SİYASİ İTTİFAK VE FİKRİ İTTİFAK

(MİLLİYETÇİ İKTİDARA HAZIR OLUN)

          Türkiye yönetim biçimi dolayısıyla bir çok siyasi ittifaklar yaşamış bir ülke. Belki bunun ilk sebepleri ve zemini arasında koalisyonları sayabiliriz. Yani ilk kez mecburi birliktelikler resmi görev icabı olmuş ve bir birini tanıyan siyasiler gerektiğinde mecliste gerektiğinde seçim öncesi meydanlarda hatta bazen mecliste olup iktidar ortağı olmadan sadece dışarıdan destekleme üzerine bir çok model ortaya çıkmıştır. Tüm ülkeyi en çok şaşırtan birliktelik ilk olarak ikisi de şimdi hayatta olmayan liderler arasında yapılmıştı. İlk beraber yönetim modeli olan MSP - CHP koalisyonu bir çok iyi işlere imza atmış olmasına rağmen özellikle İslami kesim açısından bedel ödetilmeye çalışılan bir süreç yaşatmıştır MSP’ye.

          Kıbrıs çıkarması ve fethi gibi çok büyük bir icraatin başarılması siyasi tarihimiz açısından önemli bir mihenk taşı özelliği taşımıştır. Koalisyon da olsa milli meselelerde ortak bir icranın zorluklarına rağmen mümkün olduğunu ortaya koyması bakımından çok önemli derinlikler içermektedir. Her ne kadar farklı siyasi organizmalar olsalar da bir birlerini anlamasa ve kabul etmeseler de bir çok anlamda bir birlerine yabancı olsalar da bunu başarmışlar. Ve hatta mecliste çok güzel atışmaların da yaşanmasına vesile olan bu diyaloglar uzun yıllar hafızalarda yer etmiştir. Şimdilerde bu şık atışmalar artık maalesef kalmadı. Çok zeki bir siyasi olan Erbakan da Şair olan Ecevit de artık öte alemdeler.

          O günlerde yapılan bu ittifak ile elde edilen Kıbrıs Fethi dışında özellikle İslami kesim için bir çok iyileştirme faaliyetleri yapılmış olmasına rağmen yine aynı kesimden en şiddetli muhalefetle karşılaşmış olması bir kader değilse eğer bir tekerrür idi. İkinci Abdulhamit’in yalnızlığı ile baş başa bırakılmak istenen bir Erbakan vardı artık sahnede. Kendi insanı tarafından anlaşılmayan bir lider olarak haykırıyor ve diyordu ki;

          - Ey kasketli bakkal Hasan bir defa olsun düşmanlardan önce sen anla bu işi. Bu mücadelenin senin için olduğunu ilk defa olarak sen erken anla ve sahip çık memleketine.

          Ama üstad Necip Fazıl’ın da dediği gibi '' tohum saç tutmazsa toprak utansın.’’ Ve o tohumlar ağaca durdu ve meyveleri derilmeye başlandı. O çalıştı yılmadan usanmadan ve milletin yüzü güldü nihayet artık.

          Tekrar siyasi ittifak meselesine dönecek olursak özellikle Refah, Mçp ve Idp ittifakı sadece meclise girene kadar sürmüş ve elli iki günde bitmiş olsa da bu günlerin temelini atmıştı. Çünkü artık Refah mitingilerine katılan bu yeni ekipler o partiye farklı bakmaya başlamıştı. Ve daha sonrasında bir çok kişi siyasi olarak bu saflarda mücadele etmeyi veya Refah partisini daha yakinen tanıyınca oraya oy vermeyi tercih etmişti. Çünkü Refah’ın seçmeni de siyasetçisi de yüksek bir bilinç ve bağlılık içerisinde idi. Kendisinden ayrılan kopan olmadığı bir yana bu ittifakla daha güçlü hale geldi. Her seçim daha yüksek oylarla iktidarı zorlayacak bir potansiyel yakalamış oldu. Bunun en önemli yanı şu idi. Refah ittifak ile fikirlerini daha çok yaygınlaştırmış ve etkin hale getirmiş oldu.

          Şimdilerde birkaç seçim ittifakı arayışı ya da otomatik oluşumu söz konusudur. Bir yanda Sol temelli (Chp-Hdp-İyi) RTE muhalefeti üzerine bina edilmiş ittifak; diğer yanda (Ak Parti ve Mhp ) (Bbp ve Sp için çalışmalar sürüyor bildiğimiz kadarıyla.) Milli değerler merkezli Sağ ittifakı. Sıkı durun Türkiye iki partili seçim sisteminde Sol’a karşı hangi siyasi oluşumu koyacağını belirleyeceği günleri yaşıyor. Bu günlerin seyrine bakarsak pek İslamcı siyasetin olabileceği izlenimini alamadığımı söylemem gerekir diye düşünüyorum. İsterseniz bir önce ki ittifakın sonucunu düşünelim. Daha bağlı ve sayısal gücü büyük olan siyasi oluşum mensuplarının güçlenerek çıktığı bir vaziyet görmüştük. Şimdi ise bağlılık bir yanda sayısal üstünlük diğer yanda.

