Çoğunluğu Eğitim Sen üyesi 11 285 öğretmenin, 29 Aralık ( Kısmen 21 Aralık ve 12-13 Ekim eylemleri) eylemine katıldıkları gerekçesiyle açığa alınmalarının üzerinden 1 ayı aşkın bir süre geçti. Bu sürede konuyu okul toplumunun (Öğrenci-öğretmen-veli-yönetim) bütün kesimlerini ilgilendiren ve duygusal, eğitimsel, hukuksal ve siyasal yönleri olmak üzere çeşitli boyutlarıyla değerlendiren yazılar kaleme aldık.

Açığa alınma sürecinin uzaması ve Bakanlık yetkilileri tarafından yapılan çeşitli açıklamalar, söz konusu öğretmenler hakkında birtakım disiplin cezalarının, yer değiştirme, yöneticiliğin üzerinden alınması ve meslekten ihraç gibi idari yaptırımların uygulanacağını gösteriyor.

Daha önce de defalarca belirttiğimiz gibi, bu ceza ve yaptırımların tümü hukuksuzdur ve hayata geçirildiğinde er geç ulusal ya da uluslararası yargıdan dönecektir.

Ancak bu noktaya gelinmeden önce konunun bir başka yönüne dikkat çekmek istiyorum. Şöyle ki;

Anayasanın 51.maddesine göre çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptirler.

Sendikalar; çalışanların ortak hak ve çıkarlarını korumak, sorunlarını çözmek için kurulmuş ekonomik ögeler taşıyan; devlet, siyasi parti gibi örgütlenmelerden bağımsız örgütler olarak tanımlanabilir. Johns sendikalar için “ilk sivil toplum aktivistleri arasında yer alan orijinal sivil toplum örgütleridir.” demiştir. Johns‟a göre sendikalar bireysel olduğu kadar toplumsal sorunlara da çözüm arayan en belirgin sivil toplum örgütlerinden biridir. Aynı şekilde sendikalar, herhangi bir meslek veya sanatla uğraşanların ve genellikle işçi ve işverenlerin kendi topluluklarını ilgilendiren ortak ekonomik, toplumsal ve kültürel çıkarlarını korumak ve geliştirmek için kurdukları mesleki birer kuruluştur.[i]

Sendikalar sivil toplum örgütü olma işlevleriyle, üyelerinin sadece ekonomik, mesleki ve özlük sorunlarıyla değil, toplumsal ve kültürel çıkarlarını da korumak ve geliştirmekle yükümlüdürler.

Bu anlamda halen kurulu bulunan dört eğitim sendikasından Eğitim Bir Sen tüzüğünün 3.maddesinde,[ii] temel insan hakları ilkelerine dayanan, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu, millet iradesine de milletin seçtiği idareye de saygı gösterilen, katılımcı demokrasinin yerleştiği, özgür birey ve sivil toplum örgütlerine gerçek anlamda var olma ve düşünce üretip teklifler sunma hak ve imkânlarının  hayata geçirildiği, kimsenin ötekileştirilmediği, farklılıkların zenginlik olarak kabul edildiği, ücretlerde ve gelir dağılımında adaletin sağlandığı, demokratik sosyal hukuk devleti olmanın gereği olarak her vatandaşın devlet imkânlarından eşit şekilde yararlandığı, medeniyet köklerimizde var olan değerleri idrak etmiş daha özgür, daha müreffeh ve daha mutlu insanların yaşadığı daha güçlü, daha zengin Türkiye’yi var etmeyi amaçlar, hükmü;

Türk Eğitim Sen tüzüğünün 3.maddesinde; [iii] Anayasada ifadesini bulan, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne, millî ve manevî  değerlere, insan haklarına, demokratik ve laik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalarak, demokrasinin korunup bütün kurum ve kurallarıyla yerleşmesi ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaşılması yolunda çaba göstermeyi, toplum ve iş barışını tesis ederek devlet-millet kaynaşmasına ve sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunmayı, hür sendikacılık anlayışı içerisinde, üyelerinin ekonomik, sosyal, kültürel ve meslekî hak ve menfaatlerini korumayı ve geliştirmeyi…amaç edinmiştir, hükmü;

