ÜLKEMİZDE NEDEN İYİ ÖĞRETMEN YETİŞMEZ?

Bu ülkenin en temel sorunu nedir diye soracak olsak, alacağımız cevaplar farklı da olsa, bu cevapların temel dayanak noktası, kuşkusuz eğitim olacaktır. Eğitimde kalitenin yakalanması ve arttırılması ise, her şeyden önce, öğretmen adaylarının iyi bir şekilde yetiştirilmeleri ve göreve başladıktan sonra da, mesleklerine olan bağlılıklarının arttırılması ile sağlanabilir.

Eğitimin en önemli ögesinin öğretmen olduğu gerçeği, ülkemizde uzun süreden beri unutulmuş gibi. Ne doğru dürüst öğretmen yetiştirme ve seçme stratejimiz, ne de kariyer gelişimini sağlama ve ödüllendirme sistemimiz var.

Ülkemizde dünya çapında doktorlar, müzisyenler, avukatlar, mimarlar mühendisler, tasarımcılar bulmak mümkün. Çünkü, bu meslek gruplarının, mesleklerinde ilerlemesini sağlayacak motivasyon araçları fazlası ile mevcut. Öğretmenlerin ise gelişimini, kariyer yapmasını, mesleğinde ilerlemesini, başarılarının takdir edilmesini sağlayacak bir yapı henüz mevcut değil. Son dönemde öğretmenlerin toplum nezdinde itibarlarının düşürülmesi de bu yapıya tuz biber olmuş durumda.

Öğretmene yatırım yapmak, ülkenin geleceğine yatırım yapmak demek olduğunu bilmek için, müneccim olmaya gerek yoktur. Peki ülkemizde öğretmene yatırım yapılıyor mu? Mesele uzaktan eğitim vermek, hizmetiçi seminerler düzenlemek ise kısmen evet diyebiliriz. Ancak meselenin bundan çok daha fazla boyutu var.

Ülkemizdeki öğretmen seçme ve yerleştirme modeli aşağı yukarı şöyledir: Üniversitelerin Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki değişimlerden, gelişmelerden, yönetmeliklerinden haberdar olmayan akademisyenlerin yetiştirdiği, daha doğrusu yetiştiremediği yeni mezun bir öğretmen adayını,  KPSS denilen sınavla bir güzel körelttikten sonra, çalışma şartlarının çok zor olduğu bölgelere göndermek, estetikten yoksun köhne binaların ve orta çağdan kalma sıraların bulunduğu okullarda, kalabalık sınıfların ve 5. sınıfa geldiği halde okuma yazmayı çat pat öğrenmiş çocukların karşısına çıkarmak, böylece daha mesleği sevme farkındalığını sağlamadan, öğretmenlikten ve hayattan nefret eder duruma getirmektir. Üstelik bu öğretmenlere psikolojik destek sağlama, dünyadaki eğitim alanındaki gelişmelerden haberdar etme, meslektaşları ile sorunlarına paylaşma ve çözüm yolları bulma tarzı çalışmaları da yapmayarak moral ve motivasyonlarını azaltmaktır.

Öğretmenlerin yeteneklerini mesleki geliştirmelerini engelleyen pek çok unsur vardır. Klasik yöntemlerle yetiştirilmiş öğretmenlerden, yapılandırmacı yaklaşıma uygun etkinlik temelli eğitim yapmalarını isterken, diğer taraftan, Seviye Belirleme Sınavı koyarak okulların dershaneleşmesine zemin hazırlamak, bunların başında gelenlerinden biridir. İldeki SBS başarısı, idarecilerinin kariyerlerini yakından etkileyeceğinden, okullara SBS’ye hazırlık mahiyetinde aylık deneme sınavları yapmaları için baskı yapmaları artık doğal karşılanmaktadır. Bu durumda öğretmenler, öğretmen kılavuzu ile SBS’ye hazırlık kitapları arasında sıkışıp kalmaktadır.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeniden yapılanırken geçirdiği değişimin yarattığı belirsizliklerin yaşattığı şoklar, öğretmenleri gelişimine ket vuran diğer bir unsurdur. Belirsizliğin getirdiği kaos ortamı, öğretmenleri ne yapılması gerektiğini bilemez duruma getirmiştir. Öğretmenlerin görüşü alınmadan ve öğretmenlere gerekli bilgi ve donanım sağlanmadan konan seçmeli derslerdeki karmaşa ve verimsizlik buna en güzel örnektir.

Sisteme uyum sağlayamayan, mesleki başarıyı umursamayan, öğretmenliği basit bir meslek gibi gören sözde eğitimcilerinde sistemin içerisinde kalması, bu tür öğretmenleri öğretmenlik mesleği ile ilişkisini en kısa sürede kesecek kanunların olmaması da öğretmenlerin saygınlığını azaltan ve mesleki gelişimine engel olan nedenlerden bir diğeridir. Mesleği ile barışık olmayan öğretmenlerin, meslekten çıkarılmasını çocuklarımızın yüksek yararı açısından düşünmek zorundayız. Şizofren bir öğretmeni görevden almak bile neredeyse imkansız olduğu bir ülkede, öğretmenlikten bihaber sözde öğretmenleri nasıl görevden alacaksınız, o da ayrı bir mesele.

Öğretmenlerin mesleki kitaplar ile barışık olmaması, öğretmen gelişimini ve verimini engelleyen diğer bir unsurdur. Çok  az öğretmen mesleğine dair kitapları okumaktadır. Bir öğretmenin mesleğinin ilk beş yılında hangi eserleri okuması gerektiği konusunda öğretmenin yüz temel eseri şeklinde bir çalışma yapılması yerinde olacaktır. Milli eğitim Bakanlığı’nın bu yönde bir çalışması maalesef yoktur.  Öğretmenlere yapılan sene başı eğitim öğretim yardım ödeneğinin bir kısmı, nakdi yardım yerine, mesleki kitaplar vermek şeklinde olması çok yerinde bir karar olacaktır.

Yeni atanan öğretmenlere, rehberlik edecek yeterlilikte yeterince öğretmen bulunmaması, öğretmenlerin çalışma koşulları ve ücretlerinin diğer devlet memurlarına göre iyi olmaması, okullar arasındaki, çalışma koşulları yönünden farkların aşırı derecede artması, öğretmen yetiştirme işinin sadece üniversitelere bırakılması vb. durumları burada sayamayacağımız onlarca neden arasında öne çıkanlar olarak sıralayabiliriz.