          Özellikle Afrin’e yapılan Zeytin Dalı ve öncesinde Fırat Kalkanı operasyonları sırasında ortaya çıkan Türk kimliğimiz ve Kızılelma söylemi ve Turan hedefi dikkate alındığında. Sonra bu Kızılelma ifadesinin Cumhurbaşkanının ağzından çıkışı dikkate alındığında. Ve daha sonra cılız da olsa Kızılelma ve Turan ilke, ülkü ve hedeflerinin ifade edilmelerinin eleştirilmesine karşı Devlet Bahçeli’nin yüksek perdeden öfkeli ve hakaretamiz açıklamaları düşünülünce…

          Türkiye gelecek dönemlerde sağ iradenin seçmen kitlesini kaldırmak üzere Recep Tayyip Erdoğansız kaldığında ortaya çıkacak zemini kaydığı yer belli olacaktır sanıyorum. Ama Türkiye’de ki İslamcı Siyasetin bitişi ve Milliyetçi siyasetin büyük bir baskınlık kazanacağı zaman ve zemin oluşacağını görmek çokta zor olmasa gerektir. Ancak Türkiyeye lazım olan mutlak surette ve tavizsiz kardeşlik temelli siyasettir. Bunu ise her hangi bir milliyet zemininden sağlamak neredeyse imkansızdır. El an Hüda Par ve Mhp’ nin desteklediği bir Ak Parti bu kardeşlik mesajını verebiliyorsa bu onun İslamcı kimliği ile doğrudan alakalıdır. Aksi halde bu iki siyasi yapının aynı karede olmaları oldukça zordur.

          Her ne kadar Mhp Türk İslam ülküsü dese de veya Hüda Par düşüncede İslam merkezli ve Kürt bölgesi Partisi olsa da yani her ikisinin de idealleri içerisinde islam olsa da birliktelik veya direkt dirsek teması pek mümkün gözükmemektedir. Trt de yapılan dizilerde de Müslüman kimliğimiz kadar Türk kimliğimiz de ön plana çıkmaktadır. Elbette bunda bir mahzur olmamakla birlikte toplumsal tabanın fikri temelendirmesi açısından ele alındığında Kürt kimliği üzerinden yapılan manipülasyonlar dikkate alındığında demek istediğimiz vuzuha kavuşacaktır diye düşünüyorum.

          Dolayısıyla ülke sathında savaş ortamından kaynaklı fikri kaymaların kalıcı olmamasını temin ise mevcut iktidar partisine düşmektedir. Çünkü sadece sayısal çokluk değil aynı zamanda iktidar gücünü de uhdesinde bulundurması dolayısıyla bu meseleyi daha derin bir boyutuyla ele almalı ve geleceği inşa çalışmasında kime ne kadar iş ve vazife kime ne kadar söz ve fikir hakkı tanınması gereği ile ilgili çalışmaların hız kazanması gerektiğini düşünüyorum. Alternatif fikri temelin özellike kırılma yaşanmadan kardeşlik üzerinde olması ihtiyacı hava kadar su kadar yaşamsaldır.

          Yeri gelmişken mevcut sistem içinde sorun olmayan ve ırk temelli siyasi anlayış her ne kadar bu günlerde ılımlı bir çizgi izliyor olsa da içerisinde Devlet Bahçeli’yi olduğu kadar Oktay Vural’ları da içermektedir. Bazı açıklamalarında neredeyse Kemalizm’in yılmaz savunucusu heline geldiğini gördüğümüz hatta özelde M Kemal'e Başbuş hitabını kullandığını bildiğimiz Mhp milletvekillerinin şu sıralar sesinin kısık olması bu fikirlerin olmadığı anlamına gelmez. Tamamen konjonktürel olarak sesi kısılmışlardır o kadar. Bu meseleye uzun zamandır kafa yoruyor ve Devlet Bahçeli’nin bu kişileri nasıl susturduğunu merak eder dururdum. Ama artık anlaşılmaktadır ki hedef Kızılelma ve ülkü Turandır. Ya da Kızılelma Ülkü Hedef Turan. Ama bir şeyin altını iyi çizmek gerekir.

          Fransız ihtilali ve getirdikleri artık eskidi ve Avrupa Papa önderliğinde birleşirken hiç biri ırk derdinde olmayı öncelemiyor. Güçlü olmayı önceliyor. Dolayısıyla basit şekilde meseleyi Hilafete getireceğimizi sananlar aldanır ama İslam ortak paydasında hem tüm İslam dünyası hem Türk kimliğİ ile tüm Türk dünyasını aynı potada eritmeyi başarabilecek tek ülke olduğumuzun farkında olursak iyi olur derim ben. Tekrar olarak ülkede geleceğin siyasi iktidarını doğru tarafta yani Milletin tarafında tutmak istiyorsak ve hem dış hem iç düşmanlar karşısında esaret ve eziklik yaşamak istemiyorsak tüm aşırı uçlardan uzak bir siyasi yapının devamlılığını temin etmek üzere daha çok çalışmalı daha çok feadakarlık yapmalıyız.

          Vesselam

          Selehattin DUMAN

          Kendi Kurduğu Şeyin İst. Şb. Bşk.

          28.01. 20128 16:40