Eğitim Sen tüzüğünün 2.maddesinde; [iv] tüm maddi ve insani değerlerin yaratıcısının emek olduğundan hareketle; evrensel değerleri gözeten ve yerel farklılıkları zenginlik olarak kabul eden bir emek örgütü olarak savaşsız ve sömürüsüz bir dünya hedefiyle ülkemizde ve dünyada her türlü baskıcı yönetime karşı demokrasi ve dayanışma kültürünü savunur. İnsan hakları ve temel özgürlüklerin bütünlüğü içinde, din, dil, ırk, cinsiyet, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği, siyasal düşünce farkı gözetmeksizin bütün üyelerinin ekonomik, demokratik, akademik, sosyal, kültürel, hukuksal, siyasal, mesleki özlük hak ve çıkarlarını koruyup geliştirmeyi, üyelerine insanca bir yaşam düzeyi sağlamayı savunur. Toplumun bütün bireylerinin, temel insan hakları ve özgürlükleri doğrultusunda, herkesin kendi anadilinde, cins ayrımcı olmayan, eşit demokratik, laik, bilimsel, parasız ve kamusal nitelikli eğitim görmesini savunur…hükmü;

Eğitim İş tüzüğünün 3.maddesinde; [v] Başta üyeleri olmak üzere tüm emekçilerin ortak ekonomik, sosyal, özlük, mesleksel, sendikal hak ve çıkarlarını koruyup geliştirerek onlara daha onurlu ve saygın bir yaşam düzeyi sağlamak için mücadele eder. Ülkede yaşayan herkesin çağdaş, bilimsel, laik, demokratik, eşit, parasız ve nitelikli eğitim hakkı olduğunu savunmaya, bu hakkın yaşama geçirilmesi için mücadele eder. İş güvenliği, çalışma hakkı, sosyal adalet ve sosyal güvenlik mücadelesi verir… hükmü yer almaktadır.

Bu dört büyük sendikanın da tüzüklerinde  sendika olmalarının gereği olarak, üyelerinin ekonomik, mesleki, özlük sorunlarının çözümü için mücadele edilmesinin yanında, sosyal ve kültürel haklarının korunup, geliştirilmesi, sosyal devlet ilkesinin sağlanması için mücadele, toplum ve iş barışını sağlamak için çaba ve genel anlamda demokratik bir ülke hedefi için mücadele edilmesi amacı da vardır.

Sendika kurma hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller 4688 sayılı yasayla düzenlenmiş, sendika ve konfederasyonların yetki ve faaliyetleri bu yasanın 19.maddesinde yer almıştır. Bu maddeye göre de sendikalar tüzüklerindeki amaçlar doğrultusunda sendikal faaliyetler yapma konusunda yetkilendirilmiştir.

Bu düzenlemelere göre her bir sendika çeşitli eylemler yapmış ve halen yapmaya da devam etmektedir. Sendikaların web siteleri incelendiğinde basın açıklamaları, toplantılar, yürüyüşler ve 1 saatlik, yarım günlük, 1 günlük, 2 günlük iş bırakma eylemleri, serbest kıyafet eylemleri, laikliğe ve laik eğitime ilişkin eylemler yaptıkları görülecektir.

Örneğin, eğitim sendikalarının web sitelerindeki güncel haberlere bakıldığında, Eğitim Bir Sen’de üç, Türk Eğitim Sen’de iki, Eğitim Sen’de iki, Eğitim İş’te de en az beş haberin eğitimle doğrudan ilgisi bulunmamaktadır.

Yine sendikaların basın açıklamalarına bakıldığında; Srebrenitsa katliamından, Doğu Türkistan sorununa, Mısır’ın devrik cumhurbaşkanı Mursi’ye verilen idam cezasından, Hocalı katliamına, Başbağlar katliamından, Sivas katliamına, Lozan antlaşması tartışmasından, Anıtkabir’de oyun alanı yapılması  tartışmalarına, Tarık Akan’ın ölümünden, Suriye’nin bütünlüğünün korunmasına, 15 Temmuz darbe girişiminin kınanmasından, yurtiçi ve yurtdışı terör saldırılarının kınanmasına kadar çok çeşitli ve eğitimle, mesleki ve özlük haklarla doğrudan ilgisi olmayan açıklamalar olduğu görülecektir.

