“Uzaktan cihazlı elektromanyetik zihin-beden kontrolü ve yönlendirmesi” şeklinde çerçeveleyebileceğimiz TELEGRAM, araştırmacıların kayıtlarına ve mağdurların ifâdelerine göre, ABD, Rusya, İngiltere, Kanada, Çin, Hindistan, Tayvan, Japonya, Almanya, Avusturya, Fransa, Avustralya, İsveç, Danimarka, Norveç, Finlandiya, İspanya, İtalya, Portekiz, Hollanda, Belçika, Çek Cumhuriyeti, İsviçre, Romanya, Macaristan, Polonya, İrlanda, Sırbistan, Yunanistan, Arnavutluk, Yeni Zelanda ve –maalesef!- TÜRKİYE başta olmak üzere, dünyanın bellibaşlı tüm devletleri (buna Bhutan, Litvanya ve Slovenya gibi haritada zor bulunan küçük ülkeler bile dahil) tarafından muhtelif versiyonları kullanılan, “insanlığa karşı suç” kapsamında olduğu için tüm bu devletlerce “millî güvenlik” bahanesiyle inkâr veya örtbas edilmeye çalışılan, buna rağmen özellikle ABD ve Sovyetler Birliği’nin başı çektiği zihin kontrol projelerinin sayısız resmî, hattâ bazen akademik belgeyle kamuoyuna sızması engellenemeyen, dünyanın her köşesinde münferid veya örgütlenmiş mağdurları bulunan , Türkçe kaynaklarda dahi onbinlerce (dünyada yüzbinlerce) sayfalık ve yüzlerce saatlik sesli-görüntülü materyalle ifşâ edilen bir istihbarat, psikolojik savaş, askerî operasyon, zihin yönlendirme, şahsiyet değiştirme ve hem ruhî hem fizikî işkence metodu yahud teknolojisi…

Mirzabeyoğlu’nun dikkatimizi çektiği üzere, aslında “kullananın amacına hizmet eden”, yâni şimdiki gibi kötüye kullanılmak yerine, insanlığın hayrına da kullanılabilecek, hattâ buna yönelik birtakım İKİNCİ DERECEDE “yan ürünler”inin literatüre aksettiği ve özellikle tıbbın hizmetine sunulduğu bir teknoloji bu. TELEGRAM’ı araştıran bazı uzmanların aynen ifâdesiyle, “sağırları işittirebilecek, körleri gördürebilecek” bir teknoloji. Fakat bugün bu amaçla kullanılmıyor ve TELEGRAM teknolojisinin BİRİNCİ DERECEDE “marifetleri”, neredeyse tamamen GAYRİ İNSANÎ yâni ŞEYTANÎ amaçlara tahsis ediliyor.

O hâlde, “kullanılma amacı”ndan dolayı şeytanî bir uygulama olarak nitelendirdiğimiz TELEGRAM’dan ayrı bir yerde, TELEGRAM’da kullanılan sözkonusu teknolojiyi TELEGRAM TEKNOLOJİSİ şeklinde ve yeri geldiğinde müsbet yeri geldiğinde menfî bir nitelemeye tâbi tutmak, bu anlamda “objektif” bir vakıa olarak incelemek de bizce mümkündür. TELEGRAM daima menfî, TELEGRAM TEKNOLOJİSİ ise “yerine göre” menfîdir diyebiliriz bu bakımdan.

Kamuoyuna aksetmemesi için uğraşılan “şeytanî amaçlı” bir teknoloji uygulaması dedik TELEGRAM için. Tüm engellemelere rağmen, yâni bir “insanlık suçu” olduğu hâlde “devlet sırrı” maskesi ardında ne kadar gizlenmeye çalışılsa da, yalnızca kullanılan “özel” cihaz ve teknolojinin kimi nitelikleri kamuoyundan saklanabilmiş, zihin kontrolü ve TELEGRAM operasyonlarının varlığı ise tüm dünyada neredeyse tamamen deşifre ve tasdik edilmiştir.

Ancak, resmî devlet organları ve onların güdümündeki çoğu basın, tıb ve akademi otoriteleri “saklamak” için yine de pes etmemekte; TELEGRAM gibi insanın hür iradesini yönlendirmeye yeltenen, duygu ve düşünce mahremiyetini ihlâl eden, yetmiyormuş gibi tüm bu müdahaleleri psikolojik ve fizikî işkence seanslarına paralel yürüten bu akıl almaz “insanlık suçu”nun üstünü örtmek istemektedirler. Bunun için ya halkın hiç bilmemesini sağlamaya, ola ki kamuoyuna sızarsa, bu defa da “bu bir komplo teorisidir” propagandasıyla etkisizleştirmeye, TELEGRAM mağdurlarını ise “deli” göstermeye, emirlerindeki hastahânelerin psikiyatri servislerinden bu insanlara “rapor” aldırtmaya çalışmaktadırlar.

