Davranışcı yaklaşım bizim kuşağın bir gerçeği…

Böyle bir eğitim tarzı ile kaç darbeye maruz kaldık ?

Ne tür dayatmalarla karşılaştık ?

Ülkemizin bu günkü durumu varılan yerin özeti niteliğindedir.

Yıl 2005

Dayatmacılıktan kurtulma yılıydı Eğitim programları adına.

‘Ali koş’ buyurganlığından ‘El ele’ ye birlikteliğe, umuda dönüştü.

8. yılında Yapılandırmacı eğitimde hala ciddi eksiklikler var.

Öğrenci mevcutları, eğitim ortamları, materyalleri, yöntem teknikler henüz tam oturduğu söylenemez.

Problemlerin bir kısmı değişiklik göstermeden, bir kısmı ise zaman geçtikçe azalarak devam ediyor hala…

Yıl 2012

4+4+4

Zorunlu öğretim yılı 12 olacaktı.

Dini ve mesleki eğitim yoluna sokulacaktı.

Seçmeli  derslerle bireyin ilgisi esas alınacaktı…

Eğitim kesintili-yönlendirmeli olacaktı…

İlkokul-Ortaokul-Lise fiziksel olarak ayrılacaktı…

Vs…

Sınav sistemi, seçme-yerleştirme düzeni, dershaneler, seçmeli dersler…Çoğu başlıkta aşılamayan sıkıntılar var.

Lise; ayrı, ciddi ve problem yumağı bir konu…

İyi niyet yetmiyor…

4+4+4 ile eğitim yeni bir sistem kurgulandı. Düşüncede, kitap üzerinde güzel duruyordu. Tasarlandığından öte sorunlar yaşanıyor.

Eğitim Bakanlığı toplumun tamamına yakınını ilgilendiren bakanlık…

Sorunlar sistematik bir sarmal hale geldi…

Memnuniyet oranı en düşük bakanlıktır zannımca…

“Değiş Tonton” diye kısa çizgi –dizi-film vardı bir zamanlar etkilendiğim…

Değiş tonton…Zamanına bir göndermeydi,zamanını okumaydı…

Değiş tonton diyerek değişiyordu her şey…

Değişim gelişim yönünde miydi? Sağlıklı bir değişme miydi?

İzleyicilerin takdirine bırakılıyordu…

Çoğunlukla ironi,nadiren mayotik…

Değişim kitap üzerinde iyi durur. Düşüncede uygun birkaç cümle iyi açıklanır. Ama değişim yapılacak alan buna hazır değilse, alanda belirgin bir ihtiyaç yoksa, değişim spontanlıktan dayatmacılığa doğru giderse sistem tıkanır. Ciddi sorunlar ortaya çıkar. Çünkü alanda-uygulamada düşünülemeyen öngörülemeyen pek çok faktör ortaya çıkar ve bu yeni gelen her nesille birlikte devam eder . Hele bu değişimi düşünenler alandan değil de düşünceden, kuramdan geliyorsa vay o ülkenin haline…

‘Ali Koş’ dayatmacılıktı, insanları devletin istediği biçimde şekillendirmekti…

“El ele” barıştı, uzlaşıydı, dayanışmaydı, çoğulculuktu, insanın dikkate alınmasıydı. Çocuğun kendi potansiyelini, sosyokültürel alt yapıyı da hesaba katarak ortaya çıkarabilmesiydi.

Gerektiğinde Hayır diyebilen, gerekçelendirebilen, ifade edebilen bir gençlik…

Kendisini bilen, kendisini savunan, tepki veren, düşüncesini açıklayabilen insan hedeflenmişti.

Hayatın çoğulcu yapısını, insanın her yönünü, total insanı hayata yansıtan, kendini gerçekleştirebilen bir insan hedeflemişti...

2005 yılında uygulanmaya başlayan yapılandırmacı-etkinlik temelli- eğitim henüz ürününü vermedi. Daha bu çocuklarımız öğrencilik sürecini bitirerek hayata atılmadılar...

Değişim içinde sancı barındırır. İnsan yaşadığı çağın, yerin, şartların, iklimin özelliklerini yansıttığı açık bir gerçek. Eğitim Proğramlarının İnsan hayatına etki oranı tartışmalı olsa da etki ettiği aşikardır.

Eğitim Programları ile birlikte 4+4+4 diye bilinen sistematik düzenlemelerde oluşan sıkıntılar ve çerçevesindeki tartışmalar insanımızı nasıl etkileyecek? Gelişim adına yapılan değişimler anlama bürünecek mi? Zorlama olarak görülebilecek uygulamaların karşılığı, ne zaman reel karşılığı görülecek?

Tasarlanan eğitim modeli, hızlı değişim ve belirsizlikler çerçevesinde oluşan uygulama ve tartışmalar, insan modeli üzerinde ne kadar etki yapacak?

“Hayır. Çünkü…” diyebilen bir gençlik yetiştirebilecek miyiz ?

“Hayır. Çünkü…” diyebilen bir gençliğe tahammül edebilecek miyiz?

“Hayır. Çünkü…” diyebilen bir gençliğin beklentilerini karşılayabilecek miyiz?

Totaliter yaklaşımları bünyesinde barındıran sosyal-kültürel ve siyasal programlar devam edebilecek mi?

Evlatlarının Vatan üzerindeki kavgasına mı şahit olacağız?

Tasarlandığı üzere Ülkem de “El ele” bir uzlaşı kültürü, ötekileştirmeyen karşılıklı bir saygı havası, yaşam tarzı dayatmayan toplumsal barış mı hakim olacak?

İnsanımızı huzurlu-mutlu edebilecek miyiz, gönül köprüleri inşa edebilecek miyiz ?

Küresel medeniyetin bayraktarlığını tekrar ele alabilecek miyiz? Anlamlı katkılar sağlayabilecek miyiz?

Cevabı süreç içine yayılmış sorunların-soruların temel belirleyicisi sanırım ona nasıl etkiler yaptığımız olacak.

Adnan UÇKUN

Eğitim Çalışanı