Son yılların önemli hak ve özgürlük mücadelelerinden biri olan ve bizim de konuyla ilgili onlarca yazı kaleme aldığımız serbest kıyafet eylemlerinin de öğretmenlerin eğitim, mesleki ve özlük haklarıyla doğrudan ilgisi bulunmamaktadır. Din ve vicdan özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken serbest kıyafet eylemleri sonucunda kadın çalışanların başörtüsü özgürlüğü kazanılmış ancak erkek çalışanlar için eylemler halen devam etmektedir. Şimdi dört eğitim sendikasının da karar altına almış olduğu ve halen uyguladığı serbest kıyafet kararı, Hükümetin, sendikal kararları yok saymasıyla farklı bir boyuta bürünerek mer’i mevzuata aykırı eylem olarak değerlendirilip, ceza uygulanması yoluna gidilirse ne olacaktır?

Hükümetin, Eğitim Sen tarafından 9 ay önce yapılan 29 Aralık eylemini suç kategorisine koyup, ceza yaptırımı uygulaması yoluna gittiği gibi, Eğitim İş'in 3 Mart Atatürk ve Laiklik eylemi gibi 1 saatlik derse girmeme eylemi hakkında da işlem yapmayacağının garantisi var mıdır?

Ya da otoriterliğin dozu arttıkça, sendikalar tarafından yapılan kokart takma, okul panolarına afiş asma, basın açıklamasına katılma gibi eylemlerin de suç kategorisine konulmayacağını kim söyleyebilir?

Bugün suç sayılmayan serbest kıyafet, başörtüsü takma gibi eylemlerin yarın suç sayılmayacağı belli midir?

Bu nedenlerle sendikal eylemlerin suç sayılması tehlikeli ve sonu gelmez anti-demokratik uygulamaların yolunu açacaktır. Eğitim sendikaları, eylem ayrımı yapmaksızın sendikal eylemlere sahip çıkmalıdır.

Genelde Hükümetin ve özelde MEB’in yönelimi gittikçe otoriterleşmekte ve tehlikeli bir hal almaktadır. Hukuka ve hukukun üstünlüğüne, sosyal devlet ilkesine, Uluslararası sözleşmelere, AİHM kararlarına, Anayasa mahkemesi, Danıştay, İdari ve Adli mahkeme kararları ve içtihatlarına aykırı kararlar almak ne Hükümetin ne de MEB’in elini rahatlatmayacak, aksine ülkenin dış dünyadan kopmasına ve içine kapanmasına yol açacaktır.

Olağanüstü hal koşulları gelip, geçicidir ve ilelebet sürmeyecektir. Ülkenin olağan koşullara bir an önce geçmesi, önümüzdeki yıllarda iş barışını ve toplumsal barışı dinamitleyecek olan sendikal eylemlere ceza verilmesi uygulamasının bir an önce sonlandırılması gerekir. Aksi halde iktidarı eline geçiren siyasal gücün kendi ideolojik öncüllerine göre suç belirleyeceği kaotik bir ülke konumuna gelişimiz an meselesidir.

 

 

[i]  Ayşe ULUTAŞ- İnci SÖNMEZ (2011) EĞİTİMCİ KADINLARIN SENDİKAL ÖRGÜTLENME EĞİLİMLERİ VE SENDİKAL SÜRECE KATILIM DÜZEYLERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME ( Eskişehir Örneği).

[ii] http://www.egitimbirsen.org.tr/ebs/tuzugumuz Erişim Tarihi: 11.10.2016

 

[iii] http://www.turkegitimsen.org.tr/mevzuat_liste.php?Id=29 Erişim Tarihi: 11.10.2016

[iv] http://egitimsen.org.tr/hakkimizda/tuzugumuz/ Erişim Tarihi: 11.10.2016

[v]