların, kavgaların arttığı bir dönem ortaokul dönemidir. Büyüklerinde ne oluyor bu çocuğa, anlayamıyorum demeye başladığı bu dönemde aile içinde de derin uçurumlar   oluşmaya başlar.

Birey olmanın zirve yaptığı bu dönemde ait olmaktan kaçış vardır. Kıyaslanmaktan hoşlanmayan ergen, alıngandır, mutsuzdur, huysuzdur. Kuyruğundan kıl aldırmaz, önemli konuların önemsiz, önemsiz konuların çok önemli olduğu bu çağda akıl karışır, işler karışır. Kendi rüştünü ispatlama duygusu baskındır. Ben de varım ve siz beni, benim istediğim gibi kabul edin mesajı ön plana çıkar. Beğenme ve karşı çıkma davranışları abartılıdır. Bu dönemde sevme ve sevilme ihtiyacı artar. Yalnızlık, içine kapanma, küsme, kapris, kıskançlık daha bir  çok olumsuz davranışlar yansır. Çocukluk yapanları anlayabiliriz belki, ancak delikanlılık yapanları anlamakta zorlanırız.

Ortaokulların aile desteği de zayıflamıştır. Ne maddi ne de manevi destek neredeyse yok sayılır. Veli olmakta bu evrede istenmeyen bir olgudur. Herkesin şikâyetçi olduğu bir öğrencinin durumunu konuşmaya veliler gelmek istemez. İlk delilik çağında zor kontrol edilen çocuk ne yapacağı kestirilemeyen bir canavara dönüşür. Maceracılık bu dönemin en belirgin özelliklerinden biridir. Okudukları kitaplarda sürükleyici olduğunda okuma alışkanlığı kolay kazanılır. Bu zaman diliminde çocuklar her şeyi denemek isterler. En fazla dersten kaçma, okuldan kaçma, evden kaçma bu devirdedir.

Ortaokullar manevi yönden öksüz, maddi yönden yetim çocuklar gibidir. İmam-hatip ortaokullarını dışarıda tutarsak elektrik, su, telefon ve internet gibi temel giderler dışında hiçbir ödeneği olmayan ortaokullar velilerin, idarecilerin insafına, marifetine terk edilmektedir. Davranışların en fazla bozulduğu bu zor dönemde okul idarecileri bir de okulun eksiklerini yerel imkânlarla giderme mecburiyetini yaşarlar. Günümüzde ailelerin uyguladığı neo liberal terbiye yöntemleri ile okulların koridorları, sınıfları, bahçeleri çekilmez hale getiriliyor. Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler demekle çocukları mutlu edemediğimizi de yaşayarak öğrendik. Eskiden aşırı baskı ile yetiştirilen çocuklar büyüyünce anne baba olduklarında büyüklerinin yaptığının tam tersini yaptılar, çocukları onları baskıladı. Her dediği yapılan çocuklar yoldan çıktıkça anne babalar, öğretmenler çileden çıkmaya başladı. Patlamaya hazır bomba gibi olanların çatıştığında olabilecekleri tahmin etmek zor değildir. Mayınlı tarlalara dönen evler ve okullar çekilmezlikte zirve yaparlar. Ortaokullar zor bir dönemde ortada bırakılmamalıdır. Devletimiz ortaokulların güvenlik, sağlıkçı, memur, hizmetli ve öğretmen ihtiyacını acilen karşılamalıdır.