Ne var ki, halkın ve kendi sınırlı alanları dışında neredeyse kara cahil olan lâfta uzmanların ilmî, askerî, istihbarî ve teknolojik bilgisizliğine güvenen, doğrusu işin başında gerçekten etkili olan devlet organları veya kuklaları, bugün bu propaganda savaşını da her yerde kaybetmeye başlamıştır. Artık güneş balçıkla sıvanamamakta, internetteki yüzbinlerce sayfalık ve binlerce saatlik sesli-görüntülü yayına ek olarak, zihin kontrolü ve TELEGRAM operasyonlarıyla ilgili her ülkede ardarda ciddi araştırma kitabları hazırlanıp yayınlanmakta yahud tercüme edilip basılmaktadır. Türkçede bile şu ân –sayısız makaleye lâveten- zihin kontrolü ve TELEGRAM konusunda geniş bilgi veren 25 civarında yayınlanmış eser mevcudtur. 

Dilerseniz, şimdi bir başka önemli mesele ile, TELEGRAM etrafındaki kavram karmaşası ile devam edelim:

TELEGRAM, “zihin kontrolü ve yönlendirmesi” ÇATI KAVRAMI altında ele alınabilecek sayısız uygulama arasında; askerî, istihbarî ve siyasî amaçlarla kullanılan “özel” bir CİHAZLA yapılması ve bir topluluğu değil de “seçilmiş” tek tek ferdleri hedeflemesi bakımından, diğer tüm zihin kontrolü metodlarından ayrılan “özel” bir teknik ve teknolojidir. Bu bakımdan, “halka TELEGRAM yapılıyor” benzeri bir ifâde tamamen yanlıştır. Bunun yerine, “halka zihin kontrolü ve yönlendirmesi yapılıyor” demek daha doğrudur.

Aynı şekilde, psikolojik savaş çerçevesinde askerî, istihbarî veya siyasî amaçlarla ve tek tek “seçilmiş” ferdlere yönelik yapılan “beyin yıkama” uygulamaları da, şayet beyne sinyaller gönderen ve beynin kendi yaydığı sinyalleri çözen bir CİHAZLA yapılmıyorsa, yine TELEGRAM değildir ve bu da ancak “zihin kontrolü ve yönlendirmesi” çatı kavramı altında değerlendirilebilecek bir diğer alt şûbedir.

Kısacası, “cihazlı” TELEGRAM dahil hepsi “zihin kontrolü ve yönlendirmesi” çerçevesinde değerlendirilebilecekken, bu çatı kavramı altında sayabileceğimiz TELEGRAM, psikolojik savaş kampanyaları, propaganda teknikleri, beyin yıkama, şuuraltı mesajlar, hipnoz, uyuşturucu, kimyevî maddeler veya ilaçlar, nörolojik implantlar, beyne cerrahî uygulamalar, eğitim, müzik, sinema, basın, NLP ve tüm diğerleri, bir nev’i ALT ŞÛBE niteliğindedir ve hepsi ayrı ayrı ele alınmalı, hepsi birbiriyle ilgili olsa dahi bir diğeriyle karıştırılacak, yâni bir kavram karmaşasına yol açacak şekilde adlandırılmamalıdır.

Öte yandan TELEGRAM, bütün bu alt şûbe niteliğindeki zihin kontrolü ve yönlendirmesi metodlarının hepsinin bilgi, tecrübe, teknik ve teknolojileri üzerinde yükselen, hepsinden kendisine lâzım olanı alıp kullanan, ancak sadece kendisine has bilgi, teknik ve teknolojilerle de teçhiz edilmiş bulunan, doğrudan beyni hedefleyerek hem zihni hem bedeni manipüle edebilen, en gelişmiş ve en etkili “zihin kontrolü ve yönlendirmesi” uygulamasıdır diyebiliriz.

Burada, niçin başkası değil de Mirzabeyoğlu’nun TELEGRAM’a hedef seçildiği sorusu gündeme gelmelidir ki, bunun belki ilk cevabı, KÜLTÜR EMPERYALİZMİ’ne ve takibçisi SİYASÎ, ASKERÎ, İKTİSADÎ İŞGAL’e karşı Üstad Necib Fazıl’ın devâsa bir külliyat ve muazzam bir aksiyonla başlattığı, O’nun da 57 dev esere ulaşan fikriyatı ve boyun eğmez aksiyonuyla sürdürdüğü “İSLÂM RÖNESANSI” mücadelesinin, Batılı efendiler ve Batıcı uşaklar için “baş tehdit” arzedecek çapa erişmesidir. Kültür emperyalizminin başka herkesi en ufak fiskede teslim alan tüm öbür vasıtalarının O’na zerrece işlememesi dolayısıyladır ki, O’na ve hızla zafere yol alan mücadelesine karşı aynı emperyalizmin en gözde ve etkili silâh addettiği TELEGRAM’dan medet umulmuş, bu yolla bir yandan artık fikir üretemez hâle gelmesi istenmiş, diğer yandan da “gaibten sesler duyan adam” şeklinde itibarsızlaştırılıp fikirlerinin tesirsizleştirilmesi hedeflenmiştir. Gerçi bunlar da Mirzabeyoğlu tarafından çökertilmiş, O’nun TELEGRAM sürecinde ve TELEGRAM vesilesiyle ürettiği müthiş eserlerle kültür emperyalizmine çok daha büyük bir darbe vurulmuştur , orası ayrı.

Sonuç olarak, TELEGRAM bahsinin kültür emperyalizmine karşı “bizim için” ne ifâde ettiği meselesi son derece önem arzediyor ve özellikle ele alınmayı gerektiriyor.